Bir süredir Karaman’da Kutadgu Bilig Okumaları isimli bir programı yürütüyorum. Eserin kültür dünyamızdaki yeri ve önemini daha iyi anlamayı, aynı zamanda onu geniş kitlelerin dikkatine sunmayı hedeflediğimiz bu programda filolojik değil kültürel amaçlı bir okuma etkinliği sürdürüyoruz. Yer yer herkesin anlayabileceği bazı kelime tahlilleri ve etimolojileriyle zenginleştirmeye çalıştığımız programa dileyen herkes katılabiliyor. Katılımcıların çoğu; tarih, ilahiyat, Türk dili ve edebiyatı, Türkçe, işletme, siyaset bilimi ve kamu yönetimi gibi bölümlerde okuyan üniversite öğrencileri. Öğretmen, idareci, akademisyen, gazeteci ve sair mesleklerden insanlar da programın müdavimleri arasında.
Türk dili, edebiyatı ve kültürünün en temel eserleri arasında yer alan Kutadgu Bilig, 1069 yılında Yusuf Has Hacip tarafından Karahanlı Türkçesiyle kaleme alınmış bir eser. Mesnevi nazım şekliyle yazılan bu eserin adı, Türkiye Türkçesinde “mutluluk veren bilgi” anlamına geliyor. Müellifine “ulu has hacip” ünvanı kazandıran bu şaheser, siyasetname türünün seçkin örnekleri arasında gösteriliyor. Metin; baştan sona doğru yasa, adalet, bilgi, akıl, güzel ahlak, doğruluk, sözün gücü, iyilik, hayırlı akıbet gibi esaslı kavramlar etrafında ilerliyor ve genellikle yöneticilerin el kitabı olarak değerlendiriliyor.
Kadim medeniyetimiz, milletimize her devirde rehberlik edebilecek özelliklere sahip çok sayıda esere sahip. Tesiri ve gücü yazıldığı saha ve dönemin sınırlarını aşan bu metinler, bilim ve sanat çevrelerinde “klasik” olarak adlandırılır. Bu türden eserlerden biri de Farabi’nin (870-950) El-Medînetü’l-Fâzıla isimli kitabı.
Türkistan’ın Farab şehrinde doğan Farabi; İslam felsefesini metot, terminoloji ve problemler açısından temellendiren ünlü Türk düşünürüdür. Yüksek tahsilini Bağdat’ta tamamlayan Farabi; mantık, felsefe, gök bilimi, musiki gibi alanlardaki çalışmalarıyla bilinir. Çok sayıda eser vücuda getiren Farabi’nin en çok bilinen eseri El-Medînetü'l-Fâzıla’dır. Eser, Farabi'nin ideal devleti çözümlediği kitabıdır. İdeal Devlet, El-Medînetü'l-Fâzıla, Üstün Ülke gibi isimlerle Türkçeye çevirileri yapılan kitap, onun felsefî doktrinini ana hatlarıyla ortaya koyan en olgun eseri olarak kabul edilir.
Eserde dikkatimizi çeken bölümlerden biri, erdemli toplumun yöneticisinin hasletlerinin anlatıldığı kısımdır. Ünlü düşünür “imam” olarak takdim ettiği bu kişiyi, erdemli şehrin birinci başkanı şeklinde nitelendirir. O, aynı zamanda hem erdemli milletin hem de tüm dünyanın hükümdarıdır. Bu konuma ancak kişiliğinde doğuştan sahip olduğu on iki tabiî özelliği birleştiren bir insan ulaşabilir. Sözü edilen hasletler şunlardır (s. 118-121):
1) Organları bakımından tam ve eksiksiz olmak. 2) Kendisine söylenen her şeyi iyi anlama yeteneğine sahip olmak. 3) Gördüğü, duyduğu, idrak ettiği şeyi zihninde saklama yeteneğine sahip olmak. 4) Uyanık ve çok zeki olmak. 5) Bir şeyi tam bir açıklıkla ifade edebilmesini sağlayabilecek güzel konuşma kabiliyetine sahip olmak. 6) Bilgi edinmeyi, öğrenmeyi sevmek. 7) Doğruluğu ve doğru insanları sevmek, yalandan ve yalancılardan nefret etmek. 8) Yeme, içme ve çeşitli dünyevi zevklerin peşinde koşmamak. 9) Yüksek ruhlu olmak. 10) Gümüş, altın ve benzeri cinsten dünyevi amaçlı şeylere önem vermemek. 11) Adaleti ve adil kişileri sevmek; baskı ve zulümden uzak olmak, inatçı olmamak, haksızlık ve kötülük yapması istendiğinde bunu yapmama konusunda dirençli, kararlı ve istekli olmak. 12) Yapılmasını gerekli gördüğü şey konusunda azimli, kararlı olmak, korku ve zaaf göstermeksizin cesurca onu gerçekleştirmek.
Büyük düşünür; sayılan bu özelliklerin tek bir insanda bulunmasının zor olduğunu, bundan dolayı, bu yaradılıştaki insanlara her çağda ancak bir defa tesadüf edildiğini söyler. Ayrıca zikredilen özelliklerden yarısını taşıyan bir kimsenin de yönetici olabileceğini dile getirir. Fakat böyle bir insan bulunmaması hâlinde, daha önce bu şehirde yukarıdaki şartlan taşıyan bir yönetici olmuşsa, onların koydukları kural ve âdetlerin benimsenmesini önerir.
Farabi, bu vasıfları taşıyan ilk yöneticiden sonra göreve gelecek kişide, doğuşundan itibaren bu on iki özelliğin toplanmasını ve büyüdükten sonra da onun şu altı özellikle temayüz etmesi gerektiğini belirtir: Filozof olmak, ilk yöneticilerin izinden gitmek, yeni kanunlar çıkarma konusunda yetenekli olmak, karşılaşılan yeni durumlarda akıl yürütme gücüne ve üstün bir derin düşünme gücüne sahip olmak, çıkarılan eski ve yeni kanunlar konusunda halkı sözle aydınlatma becerisine sahip olmak, ihtiyaç durumunda bir savaşın gerektirdiği işleri de görebilecek beden sağlamlığına sahip olmak.
Müellifin yönetici adayıyla ilgili söylediği son sözler şöyledir: Eğer bütün bu şartları kendisinde toplayan tek bir kişi bulunmaz da biri sadece filozof olan, diğeri geri kalan şartları yerine getiren iki kişi bulunursa, bu ikisi şehrin yöneticisi olacaklardır. Eğer bu şartların her biri farklı kimselerde tezahür edecek şekilde dağılmışsa ve bu insanlar birbirleriyle anlaşırlarsa, şehri hepsi birlikte yöneteceklerdir. Ancak herhangi bir zamanda felsefe; yönetimin bir parçası olmaktan çıkarsa, bütün diğer şartlar bu yönetimde mevcut olsalar bile, erdemli şehir hükümdarsız kalacak, şehrin yönetimi ile meşgul olan kişi bir hükümdar olmayacak, halk da helak olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Eğer bu şehrin fiilî yöneticisine bağlı olacak bir filozof bulunamazsa, o şehir bir gün helak olmaktan kurtulamayacaktır.
Okuyanlar bilir. Farabi’nin söyledikleri ile ondan bir asır sonra yaşayan Yusuf Has Hacip’in söyledikleri pek çok noktada birleşir. Bununla birlikte Farabi’nin ısrarla altını çizdiği, yöneticinin derinlikli düşünme becerisine sahip olması gerektiğidir. Burada dikkati çeken en temel husus, böyle bir idarecinin yöneteceği şehrin de erdemli şehir olması gerektiği vurgusudur.
Not: Konu hakkında detaylı bilgi edinmek isteyenler, Ahmet Arslan’ın Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan İdeal Devlet adlı çevirisini okuyabilirler.
Yorumlar
Kalan Karakter: