Dikkat ettiniz mi bilmem, “Türk” kelimesi de “Kürt” kelimesi de dörder harften meydana gelir ve aynı harflerle yazılır ve söylenir.
4-4= 0
4+4=8
4X4= 16
İki tane 4= Kırk dört eder.
Bir rakam birdir
Yanına bir daha koyarsan on bir olur.
Bir daha bir koyarsak 111, yüz on bir olur ve bu devam eder.
Nureddin Zengi ile Selahaddin-i Eyyubi, aynı İslam dinine birlikte hizmet ettiler.
Türk’le Kürt bir araya gelince dört dörtlük, 4X4’lük olurlar.
Sevgili Peygamberimiz buyurur:
“… Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır” (Ahmet, Müsned, Nu’man bin Beşir)
Adam gibi adamlığımızla, Müslümanlığımızla yarış yapalım.
Hepimiz ten ve candan meydana geliyoruz.
Ten, midenin gönderdiği gıdalarla ayakta dururken, can ise ten ve canı yaratanın gönderdiği Kitap ve o Kitab’ı tebliğ eden, onu açıklayan ve hayatta yaşanır hale getiren ve örnek olan peygamberlerdir.
Gönüller arasına altından borular döşense oradan katiller, fuhuşçular, uyuşturucular, tacizciler, tecavüzcüler, hırsızlar, faizciler, rüşvetçiler, hortumcuların pisliğinin kaynağı olan kâfirlik akarsa, borunun altından olması hiçbir şeyi değiştirmez.
Sevgili Peygamberimiz Medine’ye hicret ettiğinde Evs kabilesi ile Hazrec kabilesi arasında otuz yıldır devam eden savaş, her iki kabilenin Müslüman olmasıyla bir anda kaynaşma olduğunu haber verir Rabbimiz:
“Onların (Evs ile Hazrec kabilelerinin) gönüllerini birleştirdi. Eğer sen yeryüzündekilerin hepsini harcasaydın onların gönüllerini birleştiremezdin. Fakat Allah onların arasını birleştirdi. Şüphesiz O, Aziz'dir, Hakim'dir.” (Enfal süresi ayet 8/63)
Her ikisi de Allah celle celalühün kurallarına uyması şart.
İkisinin de ipleri şeytanın ve şeytanlaşmış insanların elinde olursa kaynaşma olmaz.
Sevgili Peygamberimiz, o iki kabileye çok para vererek barıştırmadı.
Gönülleri yaratanın kurallarına davet etti, onlar da kabul edince barışıverdiler.
İngiliz’in sinsi taktiğiyle, Alman’ın kanunuyla, ABD’nin silahıyla, Rus’un veya Çin’in baskısıyla barış olmaz, savaş olur.
Onların silah ve para yardımı bizi aldatmasın.
Dinimin düşmanı, cami yapsa o Kur’an’da bahsedilen “Mescid-i Dırar”/ zararlı mesciddir. (Tevbe süresi ayet 9/107)
Düşmanın iyiliği, kasabın koyununa ot vermesi gibidir.
Kasabın, koyunun boynunu sıvazlaması sevdiğinden değil keseceği yerin tespiti içindir.
Balıkçının balığa oltada yem vermesi gibidir.
Biz, kapanmaya karşı açılım, savaşa karşı barış, yıkmaya karşı yapma, hor görüye karşı hoşgörü, alçalmaya karşı yükselme, zillete karşı izzet, kine karşı din, inkâra karşı iman kelimelerinin yanında ve uygulamasında yer almışız biz.
Şimdi Mehmet Akif Ersoy merhuma kulak verelim:
Hani, milliyyetin İslâm idi... Kavmiyyet ne!
Sarılıp sımsıkı dursaydın a milliyyetine.
“Arnavutluk” ne demek? Var mı Şerîat’te yeri?
Küfr olur, başka değil, kavmini sürmek ileri.
Arab’ın Türk’e; Lâz’ın Çerkes’e, yâhud Kürd’e;
Acem’in Çinliye rüchânı mı varmış? Nerde!
Müslümanlıkta “anâsır” mı olurmuş? Ne gezer!
Fikr-i kavmiyyeti tel’în ediyor Peygamber.
En büyük düşmanıdır ruh-i Nebî tefrikanın;
Adı batsın onu İslâm’a sokan kaltabanın!
- Korkma!
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz;
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz!
Düşer mi tek taşı, sandın, harîm-i nâmûsun?
Meğerki harbe giren son nefer şehîd olsun.
Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa;
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa;
Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar,
Taşıp da kaplasa âfâkı bir kızıl sarsar;
Değil mi cebhemizin sînesinde îman bir;
Sevinme bir, acı bir, gâye aynı, vicdan bir;
Değil mi cenge koşan Çerkes’in, Lâz’ın, Türk’ün,
Arab’la, Kürd ile bâkîdir ittihâdı bugün;
Değil mi sînede birdir vuran yürek... Yılmaz!
Cihan yıkılsa, emîn ol, bu cebhe sarsılmaz!”
Barışa el uzatanlara ben yol gösteremem, kimse de yol gösteremez.
Kalpleri yaratan yol gösterir.
Kalplerin sahibi Allah celle celalüh buyurur:
“Ey iman edenler, Allah’tan sakınılması gerektiği gibi sakının ve ancak Müslüman olarak can verin.
Hepiniz topluca Allah'ın ipine (Kur'ân'a) sımsıkı sarılın, parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman idiniz de, O kalplerinizi birleştirdi ve O’nun nimetiyle siz kardeş oldunuz. Ve siz ateş çukurunun kenarında idiniz de, O sizi kurtardı. Allah, doğru yola gelesiniz diye ayetlerini işte böyle açıklar.
Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten yasaklayan bir cemaat olsun. İşte kurtuluşa erenler onların ta kendisidir.
Kendilerine apaçık belgeler geldikten sonra ayrılığa düşen ve parçalananlar gibi olmayın. En büyük azap işte onlaradır.” (Al-i Imran süresi ayet 3/103-105)
Yorumlar
Kalan Karakter: