Bir zamanlar Kalenin etrafında Hisar Mahallesi vardı. Dünyada eşi benzeri olmayan, insanın düşüncelerini ve hayallerini ısıtan o güzelim tarihsel mahalleyi yıkıp attılar. Bu değişimle gelişme sandıkları şeyin bu olmadığını anlayamadı insanlar. O mahallenin kayboluşunu, eski ama yaşanası kerpiç evlerle birlikte hayatlarından bir güzellik, huzur, sakinlik ve düş dünyasının da eksildiğini fark etmediler. Hisar Mahallesi’nin eski evlerinin Karaman’ı koklama, görme, dokunma rehberi olduğunu anlayamadılar.
Oysa Karaman’ı en iyi, Hisar Mahallesi ile kavrayabilirdik. O Hisar Mahallesi ki, kendi yerel yönetimi, kendi insanları tarafından barbarca yıkılmış, yenilmişti. O geçmiş yaşama biçimlerinin ne imgesi kalmıştı ne kültürü. Yıkılan yok edilen Karaman’ın soylu ruhuydu, sağlam kale kapısıydı. Hisar Mahallesi’nin gizeminden, büyülü eskiliğinden hiçbir şey, o güzel beyaz badanalı duvarlarından, toprak kireç kokulu bir kerpiç parçası arta kalmamış, bugün hâlâ süren yapıları ile büyük uygarlıkların ortasında, doğal yaşamın korunduğu parklara benzeyen, kendine özgü bir kültürü olan dünyada nadir olan bu mahalle arkasında hiçbir iz bırakılmadan yıkılıp yok edilmişti. Oysa Karamanoğlu Mehmet Bey döneminde yüklendiği Türklük bilinciyle, bu günlere gelen o mahalle başlı başına bir tarihsel kültürel abideydi. O muhteşem merdiven basamağı gibi sıralanan toprak evlerin üstünden kale nasıl da muhteşem ve bir aile ortasında sevinen eğlenen bir çocuk gibi görünürdü. O mahallenin yıkımıyla Karaman Kalesi yalnızlığa terk edilen öksüz bir çocuk gibi kalmıştı.
İşte bir şehrin yazarları o öksüzlükleri yazar.
Şehrin öksüz bırakılan yanlarının ağıtçılarıdır bir şehrin yazarları. O yazarlardan biri de Osman Nuri Koçak’tır.
Kendi ülkesinde bile hala bilinmeyen; tanıtılmamış, anlatılmamış, yazılmamış,
“Konya Karaman…”
“Karaman Antalya’nın kasabası mı?..”
“Karaman Merzifon taraflarında mı?..” diye anılan bir şehrin yazarı olmak aslında çok zordur. Çünkü kendi şehrini tanıtamamış değerini bilmemiş o şehrin yöneticileri de, insanları da, o yazarı tanıtmak ve o yazarı tanıtarak kendi şehirlerini tanıtmak zahmetine hiç girmezler, hiç değerini bilmezler. Koskoca şehrin ilgisi bu yüzden, eskiden sokaklardan akan çürük sular gibi önce azıcık cılız akar gibi görünse de sonra hemen kaybolur gider. Bu yüzden Karaman gibi kendi kültürel değerlerlerinin değerini bilmeyen bir şehrin o şehri tanıtacak yazarlarına da değer vermesi çok zordur. Hatta bırakın takdir etmeyi, değer vermeyi, öne çıkarıp şehirlerini de o yazarlarını da öne çıkarıp tanıtmayı. Bin kulp bulur takarlar, çelme takıp düşürmeye çalışırlar. Bir yazarın kolay yetişmediğini, bir yazarın Karaman Kalesi kadar değerli olduğunu bilmezler. Bir şehrin yazarına verdiği değerin aslında o şehrin ve o şehrin insanlarının kendi değeri olduğunu bilmezler.
İyi yazarlar genelde kibirlerini, fesatlıklarını, kıskançlıklarını, basit düşüncelerini yenmiş insanlardır. Yoksa iyi yazar olamazlar. Bu yüzden de her ne olursa olsun kendi şehirlerini, kendi insanlarını, kendi kültürlerini yazar dururlar.
Osman Nuri Koçak böyle iyi bir yazardır.
‘İçli Türkmen ağıtlarını’ duyuran ‘HASARLI HAYATLAR’ öykü kitabını candan yürekten kutluyorum. Gönlüm isterdi ki, bu ‘İçli Türkmen ağıtlarını’ tüm Karaman yöneticileri, insanları duysun… İnsanlar mutlaka alsın okusun. Yazarlarına sahip çıksın, yazarlarının kıymetini bilsin. Yazarlarıyla Karaman ismi Karaman kültürü dünya âleme tanıtılsın…
Osman Nuri Koçak gibi yazarlar bir şehirde kolay kolay bulunmaz…
Onlar kolay kolay yetişmez…
Değerlerini bilelim efendim.
Böyle yazarların değeri bilinirse, öne çıkarılırsa KARAMAN, KARAMAN OLUR…
TÜM TÜRKİYE’NİN TANIDIĞI KÜLTÜRLÜ BİR ŞEHİR OLUR.