ÇOBAN ATEŞİ/Yasemin Küçükcicibıyık
ÜÇ YIL ÖNCE SEVGİLİLER GÜNÜNDE…
Neden yazmadın diye çok soruldu bana, uzun uzun anlatmam istendi çoğu zaman…dilimin lal olduğu tek andır ki anlatılamıyormuş meğer… Her gidenin arkasından hani bir çift selam göndermek var ya, dönüp geldiğinde ziyaretinizde bir kelam duymak istersiniz, nasıl bir ibadet anıdır ve nasıldır oralar... Ve her giden aynı şeyi söyler aslında “anlatılmaz yaşanır” diye… Biraz burkulur belki içiniz anlatsaydı keşke dersiniz. Lakin gitmeyi, görmeyi, yüz sürmeyi nasip kılan yaradanıma sonsuz şükürler olsun ki o anları anlatmak inanın hiç kolay olmuyor. Şu an gözü bu satırlar üzerinde olup ta, gönlü yangın yeri olan her kim varsa bilsinler ki dualarıma şunu ekledim: Allahım halimizi bilensin, sebep nasip eyle ve o muhteşem davetiyeni tecelli et isteyen her kuluna… Elbette çok istedik bu daveti ve davete icabet edebilmeyi… “Lebbeyk Allahüme lebbeyk” derken, buyur Allah’ım ben geldim dedik. Ne muhteşem bir yolculuğa çıktığınızı o telbiye duasını ederken anlıyorsunuz. Velhasılı bir umre ibadetinin ön ve son sözüdür bu dua… Bu duaya varlık aleminin amin dediğini duyarsınız sonra, kuşlar, ağaçlar, güneş ve ay… Şüphesiz ki herkesin bu deryadan alacağı nasip kendisinde saklıdır. Muhtevası bakımından önemli bir yolculuk olan umre ibadeti, ruhunuzun eksik yanını tamir edecek ve keşfedilmeyi bekleyen uzun upuzun bir yolculuktur. Bu yolculuğun her nefesinde, ayrı bir güzellik saklıdır ki, çoğu kez arınır, çoğu kez ağlar, çoğu kez huzura erer ve çoğu kez başlar öne eğilir. Bu kendinizi keşfetme yolculuğunu adıdır aslında, bu öyle bir yüzleşme anıdır ki, işte o nedenle hiçbir kelimede karşılığını bulamaz ve anlatamazsınız. Yüce yaradanın davetine icabet ederken, dualarınıza karşılık bulacağınızı ümit etme anıdır umre… Ömrünüzün en tatlı ümididir bu, bir çocuğun annesine nazı gibi… Üç yıl önce sevgililer gününde… Sevgi, ömrümüzün en güzel ışığı… Bu ışıkla başınıza ne gelirse gelsin sebep sonuç ilişkisinden mutlu bir sonuç elde eder insanoğlu…Bir güne sığdırmak, bir güne anlamlandırmak ne mümkün. Gel gör ki, ticari bir sektör geliştirildi bu işin başka bir boyutu tabii… Kim sevmez ki hediyeleşmeyi, kaldı ki inancımız gereği, sünnete uymuş oluyoruz. Lakin süslü bir ambalaj içinden çıkacak pahalı bir saatle kolyenin yerini tutabilir mi ta içinizden gelen güzel bir sevgi sözcüğü… Üç yıl önce ömrümün en güzel sevgililer günü yaşadım. Her gidenin arkasından neden gözyaşı dökülür bütün hücrelerime kadar anladım. Allahım, beni ve sevdiklerimi bu manadan ayırmasın dilerim. Görmeden sevmenin adıydı aşk… günlerden 14 şubat sevgililer günü olduğunu kafileden bazı arkadaşlar hatırlattığında, kırmızı gül neden onu anlatı ömrümüzce bize anladım. Ve Medine’de o gün, ömrümün en güzel Şubatıydı…Yüce Allah’ın habibim(sevgilim) dediği Peygamberi Alişan’ın izinin tozunda kaybolmak meğer dünyanın en güzel hediyesiymiş… ben bu hediyeye layık mıydım acaba? görmeden sevmek var ya ve özlemek ne yaman bir duyguymuş meğer, sol yanımda saklı kaldı işte Bütün bunlar…her seferinde anlatmak istesem de anlatamadım. Bir iz, bir toz, bir gülden ibaret, bir de andıkça titreyen gönlüm… Medine’de kimseyle anlaşabilecek bir ortak diliniz yok belki, ama sevginin dili konuşuluyor bir el sıkışmasında, bir bakış da, bir tebessümde, bir gözyaşında ve tüm yürekler aynı şey için çarpıyor bir eksik, bir fazla…Sevgi diliyle anlaşmanın adıydı aşk. Bu öyle bir aşk ki, asırlar sonra gelebilmek huzuruna, bende buradayım diyebilmek, Medine’de ezan okunurken Bilal’i aramak, Uhud’ta Hamza’yı bulmak gibi… Önce yaradanıma sonsuz hamd ve şükür ederim. Sonra kıymetlime, yol arkadaşlarımız Dindar Dilbaz ve sevgili eşi Aysel Dilbaz’a çok teşekkür ederim. Biliyorum kalbinizde öyle derin sevgiler var ki, kiminizin ki eş, çocuk, kiminin ki bir arkadaş bir sevgili ya da yaradan ve Resulü Erkemi… Ömrünüzden eksilmesinler dilerim.3 yıl önce bir Şubat anısıdır acizane paylaşmaya çalıştığım, ömrümce unutamayacağım. Kalbiniz ne için çarpıyorsa sevgiyle kalın ama sadece Şubat’ta bir gün olmasın…