Ocak’ın
sonları… Birkaç misafirim ile beraber şehri gezerken yolumuz müzeye tam
düşecekti ki, Hatuniye’nin açık olduğunu gördük. Açık bulmuşken bir göz atalım
dedik. İçerideki manzara karşısında duygularım; heyecandan mutluluğa biraz
kıskançlığa daha çok da burukluğa gelip gitti. Mantık süzgecim ise sorgulama
döngüsüne sürüklenmişti!
Medresenin
orta yeri masa ve sandalyelerle donatılı iken duvar boylarına kitaplarla dolu
raflar dizilmiş. Birkaç masada üç dört kişi çay içip sohbet etmekte. Birkaç
kişi de gazete okuyor. Eyvanda üç dört genç fotokopi kağıtlarına ve test
kitaplarına gömülmüş. Eyvan, Selçuklu ve beylikler dönemi medreselerin ön
kısmındaki derinlemesine orta bölümdür. Malum eyvanına vardım diye de bir türkü
var.
Hatuniye
bildiğiniz kütüphaneye dönüştürülmüş ama nedense havası çok ağır, nemli.
Bulantı derecesinde tiksinti veren kirli bir hava oluşmuş. Özgün mimarisinde
açık avlusu plastik ile kapatıldığından içeride hava dolaşımı ve akımı
olmamakta. Avlunun sağ ön köşesine konulan çay ocağından gün boyu çıkan buhar,
havadaki nem oranını kat kat arttırmakta. Tavandaki uzun metal boru biçimindeki
püskürtmeli ısıtma mekanizması da yüksek nemli ve kirli havayı daha da boğucu
hale getirmiş. Üstüne düşünün, mekana gelen insanların havaya bıraktığı nefesi.
Kitaplar
nemi de güneşi de sevmez.
Yüksek
nem; kitap yapraklarını hamurlaştırarak böcek tahribatına ve mikroorganizmal
hastalıklara uygun hale getirir. El yazmalarında olduğu gibi zamanla kitap
yaprakları delik deşik olur. Güneş ışığı da kitapları gevremiş yufkaya çevirir.
Bu yüzden yazılı belgeler; 22 derece ısı, % 50’lik nem oranıyla
iklimlendirilmiş kapalı ortamlarda saklanır. Şu duruma göre kışları % 70 gibi
yüksek oranda neme sahip Hatuniye’deki kitaplar, beş-on yıl içinde böcek ve
bakteriyel etkilerle kendiliğinden kullanılamaz hale gelecektir.
Kıraathanenin
koleksiyonları çok iyi ama halka yönelik değil!
Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın millet kıraathanesi kurma misyonu buralarda pek
anlaşılamamış gibi! Cumhurbaşkanımız; halkın keyifle okuma yapacağı kıymet
bilenlerin bir araya gelebileceği mekanlar oluşturulmasını emretti. Şaşırtıcı
ama Hatuniye’deki koleksiyonların tamamına yakını bilimsel ve kaynak kitap
türünden. Özellikle dil, sözlük, ansiklopedi ve kısmen Karaman koleksiyonları;
sadece bir uzmanın ya da uzmanların derleyebileceği türden kitaplar. Ve bu
kitapların hedef kitlesi araştırmacılar, akademisyenler ve uzmanlardır.
2014-2019 döneminde Karaman Belediyesinde bu kitapları derleyebilecek bir üst
akıl oluşuturuldu mu; bu derlemeyi kim yaptı o da bir başka soru.
Buraya
kadar güzel, hoş.Hadi diyelim, ne var bunda. Ama sadece bu koleksiyonlardan ya
da bunlarla bir millet kıraathanesi olmaz. Halka hitap eden yayınlar; dergi,
gazete, hikaye, roman ve popülist kitaplar yok denilecek kadar çok az burada.
Mesela kim ne yapsın bir sempozyum kitabında geçen Kazakça-Türkçe-Özbekçe zaman
eklerini! Birkaç vefalı okuyucu ile test çözen öğrencinin dışındakiler; buraya
çay içmeye, kek yemeye gelmiş gibi. Bir de dinlendirmek için
ayağına
sandalye uzatan vatandaşların sayısı arttığı zaman burasının nasıl bir niteliğe
bürüneceğini kestirmek zor olmasa gerek.
Kıraathanede
bir sorumlu bir yönetici görünmüyor.
Belki
de en ciddi sorun bu! Burada muhatabınız açık avlu ve duvarlar. Bir mekanı
sıcacık yapan, orayı sahiplenen insanlardır. Bildiğim kadarıyla Karaman
Belediyesinin belge bilgi yönetimi uzmanı ve kütüphanecisi yok. Hatuniye’de de
şöyle kitaplardan anlayan, gelenlere kitap sohbeti yapabilecek mekan hakkında
bilgi verebilecek kısaca temsil yeteneği iyi, bir yetkiliyi boşverin gelen
gidene hoşgeldin diyebilecek bir görevli de koymamışlar. Muhtemelen geçici işçi
statüsünde olup da sadece mekanda var densin diye yerleştirilen ve çay işine
bakan birkaç kişi, resmi sorumlulukları olmadığı için sözümüzün dışındadır.
İstanbul
Ankara örneklerinde kıraathaneler kitap dostu uzmanlar tarafından profesyonelce
yönetilmektedir. Buraların yöneticileri ve uzman personeli, mekana gelen
insanlarla gerektiğinde birebir ilgilenerek memnuniyeti en üst düzeye
çıkarmaktalar. Üsküdar Nevmekan’da, Zeytinburnu Merkez Kıraathanesinde durum
böyledir. Dileyenler internet ortamından bu örnek kıraathanelerin işleyişine ve
mekan tasarımına bakabilir.
Sahipsizliği
ve ilgisizliği kitap rafları üzerinden izlemek mümkün.
Raflardaki
kitaplar şimdiden karışmaya başlamış. Böyle giderse yakın zamanda hangi kitabın
hangi bölüm rafında olduğunu anlamak ve bulmak imkansız hale gelecek.
Bir
başka sorun da kitapların güvenliğidir. Buradaki kitapların çoğu bilimsel ve
kaynak kitap olduğu için mevzuat gereği hiç bir şekilde dışarı çıkarılamaz. Ama
buraya gelen birisi buradan gözünü kestirdiği bir kitabı rahatça koltuğunun
altına alarak ya da çantasına koyarak götürebilme durumuna sahip. Bu da telafi
edilemez ihmal ve sorumsuzluktur. Muhtemeldir ki buranın tasarlanması ve
planlanmasında tasarruf sahibi olanlar ne böyle bir sorun düşünmüş ne de böyle
bir sorunu olmuştur.
Mevcut
hali ile işlevsiz bir mekan burası!
Bir
masa iki sandalye koyup raflara kitap dizerek bir kütüphane/kıraathane yapmış
olmuyorsunuz. Buraya gelen ziyaretçi ve yararlanma istatistiğini verecek kimse
yok. Çünkü böyle bir istatistiği verecek sistemi de yok, mekanın. Bu
kıraathanenin demirbaş listesi acaba nerede? Hangi mevzuata göre okuyucuya
kitap veriliyor? Ödünç alma kaydı tutuluyor mu? Katalog kaydı nerede
saklanıyor? Bu sorulara cevap verebilecek bir muhatap da görülememekte.
Kıraathanede
neden dijital ve sesli kitap koleksiyonları yok?
Dünya
dijital teknolojiyi her alanda hem kullanıyor hem geliştiriyor. Dijital
teknoloji artık siber yani robotik teknolojiye doğru gidiyor. Bilgi
teknolojileri de robotik teknolojiden geri kalmak istemiyor. Googlebooks,
archive.org, openlibrary gibi dev dünya bilgi belge sistemlerinin yanında;
Türkiye’de e-sehir, İSAM, yordam benzeri kurum ve kuruluşlarının bilgi
teknolojilerinde geri kalmaya hiç bir biçimde tahammülü yok. Ve bilgi
teknolojilerinin şu anki gündemi; sesli kitaplar. Daha geniş anlamda sesli
yayıncılık. Gazetelerin bir çoğunun internet versiyonlarında
haberler
ve köşe yazıları sesli metin olarak da sunuluyor. Hem de üç yıla yakın bir
zamandır. Çok yakın zamanda da sesli kitaplar, okuyucuyla daha anlamlı ve duygu
yüklü konuşmalar yapacak. Şimdilik düz ve tonlamasız bir ses karşılıyor
okuyucuyu, sesli yayıncılıkta.
Şu
durumda Hatuniye’deki kıraathaneye 50.000 civarında elektronik ve sesli
kitaplardan oluşan bir sistem çok rahat kurulabilirdi. Ama Karaman’ın bunu
anlayabilmesi için belki 50 yıl geçmesi gerekiyor. Yani iş işten geçecek önce.
Kıraathane
özgün bir çalışma değil!
Dikkat
edin proje demiyorum. Projeler belli bir vizyon doğrultusunda belli bir plan
dahilinde tüm faaliyetleri belirlenmiş, tüm maliyeti hesaplanmış uygulayıcıları
ve süreçleri olan profesyonel çalışmalardır. Hatuniye’de böyle bir emek yok.
Bir başka deyişle; burası çok kafa yorularak, uzman ekiple uzun emekler
verilerek ortaya çıkarılmış bir eser değil.
Daha
açıkçası, Haturniye’deki kıraathane; Piri Reis Kültür Merkezindeki kütüphanenin
taşınıvermesiyle yapılmış bir yer. Çünkü buradaki koleksiyonlar; 2010 yılında o
dönemin belediye başkanı Sayın Kamil Uğurlu’nun büyük hayallerle kurduğu
Uluslararası Türkçe Bilim Merkezine aittir. Öyle görünüyor ki bu çalışma; Sayın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın her ilde millet kıraathanesi
politikasının Karaman’da da var olduğunu yaranarak göstermek için kolaycı bir
refleksle alınmış bir karar. Mesela Cumhurbaşkanı değil de halktan biri, Gelin bir
Yunus Emre Araştırma Merkezi kuralım dese, kimse kulak asmaz.
Dramatik
bir hatıra!
Yıl
2011. Sayın Kamil Uğurlu’nun tarafıma teveccüh ederek kurmamı istediği
Uluslararası Türkçe Bilim Merkezinin kuruluşunun üstünden bir yıl geçmiş. Ve
belediyenin birinci katında yeni başkan yardımcısı Ertuğrul Çalışkan ile
karşılaşıyoruz. Sayın Çalışkan merhaba bile demeden biraz da kasıntı ile bana
dönerek “Şimdi bu kütüphaneden ne olacak. Ne işe yarayacak, boşuna bir
çalışma!” dedi.
Bir
an içimden şöyle demek geçti:
Sayın
Başkanım, tüm toplumsal faaliyetlerin zirvesinde kültürel ve sanatsal
çalışmalar yer alır. Çünkü bunlar insanlığın ölümsüz eserlerdir. Sözlei
tabelayla Türk Dilinin Başkenti olunmuyor. Hani Karaman’ın Türk Dili Müzesi,
Hani Karaman’ın Yunus Emre Müzesi, Kütüphanesi, Araştırma Merkezi. Bekir Sıtkı
Erdoğan’dan sonra niye ulusal çapta bir şair yazar çıkaramadı Karaman? Karaman
niye gelişmiyor? Yol yaparak kaldırım yaparak kanalizasyon yaparak şehir
ilerlemez! Kaldı ki bunlar Karaman’ın -olmayan- marka değerine de etki etmiyor.
Ama
böyle bir şey demedim. Desem de bir anlamı olmadığını ve olmayacağını
biliyordum…
Hatuniye’den
kıraathane olmaz!
Gelelim
Hatuniye’nin kıraathane olmasına! Burasının kıraathane olması düşüncesi sevimli
olabilir, doğru bir karar gibi görünebilir. Ancak kitap güvenliği, araştırma
salonu, okuyucu salonu, konferans salonu gibi işlevsel bir kütüphanenin
vazgeçilmez eklentileri düşünüldüğünde mekan yetersizdir, işlevsizdir. Tarihi
eser olduğu için de Hatuniye’ye klimatik sistem kurulmasına yasal
zemin
-bildiğim kadarıyla- yoktur. Hatuniye’ye en yakışanı bir müze ya da geleneksel
el sanatları üzerine bir merkez olmasıdır. Istanbul ve Konya örnekleri böyle ve
çok güzel işliyor.
Hatuniye’nin
hücreleri çok küçük; avlusu açık olduğu için İstanbul örneklerinde olduğu gibi
üretken ve verimli bir sanat merkezi olması düşünülemez. Hatuniye için
geliştirilebilecek en güzel ve en isabetli projelerden biri de burasının bir
müzeye hem de Türkçe üzerine bir müzeye dönüştürülmesidir.
Çiçeği
burnunda Belediye Başkanı Sayın Savaş Kalaycı’nın daha iyi bir belediyecilik
yapacağına dair beklenti yüksek. Hep ümitvar olmak gerek zaten. İçinde Türkçe
Müze/Kütüphanesinin de yer alacağı Aktekke Meydan Projesi tamamlanır
tamamlanmaz; Hatuniye’deki kitap koleksiyonlarının oraya taşınması öncelikli
dileğimdir.
Yûnus
hazîne sözlerin câhillere söylemegil
Kim
bilürsin nice geçer câhillerün zamânesi
Yunûs
Emre, Çıkdum erik dalına, Beyit 13
Bir top***tıda Hatuniye Medresesi bu haliyle uygun olmuyor. Burada kaybolmaya yüz tutmuş el sanatlarımızı devam ettiren küçük esnaf ve sanatkarlarımıza yer verelim, hem işini burada yapsın, hem de satış yapsınlar (üretim, sergi, satış) dedim. Bir yetkili hemen itiraz etti. Olmaz dedi. Hocam çok güzel bir konuya temas etmişsiniz. İnşallah Savaş Kalaycı başkanımız konuyu dikkate alır.
Çok güzel blr analiz.Düşüncelerinize katılıyorum.- MUSTAFA ÇAKMAK.
Hocam, emeğinize sağlık. Benden önce davranmışsınız. Aynı düşüncedeyim. Önümüzdeki günlerde yayım***mak üzere önce Aktekke, sonra Hatuniye yazılarını hazırlamıştım. Bir uzmanın yazmasından gurur duydum. İnşallah gereği yapılır. Ahmet Tek
Teşekkürler Ahmet abi, gerçi telefondan yazışmıştık. Örneklik teşkil etsin diye buradan da yazıyorum. Aktekke yazını an itibariyle okumaya başladım. Hatuniye ile ilgili de mutlaka çok güzel bir yazı çıkacaktır, senden Ahmet abi. Bekliyoruz.