Hasan Baran
Eskilerin
deyimiyle ‘Nısfü’ül-Leylden’ yani geceyarısından sonra sabaha kadar romanımı
yazdığım kendimle hesaplaştığım gecelerden biriydi, kendime sordum: “Ne kadar
zıtlıklarla çevrilidir insan?”
Bilemeyeceğiniz kadar zıtlıklarla çevrilidir
insan; insan doğasının o mucizevî karmaşıklığını bir düşünelim, içinde en güçlü
zıtlıklar birleşmektedir: Madde ile mana, alışılmışla alışılmamış, iticiyle
çekici, sınırlıyla sınırsız!
Şüphesiz zıtlıklarla çevrilidir
insan ve ben bu insanoğlundaki zıtlıkları düşünürken aklıma; bendeniz
Karaman’dayken, Uyanış Gazetesi bürosunda gazete sahibi değerli gazeteci Ahmet
Kücükcicibıyık’ı ziyaret ettiğim bir günde sohbet sırasında Karaman Lisesi
Edebiyat Öğretmeni Dindar Dilbaz’ın anlattığı bir olay geldi:
Dindar Dilbaz Hoca; Lise son sınıf
öğrencisi bir genci tahtaya kaldırıyor, bir şeyler yazdırıyor, ama öğrenci öyle
berbat yazıyor ki, dayanamıyor soruyor öğrencisine; “Sen!” diyor, “Benim yerime
öğretmen olsaydın, ben de senin taleben olsaydım, bu şekilde berbat yazsaydım,
ne yapardın?”
Öğrenci
açık yüreklilikle “sınıfta bırakırdım” diye yanıtlıyor.
Bu
yanıtın karşısında bütün sınıf gülmeye başlıyor ve Dindar Hoca sınıfa dönerek;
“Sizler benim ve arkadaşınızın söylediklerini anlamakta zayıf kaldınız, hepinizi
sınıfta bırakacağım” diyor, şaka yollu.
Tahtadaki
öğrenci bu sözü gerçek sanarak; “Hocam arkadaşlarımın suçu yok onları sınıfta
bırakmayın, beni bırakın” diyor.
O öğrencinin tahtaya doğru dürüst
bir yazı yazamayacak seviyesine bakın, bir de şu gösterdiği mertliğin,
özverinin yüksekliğine!...
İşte
zıtlıklarla çevrili insanın halidir bu.
İnsan ruhunun duygularını anlamak
kolay değildir, Dindar Dilbaz Hoca, o talebesinin mertliğini anlayabilmiştir,
insan ruhu için daha engin bir ufkun bizzat ruh ufku olduğu neticesine
varmıştır.
Ne
diyor Yahya Kemal:
“Rûh
ufuksuz yaşayamaz”
Rûhu
ufuklu insanlar anlamadan, kavramadan, sevemeden, dost olmadan duramazlar, rûhu
ufuklu insanları en güzel şekilde Yahya Kemal’in şu ölümsüz mısraları anlatır:
“Yaşayan her fani
Yaşıyan rûh özler...
Her sıkıldıkça arar
Dar hayatında ya dost ufku, ya cânan ufku.”