Hasan BARAN
Öncelikle, Karamanlı bir yazar olarak, Kazım Karabekir Paşa ile aynı toprakların insanı olmaktan büyük gurur duyduğumu belirtmek istiyorum efendim.
Tarihte Karabekir oğulları unvanına sahip Selçuklu kökenli bir ailenin efradı olan paşamız, Karaman’ın Gafriyat kasabasındandı, paşamız rahmetli olduktan sonra bu kasaba Kâzımkarabekir adını aldı. Ne zaman bu kasabanın ismini duysam aklıma Kazım Karabekir Paşa gelir, içim titrer. Bu yüzden bir başka severim ben bu kasabayı.
Klasikler arasına girecek bir edebiyat şaheseri olarak kabul gören, Karaman’ı her şeyiyle baştan sona anlatan ‘Telkadın’ romanımın girişinde şöyle anlattım Kâzımkarabekir kasabasını: “…Karadağ’ın üstünde bir bulut vardı, bir ucu dağın tepesini sıyırıp geçtikten sonra bir ucu Kâzımkarabekir nahiyesinin üstüne düşüyordu. Kâzımkarabekir nahiyesine Kasaba da derlerdi. Bir büyülü yerdi burası. Nereyi kazarlarsa kazsınlar pembe tül taşlar çıkardı. İncecik ama çelik kadar sağlam, boşluğu apansız bölen taşlar, aynı incelikte, yerin altında çınlar dururdu. Bu taşların katman katman, hiç bitmez sesleri çok uzaklardan, derinlerden gelir, kasabanın her yerinde, insanın kulağının dibindeymiş gibi çınlardı. Bütün kasabanın evleri, duvarları bu taşlarla yapılmıştı. Felek adı verilen bir buçuk metre uzunluğunda, on kilo ağırlığında, toprakla temas eden ucu yassılaşmış bir demirle sökerlerdi o taşları. Bir mucizeydi bu taşlar. Kasaba taşının tozu evlerin badanasında da kullanılırdı. Bir de pekmez bu taşın toprağıyla çökertilir, pekmez böylece tadını alır, yoksa pekmez olmaz ekşi olurdu. Karadağ’a kadar uzanırdı taşların katmanları. Uzadıkça uzar, genişler, heybetlenir, yumulur, şişer, yeniden uzar, upuzun serilir, dağın tepesine kadar giderdi. Orada yosun kayalı uçurumun kenarında, ta yerin altından, ilerleyen gerileyen görünmeyen katmanlar, yerin üstüne çıkıp aydınlanırdı sanki dağın yamacında…”
Romanımda Kâzımkarabekir kasabasını anlatırken o kasabaya ismini veren Kazım Karabekir Paşa için de yazmayı aklımdan geçirmiştim aslında… Milli mücadele kahramanı, Şark fatihi, büyük komutan ve devlet adamı Kazım Karabekir'in hayatını anlatmak bir yazar için zor mu kolay mı? Çok kolay, çünkü dediğimiz gibi işte, Milli mücadele kahramanı, Şark fatihi, büyük komutan ve devlet adamı… Çok zor, çünkü Mehmet Akif’in; “Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker! Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.” Dizesinde dediği gibi, tarihe bile kolay sığmayan Kazım Karabekir, bir yazıya kolaylıkla nasıl sığacak?
Kazım Karabekir paşamızın büyük anısını yaşatmak ve yakın tarihimize ışık tutmak, genç nesile tarihimizi öğretmek için Kâzım Karabekir vakfını ve müzesini kuran, ‘Kars, Gümrü ile Moskova Anlaşmaları’nda, bu anlaşmalara imza attığı üç kalemi ile paşamızın cephede giydiği kar ayakkabılarından, seyyar karargâhına, kütüphanesinden ve savaşlarda kullandığı silahlarına varıncaya kadar birçok eşyasını babası adına bir müze açıp sergileyen gelecek kuşaklara bu büyük kahramanın anısını taşıyan Timsal Karabekir hanımefendi babasını anlatırken şöyle diyor: “Ben babamı henüz yedi yaşındayken kaybettim, çok az tanıdım. O küçük yaşımda bile unutmadığım hatıraları var. Babam bize karşı bir şefkat pınarıydı. O sadece bizimle değil 6-7 bin çocukla (komutanlığı sırasında himayesine alıp yetişmesine yardımcı olduğu yetimler) ilgilenecek kadar şefkat pınarıydı. Ondan kalan bir anıyı bugünkü gibi hatırlıyorum: bir bayram günüydü. Annem babama yeşil bir kazak örüp hediye etmişti. O gün kapıya bir insan geldi, “Paşam açım, çıplağım…” dedi.
Babam o kazağı gelen adama verdi. Kendisinden bir şey istendiği zaman kapıyı kapatan biri değildi. Bu yönüyle bizlere örnek oldu. Babamın çocuk davası, büyük bir davaydı. Yüzlerce savaş yetiminin eğitimiyle ve iyi bir şekilde yetiştirilmesiyle uğraşmış bir insandı babam…”
Evet, efendim, aynı zamanda yetim babası olan bu büyük insan, kurtuluş savaşının kazanılmasında çok büyük emeği olan Kazım Karabekir Paşa, bizzat Mustafa Kemal'in söyleyişiyle “İstiklal Harbi’nin gidişatını verdiği tek bir kararla değiştirmiştir.”
General Kazım Karabekir, Kurtuluş Savaşı’nın yalnızca en büyük kahramanlarından biri değil, aynı zamanda en kritik adamıdır da... Kurtuluş Savaşı’nın tohumları Anadolu’da henüz serpilmeye başladığında özellikle İngilizlerin baskı ve tazyiki ile gerek Rauf Orbay gerekse Mustafa Kemal’in yakalanıp idam talebi ile yargılanmak üzere İstanbul’a gönderilmeleri istenir. Bunun üzerine Mustafa Kemal azlin gerçekleşmesini beklemeyip istifa etmeyi yeğler. Yanındaki kurmay başkanı manastırlı Kazım Dirik hiç vakit kaybetmeden “Paşam…” der, “siz artık istifa ettiğinize göre emirleri kimden alacağım? Dosyaları kime teslim edeceğim?” Mustafa Kemal bu söz karşısında sadece, “Öyle mi efendim…” demekle yetinir. İstanbul hükümeti tarafından görevinden alınan Mustafa Kemal, Erzurum’a girerken tedirgindir. Kendisini karşılayan 15. kolordu komutanı General Kazım Karabekir’e emir verecek resmi hiçbir pozisyonu kalmamıştır. Bu ilk karşılaşma anı, belki de kurtuluş harbi’nin en kritik anıdır. Kazım Karabekir Paşa, Mustafa Kemal’e; “Emrinizdeyim!” demekle, tarihin yönünü değiştirmişti. Erzurum’daki konakta Mustafa Kemal sivil olduğunda en yakınındaki Kazım Dirik, “paşam artık sen yoksun, kimden emir alacağım?” diye sorduğu bir zamanda, Şark ordularının komutanı General Kazım Karabekir; “Emrinizdeyim paşam” demiştir. Atatürk Erzurum’daki konakta iken Kazım Karabekir’in bir grup askerle geldiği haber veriliyor. Kazım Karabekir, istifa nedeniyle sivil olan Mustafa Kemal’e bir asker selamı çakıyor, “Emrinizdeyim paşam, dün olduğu gibi bugün de emrinizdeyim…” diyor.
Mustafa Kemal, o andan itibaren ordunun başı oluyor. Kazım Karabekir Paşa kurtuluş savaşında sivil bir insan olan Mustafa Kemal’e destek vermeseydi, arkasında kolordu desteği olmasaydı, milli birlik ve beraberlikle hareket edilmeseydi Cumhuriyet kurulamazdı. Kazım Karabekir Paşa kurtuluş savaşının anahtarı olmuştur.
Kazım Karabekir Paşa, İstiklal Harbi’nin gidişatını değiştirip Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasına sebep olacak büyük bir komutan değildi sadece, aynı zamanda iyi bir devlet adamıydı, iktisat kongresi onun başkanlığında yapıldı.
Ben çok sıkıntılar içinde, adeta bir yetim gibi büyüdüğüm için, Kazım Karabekir Paşa’nın beni en çok etkileyen yönlerinden biri de bir yetim babası olmasıydı efendim. Savaşta yetim kalan binlerce çocuğa manevi babalık ederek onları asker, öğretmen, terzi, sağlıkçı gibi önemli meslek dallarında yetiştirerek vatana kazandırdı.
Kazım Karabekir paşamızın büyüklüğünden biri de Türklerin kendi öz vatanında soykırım ve esaret yaşamasını önlemiştir. Erzincan, Erzurum, Sarıkamış, Kars ve ötesini düşmandan kurtardı. Erzincan yakılmıştı, Kazım Karabekir paşa hatıralarında öldürülen insanlarımızla ilgili şöyle diyor: “Erzurum’da gördüklerimi Allah kimseye göstermesin.” Hala doğunun insanları, şehirlerini düşman mezaliminden kurtardığı için Kazım Karabekir paşayı sevgi ve minnetle anarlar, dua ederler. Onun ismini caddelere meydanlara verirler.
Aydın’da şehrin en merkezi yerinde Kazım Karabekir Paşa’nın büstü vardır. Bütün yurt bu kahraman komutanı sevmiş bağrına basmıştır.
Kazım Karabekir Paşamız nur içinde yatsın efendim.
Sevgili kardeşim makaleyş sonuna kadar okudum seni seviyorum yüreğine..kalemine sağlık sana ihtiyacımız var..çok yaşa.. Hititlere kadar uzanan çağlar boyu çeşitli medeniyetlere beşiklik etmiş ve romalıların üs olarak kul***mış olduğu GAFERİYAT.. 1648yılında evliya çelebinin ziyaret ettiği bilim kültür merkezi o*** GAFERİYAT..1956 yılında KAZIMKARABEKİR olarak isim almıştır. Musa Kazım KARABEKİR paşa 23 temmuz 1882 tarihinde dunyaya gelmiş ve 26 ocak 1948yılında hakkın rahmetine kavuşmuştur. Damarlarında Türk kanı dolaşan PAŞA tüm varlığı TÜRK varlığına armağan etmiştir. Ruhu şad..mekanı Cennet olsun.Yetimler babası olarak Peyğamber efendimize (s.a.s) komşu olmuştur inşaallah..Dünya durdukça minnet ve şükranla anmaya devam edecegiz..Mustafa Kemal ATATÜRKe samimi. Cansiparane bağlılıgını beyan etmiş ve Bu günkü TÜRKİYE CUMHURİYETİnin kurulmasında elele vererek isminin ATATÜRKün yanına yazılmasına TÜRK MİLLETİ karar vermiştir..Cümle Şehitlerimize Rahmet..Dileriz..