Onunla davam ve mücadelem öteki dünyada değil cehennemde de devam edecek!..
Erdoğan Merçil ile niye anlaşamıyorsunuz diye sorduğumda aldığım yanıt, beklemediğim kadar sert ve bir o kadar da kararlı idi.
Üniversite birinci sınıfta, 1991, aldığımız derslerden biri de Müslüman Türk Devletleri Tarihi idi. Erdoğan Merçil Hoca bu dersleri çoğunlukla Edebiyat Fakültesi’nin beşinci katında girişteki küçük amfide verirdi. Derslere zaman zaman, asistanları Zerrin Günal (şimdi emekli prof.) ile bir erkek hoca ile girerdi. Merçil Hoca ve dersleri hakkında çok şey hatırlarım ama zaman zaman Mikail Bayram’a olumsuz eleştirilerle yaptığı göndermeleri hiç unutmam. Karahanlılar, Samaniler, Büyük Selçuklu konuları işlendikçe kendi görüş ve düşüncelerini sıralayan Erdoğan Merçil, sonrasında bir de Mikail Bayram’ın yanlışlarına ait iddialarını dile getirmeden duramazdı.
Ben Mikail Bayram Hoca ile ne öğrencilik dönemimde ne de sonrasında hiç karşılaşmadım. Ta ki, 5 Ağustos 2013 yılına kadar. 2011 yılı sonlarında Milli Kütüphaneden Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası’nın mikrofilmini almaya karar vermiş, 2012 yılı Şubat ayında da getirtmiştim. Sonrasında Karaman Nüshası’nı yayına hazırlamaya başlamıştım. 2012 yılında çıkardığım Yunus Emre Belgeler Bilgiler kitabında ilk kez Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası’ndan söz etmiş ve ondan fotoğraf yayınlamıştım. Aynı yıl Karaman Nüshası’na uyguladığım paleografik çözümleme İmaret dergisinde yayınlanmıştı. Süreçte Karaman Nüshası’nı yayına hazırlama çalışmalarım hızla ilerliyordu. Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası’nı Karaman’a kazandırmak için var gücümle çabalıyordum. Deyim yerinde ise kapı kapı dolaşıyor, çalışmamın taslağını ilgili olan herkese gösteriyordum. Arayışlarım Mikail Bayram Hoca’ya kadar dayandı. 2013 yılının Ağustos ayında Konya Yazma Eserler Müdürü Bekir Şahin Bey, Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesinde bir görüşme ayarladı. Mikail Bayram Hoca ile ilk ve tek kez orada buluştum ve görüştüm. Ama bu görüşme benim için yıllara bedel bir görüşme oldu. Onu bir bulmuş, pir görmüş oldum. Arşivime dönüp baktığımda o görüşmeye de dair bir saate yakın video kaydı almışım ve 4-5 poz da fotoğraf çekmişim.
O görüşmenin ana konuları, Yunus Emre’nin nereli olduğu, Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası ve Erdoğan Merçil idi…
Hem kendimi tanıtmak hem de hocayı ısındırmak için hızlı bir giriş yaptım: Mikail Hocam ben İ.Ü. Arşivcilik mezunuyum. Sizinle aynı dönem uzmanı olan Erdoğan Merçil de hocam oluyor.
Mikail Hoca’nın gözleri açıldı. Ben devam ettim: Erdoğan Hoca ile aranızı düzeltmenin bir yolu yok mu? Cevap kesin, sert ve ilginçti: Onunla davam cehennemde de devam edecek.
Ben devam ettim: Hocam, o da sizi derslerde eleştiriyordu, bu kadar aranızı açan nedir?
Hoca: 1960’ların ortasıydı. Benim yüksek lisans tezimi onun da olduğu kurul, kabul etmediği gibi iptal etti. Asıl onun yüksek lisans tezi sorunlu. Ben bu haksızlığı asla affetmedim. Onunla var gücümle mücadele edeceğim, cehennemde bile olsa.
Hoca ile daha sonra Yunus Emre konusuna geçtik. Şunu çok kesin söyledi: Tüm deliller, Karaman’ı gösteriyor. Ayrıca şu var. Diyelim ki, Karaman’da değil. O zaman Yunus Emre her yerde olabilir ama asla ve asla Eskişehir’de olamaz. Mümkün değil. Çünkü Yunus Emre’nin yaşadığı dönemde Eskişehir Anadolu Selçuklu sınırları içinde değil.
Daha ilginç bir hatıra daha vardı, Mikail Hoca’da: Baha Kayserilioğlu ile ben de görüştüm. 1980’lerin başı idi. Bana Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası’nı getirdi. Baktım, inceledim. Çok eski olduğunu gördüm ve Baha Bey’e bunu söyledim. Sonra nasıl bir kitap yapacağımız üzerine konuştuk, bir plan yaptık ve ayrıldık. Ama bir daha gelmedi.
Araya giriyorum: Baha Bey’in tüm görüşmeleri aynı hikâye ile başlıyor ve aynı biçimde bitiyor. Neden acaba, Hocam?
Mikail Bayram: Sanırım yüksek maddi beklentileri vardı. Ama görüyorum ki, sen Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası’nı yayınlatacaksın.
Ben de o zamanki mevcut duruma yani 2011-2013 arası yaşadığım süreçlere dair bir cevap verdim: Hocam her ne kadar tüm kapılar üzerime kapanmış gibi olsa da bu kitabı ivazsız garazsız biçimde yayınlatabileceğimi seziyorum. Güçlü bir inanç beni güdülüyor. Benim derdim Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası’nı Karaman’a ve kültüre kazandırmak. Bu çalışma asla sahipsiz kalmayacak. Yunus Emre Hazretleri, kendisi üzerinden hesap yapanlara, hesaplarını Allah’a değil de sözde güçlü, önemli insanlara dayandıranlara, aferin bekleyenlere asla ve asla izin vermiyor. Dışından alçak gönüllü olan, dilinde ivazsızlık garazsızlık nağmeleri öttüren, ulvi dava insanı, ağır abi tipi oynayan ama, ama ama özde kibirli ve küstah hatta züppe ruh halleri sergileyen tiplere asla ve asla Yunus Emre Hazretlerinden geçit yok. Ben hesap yapmadan doğal ve doğaçlama yollarla çalışmaya devam edeceğim.
Bu konuşmadan bir yıl sonra (2014 Kasım) Yunus Emre Divanı Karaman Nüshası’nı, ivazsız garazsız, Karaman’a ve kültüre kazandırdım. Kitlesel tanıtım yapılmamasına rağmen kitap çıktığında büyük ses getirdi. Bir kitabın ilk elli okuyucusu onun en büyük tanıtıcılarıdır sözü bir kez daha gerçek oldu. Uzmanlar, akademisyenler, araştırmacılar ve okuyucular kitabın peşine düştü. Kitaba ulaşmak için kavga edenler bile oldu. Dokuz on hoca, kendi üniversitelerinde, Karaman Nüshası’nı 14. yy metni olarak okutuyor. Çünkü Karaman Nüshası en eski, en özgün ve en sağlam Yunus Emre Divanı kopyalarından. Çünkü benim yayınladığım kitap divana ait her türlü bilgiyi barındıran çevirisi ve tıpkı basımıyla hazırlanmış bir prestij kitap. Hilesiz hurdasız, gönülden çalışan herkesi Yunus Emre Hazret sürekli yükseltiyor. Bu fakiri de hep yükseltti. Ama o dönem temasta olduğum ve divana yüz çeviren cahiller ve gafiller; bir şekilde ve benim dışımda ya yerinde saydı ya da geriledi. Evet Yunus Emre Hazretleri kendisi üzerinden hesap yapanlara asla izin vermedi ve vermeyecek!...
Mikail Bayram Hoca ile bir buluştum, pir görüştüm. Erdoğan Merçil, Mikail Bayram çekişmesinin iç yüzünü bu buluşmada öğrendim. 1938 doğumlu Erdoğan Merçil Hoca halen yaşıyor. Rövanş nasıl olacak bilinmez. Hocanın Yunus Emre’ye dair hatıraları ve bilgileri benimle olan buluşmayı çok değerli kıldı. Ayrıca sözünü sakınmaz, bildiğinden şaşmaz ve sivri dilli Mikail Bayram Hoca’yı da o görüşmemde tecrübe ettim.
Hoca son iki yıldır oldukça rahatsızdı ve 2 Ağustos 2024 Cuma günü; sevenleri kadar sevmeyenlerini de bu dünyada bırakıp öteye yol aldı. Allah rahmet eylesin…
Mikail Bayram hoca çok iyi bir değerdi. Pehleviceyi ve kadim Fars diline hakim olduğu için sağlam bilgi ve belgelerle yazar ve konuşurdu. Celalettin Rumi hakkında en doğru bilgiyi onun Şemsitebrizi ile birlikte sapık inançlara sahip olduğunu belgeleriyle açıklardı. Allah Rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah! Yusuf hocam, Yunus için yaptığınız çalışmalar için kendim ve Karamanlılar adına çok teşekkürler ederim-ederiz!
Mikail hocaya Allah (CC) rahmet eylesin. Kibir abidesi merçil'in de müstehakını versin. Kendisi Arşivcilik bölümünde olmamasına rağmen, Arşivcilik Yüksek Lisansı için bölüm mezunu öğrenciler değil torpille merçil'in yeğeni "atanmıştı".
Üniversite “kast” sisteminin işleyişine hüzün verici bir örnek bu maalesef.. Seyfullah Kuloğlu