Değerli genç yazar, merhaba!..
Öncelikle şunu söylemek isterim sana…
Her şeye acıma duygusu duy. Karıncaya, insana,
kediye köpeğe, her şeye acı, ama sakın ola yazdıklarına acıma, yazdıklarına
acımasız ol, yırt at, sil, at, karala! Onlarca kez yeniden yaz. Yazı için
kendine sınır koyma. Yazabildiğin kadar yaz. Sonra o yazıyı bir kenara bırak,
dinlendir. Birkaç saat sonra yazıyı tekrar ele al ve yavaş yavaş oku. Gereksiz
yerlerini, tekrarların olduğu bölümleri çıkar.
Cümleyi etkili hale getirecek kelimeler kullan.
Bazen cümleye koyulacak bir kelime cümleyi daha etkili hale getirir.
‘Utandırmak’ dersen o kadar etkili olmaz. Fakat ‘yüzüne vurmak’ dersen daha
etkili olur. Elinden gelenin en iyisini yapman anlamında, bir dahaki sefere
daha iyisinin olması anlamında yapacaksın bunu. Çamurlu suların toprak
katmanlarından süzüle süzüle yerin altında birikip sonra bir pınar olup,
berrak, şırıl şırıl yeryüzüne çıkması gibi, ortaya çık sende yazılarınla pırıl
pırıl. Unutma sen yazarsın. Yazar olmak çok uzun vakit alır, sürekli devam eder
ve yazar olmak asla kolay değildir.
Eski Roma’da tragedya yazarlarına ermiş ya da
evliya anlamına gelen ‘Vates’ diyerek yüceltirlermiş. Yazarlar gerçekten de bir
şehrin bir ülkenin yüceleridir. Şehirleri, değerli yapan yazarlarıdır.
Yazarlarına değer vermeyen şehirler, ismi bile bilinmeyen, nerede olduğu dahi
belli olmayan şehirler olarak kalırlar.
Unutma sen doğduğun şehrin en kalıcı değerisin.
Karamanlı isen, Karaman kalesi kadar kalıcı ve
değerlisin.
Bütün mesele hiçbir olumsuz yargıyı umursamadan,
dünyada kalıcı bir değer olacağına inanarak, doğduğun toprakları ve
memleketinin insanlarını en iyi şekilde yazarak yerelsellikten evrenselliğe
giden yolda emin adımlarla yürü. Bir gün gelir; her şey gelir geçer, sen
kalırsın. Senin isminle ve eserlerinle doğduğun şehrin ismi de dünya âlemde
anılır.
Unutma insanları yazıyorsun. İnsanları iyi tanı,
onları iyi irdele, yaptıkları şeylerin arkasındaki gerçeği merak et,
iyiliklerini, kötülüklerini, mertliklerini, kalleşliklerini iyi gözle. Yazar
olmak, insanları şu düşünceden, bu fikirden, şundan bundan diye yargılamadan,
insanlar arasında ayrım yapmadan dinlemekten, anlamaktan, insan ruhunu iyi
okumaktan geçer önce. Sonra bol bol kitap okumalısın. Yaşamak ve yaratmak
arasında bocalamaktan kurtulur, ancak böyle ilerleyebilirsin.
Değerli genç yazar, ne kadar ilerlersen ilerle,
iyi yazmanın tılsımını ne kadar bilirsen bil, bir yanın çocukça amatör kalsın.
Para uğruna, şöhret uğruna değil, bir bülbül hangi dala konarsa konsun zevk
için öterse nasıl, sende zevk için yazıyorsun bunu asla unutma. İyi
yazdıkça keyfine değme gitsin. Bu eğlenceli tutkuyu ve heyecanı hiçbir zaman
kaybetme. Kibirmiş, kıskançlıkmış bunları sözlüğünden sileceksin. Bırak yüreğiyle
çatışmaya giren insanlar senin değerini bilmezlerse bilmesinler, hatta
fırsatını buldular mı çelme de taksınlar, taşlar atsınlar, hiç umursama, onları
ilerde kimse bilmeyecek, ama sen yazdıklarınla yüzlerce yıl kuşaktan kuşağa
yaşayacaksın, sen yazmana bak.
Değerli genç yazar, unutma! Günde en az dört
saat yaz. Ne yazarsan yaz, ama mutlaka vaktini yazmaya ver. Aklına gelen ne
kadar şey varsa hepsini dilediğince kâğıda dök. Bitirdikten sonra yeniden ve
yeniden gözden geçir. Yazdıklarının yayımlanıp yayımlanmayacağını hiç düşünme.
Yayımlanmasa da kendini geliştirmiş olacağını düşünerek yaz. Sen iyi eserler
yazdığın zaman zaten mutlaka yayımlanır, kitapların defalarca basılır. Acele
etme. Hemen sonuca ulaşmak fikrinden vazgeç. Her gün dört sayfa muhakkak yaz.
Yazma sürecinde televizyondan ve seni oyalayacak şeylerden uzaklaş. Bıkmadan
usanmadan yazmaya devam et. Yazarlık sanatında ancak böyle gelişir ilerlersin.
Nasıl yazacağını öğrenmenin en iyi yolu, büyük yazarları okumandır.
Klasik eserlerin nasıl yazıldığını incele. Fikirler şunlar bunlar hakkında
yazdıklarına değil, insanlar, olaylar hakkında nasıl yazdıklarına bak. Her
yazar, bir şeyler yazmaya başladığı ilk zamanlarda okuduğu, bildiği yazarların
büyüsüne kapılır. Daha sonra geçen yıllarla birlikte kendine özgü üsluba
kavuşur. Biz bu üslup sayesinde, okuduğumuz çoğu roman ve hikâyeleri kimin
yazdığını bilmesek dahi tahmin edebiliriz. Çünkü üslubunu kazanan yazarı artık
yazdıklarından tanırız. Bu yüzden öncelikle üslup ya da ana konu hakkında fazla
endişe etme, bunlar zamanla kendiliğinden oluşur, önemli olan edebi dilin
lezzetli, kurgun sağlam, anlattıkların akıcı olsun. Araştır. Yazmadan önce
yazacağın konuda mutlaka okuma, araştırma yap. İyi bildiğin Hisar Mahallesi’ni
anlatırken bile, bilgileri, tasvirleri bir kez daha gözden geçir. Bazen
bilgiler ve tasvirler değişir, genişler veya daralır. O nedenle tasvirleri
bilerek yazıya başlamak çok önemlidir. Roman ve öykülerinde yarattığın
karakterlerin doğduğun şehrin sokaklarında yaşıyor gibi olsun. Öyle bir
karakter yarat ki, aramızda dolaşsın. İyi yazmanın gizli formülü budur.
Etkileyici yazarlar daima kendilerinden, doğdukları yaşadıkları yerlerden okura
bir şeyler iletirler ve bu iletilenler, bir romanın veya hikâyenin
mükemmelliğinin ölçütü olur.
Yazmak demek bir yazar için yeni bir nefes yeni
bir umut demektir.
O yeni nefes, yeni umutla iyi bir yazar olunur
mu? Evet, olunur!
Fakat iyi insan olmak, iyi yazar olmak kadar
değerlidir.
Değerli genç yazar, iyi bir yazar olduğun kadar,
iyi bir insan ol.
Mükemmel bir yazı olmuş teşekkür ederiz :) Ayrıca bu ağabeyimize bu fırsatı sunanlara da teşekkürler :)