Mestan KARABACAK
Karamanoğlu Mehmetbey
Üniversitesi
Öğretim Görevlisi
Bilindiği
gibi bu günkü Batı Medeniyeti maddeyi esas alan bir anlayış benimsemektedir.
Oysa bizim medeniyetimiz yani Osmanlı Türk medeniyeti insanı esas alan bir
anlayışın ürünüdür. Türk – İslam medeniyeti insanın ihtiyaçlarını, huzur ve
mutluluğunu temel alarak inşa edilmiştir.
Kültür
ve Medeniyet tarihimize baktığımız zaman fert ve toplum planında bunun sayısız
örneklerini görürüz. Ferdi ilişkilerin ve toplumsal sistemin bu temel anlayış
üzerine oturtulduğu görülür. Bu konuda ilk akla gelen örnekler vakıf ve ahilik
müesseseleridir. Yoksulları, hizmetçileri, gelinlik genç kızları, onların
ihtiyaçlarını karşılamayı esas alan vakıflardan tutun da göçmen kuşlar için
kurulmuş vakıflara kadar tarihte emsali görülmeyen nice örnekler sayabiliriz.
Asıl
konumuz olan Ahilik teşkilatına gelince o da son derece gelişmiş, yaygınlaşmış
insan merkezli bir hizmet teşkilatıdır. 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar süren
oldukça uzun soluklu bir sosyal teşkilattır. Ahilik sosyal, kültürel ve dini
fonksiyonunu 6-7 asır gibi uzun bir süre devam ettirmiştir.
Öncelikle
ahi/ahilik kavramlarını ele alacak olursak şunları söyleyebiliriz. Konu ile
ilgili yazılmış eserler incelendiği zaman iki farklı görüşün ön plana çıktığı
görülmektedir.
Birinci
görüşe göre “ahi” kelimesi Arapça’dan dilimize geçmiş ve “kardeş” yahut
“kardeşim” manasına gelen bir terimdir.
İkinci
görüşe göre kelime Türkçe kökenlidir ve “akı” kelimesinden gelmektedir.
Kaşgarlı Mahmut’un ünlü eseri Divan ü Lügat-it Türk’te kelimenin aslının “akı”
olduğu ve “cömert, eli açık “ anlamına geldiği belirtilmektedir.
Ahilik
kavramı ise öncelikle esnafa özgü bir kavram olarak algılanmakta ve ahilik
denince esnaf, esnaf denilince de ahilik akla gelmektedir.
Türklerin
Müslüman olmalarından sonra ortaya ahilik, Selçuklular ve Osmanlıların ilk
kuruluş dönemlerinde ortaya çıkan, esnaf ve sanatkarlar birliği olarak
tanımlayabileceğimiz bir mesleki dayanışma teşkilatıdır.
Türklerin
toplu olarak İslâmı kabul ettiği yıllardan itibaren ortaya çıkan ve Türk örf ve
adetleriyle İslam inancını kaynaştıran bir düşünce sistemi ve yaşama biçimidir.
Bu anlayışı benimseyenlere “ahi” denilmektedir. Ahi birlikleri ahiler
tarafından kurulan sivil toplum örgütleridir ve dostluğa, cömertliğe ve
mertliğe dayanmaktadır. Ahiler arasında ayrıca kardeşlik ve dayanışma,
yardımlaşma duyguları son derece kuvvetlidir.
Ahiliğin
bizim toplumumuzda bir sosyal sistem olarak oluştuğu yıllara bakarsak ,
Türklerin göçebelikten yerleşik hayata yaygın olarak geçmeye başladığı bir
döneme tekabül eder. Bu yıllar esnaf ve sanatkarlığın gelişip, kökleşip,
yaygınlaşması dönemidir. Dolayısıyla Ahilik, hem meslek mensuplarının
dayanışmasını, yardımlaşmasını temin etmiş hem de öte
yandan
meslek ilkelerinin ve hizmette kalitenin yerleşmesini sağlamıştır. Bu
değerlerin temelinde ise Türk-İslam ahlakı vardır.
Bizim
ahlakımıza göre en değerli varlık insandır ve ona “eşref-i mahlukat “ denir.
Hiçbir şeye insandan daha çok değer verilmez. Ahilikte de insan sistemin
merkezine yerleştirilmiştir. Her şey onun ihtiyaçlarının karşılanması ve
mutluluğu için düzenlenmiş, insanın dünya ve ahiret mutluluğu esas alınarak
sistem oluşturulmuştur.
Ahilik
insanı bir bütün olarak ele alıp, onu bütün yönleriyle geliştirmeyi hedef
tutmaktadır. Bundan dolayı hem insanın manevi ihtiyaçları ve hayatı gözetilmiş
hem de dünyevi hayatı göz önüne alınmıştır. İnsanın ekonomik, kültürel, sosyal
hayatı sistemin temeli olarak ele alınmıştır.
Ahilikte
insan, şekli ve huhuki zorlamalardan önce nefis terbiyesi ve ahlaki terbiyeyle
şekillendirilmek istenmiştir. Fert ve toplum ilişkileri de dengeli bir şekilde
düzenlenmiştir. Dünya ve ahiret dengesi gibi kâr ve hizmet dengesi de insan ve
toplum dengesi gibi gözetilmiştir.
Ahilikte
dayanışma, uzlaşma, hak-hukuk, saygı, sevgi, adalet, mertlik, dürüstlük, nefis
terbiyesi öncelikli olarak gözetilen değerlerdir. Temel ilkelerden birisi şudur
“hak ile sabır dileyip bize gelen bizdendir. İlim, akıl ve ahlak ile çalışıp
bizi geçen bizdendir.”
Bir
başka temel anlayışta şudur: Ahinin üç şeyi açık, üç şeyi kapalı olmalıdır.
Açık olanlar:
1-
Eli açık olmalı: yani cömert olmalı.
2-
Kapısı açık olmalı: yani konuksever olmalı.
3-
Sofrası açık olmalı: yani aç geleni tok döndürmeli.
Kapalı olanlar:
1-
Gözü kapalı olmak: Kimseye kötü bakmamalı, Kimsenin ayıbını görmemeli.
2-Dili
bağlı olmak: Yani kimseye kötü söz söylememeli.
3-Beli
bağlı olmak:Yani kimsenin ırzına, namusuna, haysiyetine göz dikmemelidir.
Ahilikte
hem dünya hem de ahiret dengesi gözetildiği için, Hz. Peygamber’in “Hiç
ölmeyecekmiş gibi dünya, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalış” hadisi temel
ilkelerden birisi olarak benimsenmiştir.
Özetle
belirtmek gerekirse; Ahilik edep, erkan, yol, yordam bilen erdemli; madde ve
mana dengesini iyi kuran insanlar yetiştirerek hem meslek hayatında hem de
sosyal hayatında mutluluğunu hedef tutmuştur.
Ahiliğin
kurucusu Ahi Evran’dır. Asıl adı Haylu Nasuriddin Mahmut b. Ahmet olan Ahi
Evran 1171(1236) yılında İran’ın Hoy kasabasında doğmuştur. Takma adı
Nimetullah olan Ahi Evran’ın menkıbevi bir hayat hikayesi vardır.
Kaynaklar,
Kösedağ Savaşı’ndan sonra Moğol baskısı ile Anadolu’ya göç eden Oğuz Türkleri
arasında Ahi Evran’ın ailesinin de olduğunu yazıyorlar.
Ailesi
ile birlikte önce Konya’ya yerleşen Ahi Evran sonra Denizli ve Kayseri’ye
gitmiş en sonunda Kırşehir’e yerleşmiştir.
Fakir
bir ailenin çocuğu olan Ahi Evran, önce bir demircide çalışmış sonra debbağlık
(deri işlemeciliği) sanatına girmiştir. Kabiliyet ve çalışkanlığıyla kısa sürede
mesleğinde yükselmiş Ahilik konusunda Ahi Mahmut’dan dersler almıştır.
Ahi
Evran usta olduktan sonra teşkilatta Ahi Şeyhi olarak görev almıştır.
Kırşehir’de debbağlık mesleğini geliştirip, yaygınlaştırmış ve daha sonra da
“Ahibabalığa” yükselmiştir. Ahi birliklerini güçlendirerek Anadolu’da tanınan
bir şahsiyet haline gelmiştir. Esnafın denetlenmesine büyük önem veren Ahi
Evran kaliteyi de çok önemsemektedir. Kontrol sırasında beğenmediği
ayakkabıları dama atarmış. “pabucu dama atılmak” deyimi oradan kalmıştır.
1261(1329)
yılında Kırşehir’de 93 yaşında ölen Ahi Evran’ın kabri Kırşehir’dedir.
Ahiliği
kurarak, yüzyıllarca yaşayan büyük bir esnaf teşkilatı haline getiren Ahi Evran
elbette bizim tarihimizin büyük şahsiyetlerinden biridir. Bu ahilik haftası kutlamaları
sebebiyle Ahi Evran’a Allah’dan rahmet diliyor, ruhu şad olsun diyoruz.
AHİLİK NASİHATI
Harama
bakma , haram yeme, Haram içme.
Doğru,
sabırlı, dayanıklı ol.
Yalan
Söyleme.
Büyüklerinden
önce söze başlama.
Kimseyi
kandırma, kanaatkar ol.
Dünya
malına tamah etme.
Yanlış
ölçme, eksik tartma.
Kuvvetli
ve üstün durumda iken affetmesini,
hiddetli
iken yumuşak davranmasını bil
ve
kendin muhtaç iken bile başkalarına
verecek
kadar cömert ol.
KAYNAKLAR:
1.Ahilik
– Dr. Yusuf Ekinci - Ankara 2008
2.Ahilik
Ve Örtülü Bilgi – Yrd.Doç.Dr. Hulusi Doğan – Ekin Kitapevi 2006
2.Ahilik
Sisteminin Günümüz Türk Küçük İşletmeciliği Açısından Değerlendirilmesi
Prof
. Dr.Tamer Müftüoğlu – Ankara 1992 / Tes-Ar yayıncılık.