Efendim! Bu sizin bildiğiniz "Kardiyolog"tan çok başka bir şey... Farklı olan ne? diye sormayın. Sizinki bir tıp dalı; bizimkisi ise kalbi, gönlü, aklı bile sarıp sarmalı... Bizimkisi başlı başına sosyolojik bir alan. Farkı çok; ama ben size kısaca anlatayım işin aslını. "Kardiyolog" sadece kalp ile ilgilenirken ve kalp krizi, kalp ritim bozuklukları ve kalp yetmezliği gibi kusurları ortaya çıkarıp gerekli tıbbî müdahaleyi yaparken; "Kârdiyalog" ise hem kalp hem de beyin ile ilgilenir ve kusurları ortaya çıkarmak şöyle dursun, çıkan kusurları ortadan kaldıran bir yapısı vardır. Krizleri çözer, ritmi düzenler ve yetmezlikleri yetirir; nihâyetinde aradaki her türlü aksaklığı bitirir.
Biliyorum... Biliyorum. Kafanız çok karıştı. İşin bir de etimolojik tarafı var ki, ona şimdilik hiç girmeyeceğim. Aradaki farkı anlamak için aşağıdaki küçük hikâyecik durumu anlamanız için size ışık olacak.
*
Soğuk bir kış günüydü. Aylardan Mart... Sıkı giyinmek olmuştu şart. Çünkü İki haftalık sağanak yağış sonrası şimdi de tipi denecek seviyede kar yağışı başlamıştı. Havanın iyice soğuması ile zemin buzlanmış, üzeri de epey karla kaplanmıştı. Her ân "Yıldırım Harekât Emri" gelebilirdi. Dolayısıyla araçların kışladan hızla çıkış yapabilmesi için hareket güzergâhının açık olması ve zeminin tuzlanarak kaplanan buzun eritilmesi gerekliydi.
Başçavuş Gazanfer'e mümkün olduğu kadar çok sayıda, kalın sacdan ve tarif ettiği şekilde kar kürüme aparatı yapılmasını emreden Üsteğmen Faruk, hem Mehmetçik'e işin nasıl yapılacağını göstermek hem de statik bir duruş sergileyerek kan akış hızını yavaşlatıp üşümemek adına en önde kar kürüyordu. Aslına bakılacak olursa ellerini cebine sokup sağa sola emirler yağdırarak işi yaptırmak belki de işin en kolayı idi. Fakat o bunu tercih etmemiş üçerli gruplardan oluşan üç tim oluşturmuştu. Ortadaki timde kendisi başı çekerken, sağındaki timde Er Rıza'nın timi, solunda da habercisi Çavuş Ömer’in timi vardı.
Uygun adım yürüyüş kararı saydırır gibi şu emri vermişti. Komutumla benden sonra tekrar et;
"Haydi durma! Kürü babam kürü;
Santim santim, metre metre yürü!"
Komutu alan yirmi yedi kişilik "Kar Kürüme Timi" bir makine nizamında çalışıyor ve hızla yolu açıyordu. Bu arada Üsteğmen Faruk sağdaki timde bulunan Er Rıza'ya; "Rıza Baba! Yaşım kırk sekiz demeyeceksin, çalışacaksın. Bildiğin gibi işleyen demir pas tutmaz. Mapus damlarında sen epey pas bağlamışsın. Seni burada ışıl ışıl parlatmasını biliriz biz." Komutanları ile Rıza Baba dedikleri ağabeylerinin bu muhabbeti her zaman diğer Mehmetçik'in hoşuna gitmiştir. Onların bu muhabbeti sanki mahalle arkadaşları ile yaptıkları samimi muhabbeti andırdığı için birbirleri ile iletişim kurmada her zaman işlerini kolaylaştırmıştır. Söz sırası Rıza Baba'ya gelince durur mu? O da kumandanım demeyi tercih ettiği Üsteğmen Faruk'a cevâben;
"Haydi aslanlar! Âlem er görsün, asılın küreklere; açalım yolları su serpelim yüreklere..."
Soldaki timin başında bulunan Çavuş Ömer; "Vaaay, Rıza Baba! Sen de komutanım ile oturup kalka kalka onun gibi şâir oldun. Üzüm üzüme baka baka kararırmış. Bundan sonra sana "Kara Üzüm" diyelim mi? Hem şarkısı da var biliyorsun. 'Kara üzüm habbesi; le, le, le canım. Göynüm sevmez herkesi; esmersen güzelsen!' "
Evet beyler! Yeter bu kadar muhabbet, hızlanıyoruz.
"Haydi durma! Kürü babam kürü;
Santim santim, metre metre yürü!"
*
Üsteğmen Faruk ve ekibinin birkaç metre arkasında Bakım Birlik Komutanı Binbaşı Erhan ve Destek Kıtaları Komutanı Yarbay Rıfat vardı. Dikkatle üsteğmenin nasıl çalıştığını, daha önemlisi iletişim içinde olduğu Mehmetçik'i nasıl çalıştırdığını etüd ediyorlardı.
Yarbay Rıfat; "Bu oğlan çok farklı..." dediğinde, Binbaşı Erhan; "Haklısınız komutanım. Aynı şeyi ben de kendisine çok defâ söylediğimde; 'Komutanım, adım Faruk. 'Frk' kelime kökü. Fark demek. İyiyi kötüden ayıran, fark eden. Farklı demek kısacası. Beni Yaratan, doğuştan farklı yaratmış.' der her zaman." Yarbay Rıfat; "Hakîkaten farklı. En büyük farkı da iletişim. O bu işi çok iyi yapıyor." Binbaşı Erhan; "Komutanım, şu sağ taraftaki yaşlı olan er var ya, Rıza Baba dedikleri. Adam ceza evinden çıktı geldi. Cinâyetten girip çıkmış kaç defâ. O'nda bile fark yarattı bizim üsteğmen. Adam en fazla çalışan ve etrafındakileri de en fazla çalıştıran asker oldu şimdi."
*
Binbaşı Erhan; "Üsteğmenim, kapı isimliğini niye değiştirdin? Sen bu Tugay'ın Ordudonatım Mal Saymanısın. Sen oraya "İletişim Uzmanı" yazmışsın; Mal Saymanı olarak kalmalıydı. Altına da parantez içinde 'Kârdiyalog' yazmışsın. Sen kendini ne zannediyorsun? Burası kışla, senin muayenehânen değil. Hem sen hangi tıp fakültesini bitirdin de oraya 'Kârdiyalog' yazıyorsun?.."
Üsteğmen Faruk; "Komutanı, o sizin bilginiz 'Kardiyolog' değil. Müsaadenizle oturabilir miyim? Konuyu size açıklayayım." "Otur bakalım, dinliyorum seni." "Hani siz 03 Mart günü, "Yıldırım Harekât Emri" ile sabaha karşı 04.15'te buradan intikâl ettiniz ya... Geride otuz üç er kalmıştı. Bunların çoğunluğu güvenlik soruşturması olumsuz olan, kâtil, câni, madde bağımlısı, ayyaş, serkeş takımı idi. Doğal olarak onları harekât bölgesine götüremezdiniz. Ben de "Saymanlık Hizmetleri"ni yürütebilmek ve size malzeme tedariki sağlamak için geri hizmette kalmıştım. Bu hizmetleri yürütebileceğim askerler ise demin dediğim profildeki insanlar idi. Ben ne yaptım komutanım? Saymanlık hizmetlerini yürüten astsubay arkadaşlarım zaten vardı. Ben o sorunlu insanları güçlü bir iletişim ile kazanmayı tercih ettim. Hepsi ya etrafına ya da kendine zarar vermiş kimselerdi. Ben zarardan kâr etmeyi başardım. Bunu da diyalog kurarak yaptım. Bu sebeple makam isimliğimi 'Kârdiyalog' olarak yazdım. Kısacası, diyalogtan kâr eden kimse demek bu. Bu benim tanımlamam. Hiçbir yerde de yazmaz. Anlaşılır olsun diye bir başka açıklaması olan 'İletişim Uzmanı' ibaresini başa koydum. Yani demem o ki, Türkçe artık yeni bir kelime kazandı. İletişim Uzmanı eşittir 'Kârdiyalog..." " Vallahi Faruk, ne diyemim sana? İsminin hakkını veriyorsun oğlum. Harbiden çok farklısın. Geçen gün askerlerle kar kürüme yarışı yaparken Yarbay Rıfat ile de bunu konuştuk. Bu arada yine şâirliğini konuşturdun. Hepimiz yürüyüş kararına alışkındık da, sen bir de 'Kürüyüş Kararı' çıkarttın. Sevdim bu kürüyüş kararını."
Devamı haftaya...
14 Ocak 2025 / Saat: 14.37 / Mersin