Hangi devlet, daha müsamahalı, hoşgörülü veya toleranslı diye tartışmaya girerseniz, herkesin kendine göre görüşü ve o görüşe göre savunması olur ve söz uzaaar gider.
Yaşadıkları hayata bakalım:
Hazreti Ömer (r.a.) Kudüs’ü fethettiğinde kilise olan Kıyamet Kilisesi hâlâ kilise olarak bugün de devam ediyor.
Mısır’ın fethi 742 tarihinden bugüne kadar Kahire’de bulunan “Asılı/Muallak Kilise” hâlâ kilise olarak devam ediyor.
İstanbul 1453 yılından bugüne kadar İstanbul’daki kiliseler (Ayasofya hariç) çanlarını çalmaya devam ediyorlar.
700 yıllarından 1492 yılına kadar Endülüs İslam devletinde bütün kiliseler görevlerini yapmasına izin verildiği halde 1492 yılından bugüne kadar eskiden kalan cami ve mescidlerden bir tanesi bile açık kalmamıştır.
Kurtuba Camii BM UNESCO tarafından 1984 yılında “Dünya Mirası” olarak kabul edildiği halde içinde iki rekât namaz kılınmasına hâlâ izin verilmez.
400 yüz yıl Osmanlı idaresinde kalan Atina’da bir tek kilise kapatılmadığı halde, 400 yılda yapılan hiçbir caminin açık kalmasına izin verilmemiştir bugün bile.
Fatih Sultan Mehmed’in yaptırdığı Fetih Camii, yıllarca ordunun deposu olarak kullanılmıştır ve hâlâ açılmasına izin verilmemektedir.
Bu cinayetin temelinde kan, ırk, bölge etkisi yoktur.
Rabbimizin bunun temelinde en etkili olanın kâfirlik olduğuna işaret eder:
“Zulme uğramaları sebebiyle kendileriyle harb edilenlere (harb) izni verildi. Allah, onlara yardım etmeye elbette kadirdir.
Onlar yalnız “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah insanlardan bir kısmını (kâfirleri) bir kısmıyla (mü'minlerle) defetmeseydi, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın ismi çokça anılan mescitler yıkılırdı. O’na yardım edene Allah mutlaka yardım eder. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, galiptir.
“Onlara (Müslümanlara) eğer yeryüzünde (iktidar için) bir mekân verirsek namazı kılarlar, zekâtı verirler, iyiliği emrederler, kötülüğü yasaklarlar. İşlerin sonu Allah'a aittir.” (Hac süresi ayet 22/39-41)
Günümüzde de imansız yöneticilerin Müslümanlardan intikam almak, çeşitli eza ve cefalar yapmak, harp ve darpları Müslüman ülkelerde geliştirmelerinin yegâne sebebi, bu insanların Müslüman olmalarıdır. Orta Doğu’da bitmeyen savaş buna bir örnektir.
Buradan şu anlaşılıyor; devlet yönetimiyle ibadethaneler arasında sıkı bir alaka ve bağlantı vardır.
Yönetimi inançsız insanlar elde ettiği zaman ilk tahrip ettikleri mabetlerdir.
Gerçi şu anda biz Müslümanlar biraz mağlubiyet içindeyiz ama tarihimize baktığımızda, 1400 yıllık İslâm tarihi hep zaferlerle doludur.
Baba Bush ile oğul Bush’un, Biden’ın ABD başkanlık görevlerinde Irak, Afganistan Suriye’de saldırılarının en başında camiler gelmektedir.
ABD’nin her konuda destek verdiği işgalci İsrail çetesinin Filistin’in tamamında ve Gazze’de en fazla yakıp yıktığı yerlerin başında gelir camiler.
Bu kâfirlerin dünyada tüm insanlara zarar verdiğini Rabbimiz şöyle haber verir:
“O (kâfir) işbaşına geçtiği zaman, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekini ve nesli yok etmeye koşar. Allah, bozgunculuk yapanı sevmez.
Ona, 'Allah'tan sakın!' denildiği zaman, kibri onu günaha alıp götürür. Ona cehennem yeter. O, ne kötü bir yataktır.
İnsanlardan öyleleri de vardır ki; Allah'ın rızasını kazanmak için kendini Allah'a satar. Allah, kullarına karşı şefkatlidir.
“Ey iman edenler, Hep birden barışa (İslam'a) girin ve şeytanın adımlarını takip etmeyin. Şüphesiz o, size apaçık bir düşmandır.” (Bakara süresi ayet 2/205-208)
Ayetin açıklaması yarın.
Yorumlar
Kalan Karakter: