Mısır Firavunlarından biri, Hazreti Yusuf aleyhisselamı bir iftira ile hapse attırır.
Bunu bazıları Yusuf aleyhisselam için ceza gibi görebilir ama o günden bugüne kadar iftira nedeniyle hapse atılanların yüreğini ferahlatan, hapishaneyi, eğitim merkezine çeviren “Medrese-i Yusufiyye” denilen mektebin öğrencilerine sabır aşısı olmuştur.
Bu süre aynı zamanda kıtlık yıllarına hazırlıklı olmayı da bize hatırlatır.
Başarıya ulaştıran yol bazen Hazreti İbrahim’de olduğu gibi ateş imtihanından geçer.
Hazreti Yusuf’ta olduğu gibi hapishaneden geçer.
Hazreti Yusuf, bolluk zamanında yiyeceklerin başında gelen buğdayı, korunaklı kale gibi yerlerde depolayarak depolama veya silolama ile kıtlık yıllarını en az zararla atlatmasını öğretir.
Kıtlığın sebepleri arasında ve ilk başında yağmurların kesilmesi gelir.
Akarsuların kontrolsüz kullanımı, su israfı, dağların, derelerin ve ovaların ağaçlarının kesilmesi, kuyuların kuruması, çölleşmesi… gibi sebepler gösterilir, doğrudur.
Bütün bu saydıklarımız, maddi sebeplerdir ve tabiat kanunlarıdırlar.
Tabiat kanunlarını koyan kim?
Dünyanın kuruluşundan bugüne kadar tabiata bir tek tabiat kanunu ilave eden bir tek ilim adamı olmuş mu?
Kitaplarda okuduğumuz bilim adamları icatçılardır/buluş sahipleridirler.
Yağmurun yağması için güneşin harareti, buharın yükseğe çıkması, soğuk bir tabakaya uğraması ve damlalar halinde yağmura dönüşmesinin kanununu bulanlar, hesaplarını yapanlar var.
Ama tabiat kanunlarını kimin koyduğu sorulduğunda Müslümanlar, “Allah koymuştur” derler.
İnkârcılar da, “Benim bunlara aklım ermez” deyip işin içinden sıyrılmaya çalışırken cehennemin dibini boylarlar.
Bundan elli yıl önce Karaman’dan Konya’ya giderken yüz kilometre boyunca boz topraklar, yeşil arpalar, sararmış buğdaylar arasında birer kilometre arayla görülen birkaç dağ armudu veya dağ eriği ağaçları görülürken bu kadar yağmur kıtlığı görülmezdi.
Çiftçilerin birçoğu tarlasında ağaç olmadığından traktörünün kasasının gölgesinde öğle yemeğini yerdi.
Şu anda yalnız Karaman’da 6000000 (altı milyon) elma ağacı varmış.
Bu sene yaz boyu, damla yağmur düşmedi.
Rabbimizin tabiat kanunlarına uyduğumuz gibi, Rabbimizin maneviyat kanunlarına da uyalım.
Gönüller arasında gözler aracılığında sevgi elektriklenmesi olduğu gibi, bütün yaratılmışlar arasında da etkilenmeler olur ve etkilenmeler yağmurun yağmasına ve kıtlığın gitmesine sebep olur.
Tenimizi görüyoruz, ama ruhumuzu göremiyoruz.
Tenimizin gıdası olduğu gibi, kalbimizin da gıdası vardır.
Tenimizin gıdasını Rabbimiz yarattığı gibi, kalbimizin gıdasını da Rabbimiz indirmiştir.
“Kalpler, Allah’ın zikriyle tatmin olur” (Ra’d süresi ayet 13/28)
Tenimiz için yapay gıdaların tenimize zarar verdiğini doktorlarımız söylediği gibi, kalbimizin gıdası için yapay kanunlarla toplum vücudunu kanser ettiğimiz ortaya çıkıverdi.
Asıl kuraklık yüreklerde.
Hud aleyhisselam, peygamber gönderildiği halka konuşuyor:
“Ey kavmim, Rabbinizden mağfiret isteyin. Sonra O’na tevbe edin ki, gökyüzünden size bol yağmur göndersin. Kuvvetinize kuvvet katsın. Suçlular olarak yüz çevirmeyin.” (Hud süresi ayet 12/52)
Firavun’un kendini Rab yerine koyması, halkına zulmetmesi sonunda dünyada ceza olarak kıtlıkların başladığını haber verir Rabbimiz:
“Belki öğüt alırlar diye Firavun ve çevresini yıllarca kıtlık ve ürün eksikliğine uğrattık.” (A’raf süresi ayet 130)
Kıtlığa sebep olanların bazısını sayarak, kıtlığın tabiat kanunlarına ve de maneviyat kanunlarına uygun olduğunu anlatıverir bize:
“Bunun üzerine ayrı ayrı mucizeler olarak üzerlerine tufan, çekirge, haşarat, kurbağa ve kan gönderdik. Büyüklük tasladılar ve suçlu bir kavim oldular.” (A’raf süresi ayet 133)
Ayrıca bu kıtlıklar, bizim bu dünya salonunda imtihan sorularımızdan birisidir.
Bu imtihanla Rabbimiz, kendisi bildiği halde, bizi bize ayna yapıp gösteriveriyor.
Onun için atalarımız, “Adamın iyisi kıtlıkta belli olur” demiş.
Kıtlığın geleceğini alametlerinden, işaretlerinden bileceksin, tedbirini alacaksın.
Yaratılan hiçbir şeyin israf edilmemesi,
Zor durumda olanlara yardım elinin uzatılması,
Cimrilik değil cömertliğin yaygınlaştırılması gerektiğini,
Yaratan Rabbimize eğdiğimiz bu boynumuzu, yaratılmışlara eğmememiz gerektiğini,
Rabbin tabiat kanunlarına ve şeriat kanunlarına uygun helal ve temiz şeyleri kullandığımız gibi, haram ve yapay yiyecek, giyecek ve içeceklerden, yapay kanunlardan işkembeden atılan fikirlerden uzak durmalıyız ki Rabbimiz, bu imtihanda başarılı olmamızı lütfetsin.
Özellikle Türkiye’de hanımların çokça okuduğu Mülk/Tebareke süresinin son ayetiyle bitirelim:
“De ki: Suyunuz çekiliverse, söyleyin bakalım, size kim bir kaynak suyu getirebilir?” (Mülk süresi ayet 67/30).
Yorumlar
Kalan Karakter: