Hasan Baran
(29 Nisan Muammer Baran'ın ölüm yıldönümü
Anısına)
Babam
Muammer Baran sade bir hayat sürdü. Hasır üzerinde yatar, akşamdan akşama
yerdi, senenin üçyüz altmış günü oruç tutardı.
Karşısına
çıkan insana öyle içten davranırdı ki, onlara kendi göremedikleri yanlarını
gösterir, yeteneklerinin, sevinçlerinin, iyi güzel yönlerinin açığa çıkmalarını
sağlardı.
Neşeli ve güler yüzlüydü. Ancak hiç
bir eşya, gıda bulunmayan evine günlerce kapandığı, derin bir vahiy haline
daldığı; üç beş gün sonra evinden çıkıp ta “Neredeydin Muammer Abi?..” diye
sorduklarında; “Kâbe’ye gidip namaz kıldığını..” söylediği ya da camide namaz
kılarken “ALLÂH!..” diye canı gönülden feryatla kendinden geçtiği zaman çehresi değişirdi.
Affetmiş, hoşgörü timsali olmuş,
kötülüğü öldürmüştü bitmeyen sevgisiyle. İyilikle, Çeltek Mahallesi’ndeki meyve
bahçesinin elmalarını, armutlarını, kayısılarını, eriklerini dağıtmış, kötülüğü
insanın kalbinde eriterek, insanlığa metot dersi vermişti.
Gözyaşı kadar berrak bir sevgiyle
savunmuştu insanı.
Kızmıyordu sabırla, sevgiyle
seslenerek insanların yüreklerine hitap ediyordu. Yeryüzünün belki de gelmiş
geçmiş en kibar, en güzel konuşan, en kültürlü insanıydı. Lâtince de dâhil olmak
üzere altı yabancı lisanı çok iyi derecede bilirdi, geçirdiği uçuş kazasından
sonra, yıllarca Karaman Lisesi’nde Fransızca öğretmenliği yapmıştı. Bir
dizesini okuduğunuz şiirin tamamını müthiş bir duyarlılıkla, coşkuyla adeta
yaşayarak tamamını okurdu size. Söylediğiniz basit bir sözü alır, bir
ansiklopedik metin gibi besler, bir kompozisyon gibi geliştirir, bir şiir gibi
imgelerle süsler önünüze koyar ve sizi müthiş dehası, kültürü, inceliği ve
kibarlığıyla adeta büyülerdi.
Evet, babam Muammer Baran’ın hayatı,
hayalin uzanamayacağı kadar güzel bir erdem tablosudur. Daha mükemmel olması
için, evrendeki ahenk gerçeğinde görüldüğü gibi eklenemez ya da çıkarılamaz bir
şey.
Bazen bir işareti, bir bakışı, ses
tonu anlamaya yeterdi.
Bir insan hayatından çıkan bu ses,
bu davranış ahengi, ilâhi bir müziğin notaları gibiydi.
Sen bu kadar mükemmel nasıl
olabiliyordun baba?
Binbir
acılı, azaplı; kışları zemheri buzların içinde yatıyordun, ama yinede
tebessümünü yüzünden hiç eksiltmeden İsmet Paşa Caddesi’nde neşeli ve onurlu
bir kahraman gibi dimdik dolaşıyordun.
Nasıl
kutsal bir azaptı yaşadığın ve sen o azabın içinde, güzeli, sevgiyi, doğruyu
anlatırdın. Şefkatinle, hissizi ağlatırdın. İnsanları sıkacak duruma hiçbir
zaman düşmez, çölde su gibi kendini aratırdın; bir aynaydın, içinde herkese
kendini tanıtırdın.
Yoluna
dikenler serildi, yalnız kaldın, hakarete uğradın fakat hep sabrediyor, bir
yandan da: “Onları affet Allahım!” diyordun.
Bu
acıma, merhamet bir sır saklıyordu sanki.
Acılara
sabrettikçe artıyor, katlandıkça büyüyor, devleşiyordu bu güç.
Muammer
Baran’ı daha iyi tanıyabilmek için Kâbe’nin kapısında onu görüp elini öpenler
hatırlanmalı bir de. Cenazesine akın edenlere bir bakmalı.
Çocukları
görünce yüzünü neşe kaplar, onlara şeker dağıtır, mızıka çalardı.
Karaman’ın
bütün çocukları onu severdi. Bütün gençleri yaşlıları, kadınları onu severdi.
Karaman’ın manevi atasıydı. Gönüller sultanıydı.
Babam
Muammer Baran’ın seksen yıllık ömrü öyle bir hayat ki, nefes alışından, adım
atışına, gülümseyişine kadar hikmetti.
“Para
bulunur ama hatır bulunmaz,” derdi.
Tek bir
sözü ümitsizliğe çözüm, tek bir davranışı anlamazlıklara hakemdi.
Muammer
Baran öyle bir seksen yıl yaşadı ki, üzerinde tek leke bulunmayan, erdemin
nakışlarıyla süslü bir güzellik örgüsüydü o yıllar...
İyi ve
güzel olan her şey, Muammer Baran’dan yansıyordu. Öyle kalıcı bir insandı ki,
sesi ve neşesi Karaman’lıların gözlerinin önünden hiç kaybolmayacak.
O’nun
bakışı, sevgisi, davranışı farklıydı. Kimseyi kırmadan, incitmeden, bıkmadan,
usanmadan, insanlara sevgiyle davrandı.
“ Yıkma
insan kalbini yapacak ustası yok!” derdi.
Muammer
Baran, Karaman’ın sembolü olmuş, yediden yetmişe tüm Karaman’lılarda tatlı
hatırası olan, benzeri bulunmayan muhteşem bir adamdı.
Derinliği
ölçülemeyecek bir kalpti o. İnsan için üzülen, kendi nefsine bir pay
ayırmaksızın, insan için çırpınan; samimi, saf, temiz, sevgi dolu bir kalpti.
Bir
insan kalbinin incitilmesine, bir ağaç dalının kırılmasına razı olmayan bir
yüce kalp, Allaha çok yakın bir kalp.
Muammer
Baran bütün zamanları kucaklayan bir kalbe sahipti. İnsanlık adına ne varsa,
saygı uyandıracak ne varsa, saf olan ne varsa, iyi, sevimli ne varsa, Muammer
Baran’ın hayatını doldurmuştur.
Babam
Muammer Baran alev alev yanan bir meşale gibi dolaştı kırmızı giysileriyle
Karaman sokaklarında.
Karaman
onunla aydınlandı.
Nurlar
içinde yatsın.
Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (SAV) ve Ülkemizin kurucusu Atatürk'ümüz hakkında en güzel cümleleri ilkokul ve ortaokul öğrencisiyken O'nu ağzından duymuştum. Sade ama coşkulu bir anlatımla... Çok nazik ve kibardı biz çocuklara, tenefüse çıkıp O'nu gördüğümüzde mızıkasından çıkan nameleri dinlemek ayrı bir keyifti. İnanıyorum ki Yüce Allah O'nu cennetinin en güzel yerlerinde ve en sevdikleriyle komşu eyleyecektir. Rahmetle anıyorum.
Kimbilir Cennetin hanği bagında, Unutmak ne mümkün hep aramızda, Bir demet çiçekle ismetpaşada, Karaman seninle Muaammer Baran. & & & Bakarsın ketane,de aktekke,de, Bazen yanında gençler,bazen de bebe, Aramızda gezerdi,gündüz ve gece, Rahmetle anarız Muammer Baran... Karamandan herkesin tanıdığı ancak farkına varamadığı bir evliya geldi,geçti vesselam.