neden farklı bir yazım ve noktalama tarzı denediğimi belki yazı sonunda açıklarım!?.
“oğlanları yakışıklı, kızları güzel ve bahçeleri yemyeşil bir şehir” diyordu evliya çelebi, larende için 1671 yılında.. işte evliya çelebi’nin övgüyle bahsettiği o larende’yi, kendisinden 200 yıl sonra, ziyaret eden edwin john davis panoramik resimledi. sosyal medyada da bir ara paylaşılan bu resim, ilk kez 2005 yılında yayınlandı!.
necdet sakaoğlu ve metin sözen’in hazırladığı prestij kitap “karamanname”nin giriş bölümünde beş on kadar tarihi resim kullanılmıştı. hatırladığım kadarıyla bu resimlerden birkaçı davis’in “life ın asiatic turkey: a journal of travel ın cilicia (pedias and trachoea), ısauria, and parts of lycaonia and cappadocia” adlı eserinden alınmaydı. şüphesiz bunların en dikkat çekeni şehrin renkli panoramik resmi idi.
davis, avrupa’dan gemi yolu ile kudüs’e gelip oradan suriye, çukurova yolu ile iç anadolu’ya geçip kısmen maceralı yolculuk ile larende’ye gelir. birkaç günlük gezisinde “yeni han’da” konaklar; ışın çelebi’nin dedesinin dedesi muhammet efendi de ona mihmandarlık yapar. vaktinin çoğunda şehri didik didik eder, davis. notlarında şehrin ne kadar bakımsız olduğunu vurgular. haricinde şehre ait iki adet resim çalışması yapar. birisi yazının da konusu şehrin genel görüntüsü yani manzarasıdır.
şehrin ilk resmi 1874 karaman panoraması!.
bir mezarlık önünden bakışla; karadağ arka planlı yemyeşil bir karaman manzarası olarak yapılan bu resim, doyumsuz bir seyir zevki vermekte!. öyle ki, şehrin kendisi devasa ve rengarenk bir bahçe görünümündedir. bunun yanında bu resim; ayrıntılarda yoruma muhtaç bir çok kültürel öge barındırırken benim gibi dikkatli araştırmacılar için bazı sorunlar taşımaktadır.
öncelikle bu resmin hangi noktadan şehre bakışla çizildiği tartışma konusudur. resmin çizildiği yer için akla gelebilecek ilk yer şehir mezarlığıdır. şehir mezarlığından görünebilecek arka plan karadağ değil de hacı baba dağı olduğundan bu kanaat doğmadan çürümekte. şehir ve karadağ’ı çerçeveleyebilecek uygun noktalardan biri de höyük’tür. ancak höyük yükseklik bakımından şehre hakim bir nokta değildir. geriye tek bir yer kalmakta!. “şehir, karadağ çerçevesi”nin oluşabileceği en uygun nokta siyahser sultan üstünden, tekke’dir.
en belirgin nesneler minareler!..
bu noktadan bakış; yüksek minareli cami ve diğer eserleri de en doğru biçimde tespiti ve adlandırmayı sağlamakta. resimde sıralanmış minareli tarihi eserler soldan sağa; emir musa, imaret, akteke ve yeni minare’dir. yazılı, basılı, görsel fark etmez tarihi kaynaklardaki bilgilere emir musa ve imaret’in kubbesi çöküktür. ayrıca imaret’in minaresinin külahı düşmüştür. kaynaklarda belirtilen/gösterilen özellikler ile davis’in çizimindeki imaret ve emir musa birebir uyumludur. konuya vakıf olanların da bildiği üzere 1925’te yıkılan emir musa mescid ve medresesi’nin taşları ile gazi ilkokulu yapıldı. resmi ortalayan “külahı düşmüş minare” ise imaret’e aittir. 65 yaş üstünün daha iyi bileceği üzere 1965’lerdeki tamirat ile imaretin kubbesi örtülmüş, minaresine külah yapılmıştır.
resimdeki en belirgin cami ise aktekke!!. yuvarlak kubbesi ve minaresi nerede ise gerçeğini çağrıştıracak özellikte... bu sıralamaya uygun konumda en sağdaki cami de yeni minare olmaktadır.
resimde merakı arttıran en baş öge, öndeki mezarlık ile arkasındaki yol!... burası 1914 salnamesinde de adı geçen “tekke mezarlığı”.. günümüzde tekke mezarlığı adında bir yer yok. ancak böyle bir mekan mevcut. tekke mezarlığı şimdiki siyahser sultan haziresi olmaktadır.
bu resimde nuh paşa ve siyahser sultan neden yok?!.
siyahser sultan normalde kadraja girmeliydi. ancak perspektifin en yakın nesnesi olduğundan ve büyük yer kaplayacağından şehrin manzarasını da kapatacaktı. davis bunu düşünerek özellikle siyahser sultan’ı manzaraya almamış olmalıdır. dolayısıyla daha sağa düşen nuh paşa’yı bu kadrajda işlemek mümkün olmamış. keşke onlar da bir şekilde kadrajda olsa idi. şu durumda yunus emre, şamkapı, hoca mahmut seki hamamı, demir gömlek tarafları bu kadrajda yok.
mezarlık tasvirine gelince!.
burada yeni vefat etmiş bir karamanlı için mezar kazılmakta. iki kişi mezarı kazarken ölenin yakını üç kişi de defin işlemlerini konuşmakta. bunlardan biri imam! ölen imamın bir yakını hatta bir yaşlı yakını olabileceği mezar başındakilerin rahatlığından da kolayca anlaşılabilmekte. onların hemen arkasındaki iki kişi de olup bitenleri izlemekle yetinmekte. muhtemelen onlar ölenin uzak akrabası ya da komşusu.
daha aşağıda ise mezarlıktakilere katılmak üzere iki kişinin geldiği görülmektedir. resmin en soluna düşmüş noktada; biri yere yaslanmış biri ayakta iki kişi defin işlemine kayıtsız biçimde durmakta. ayaktakinin el işareti aşağıda otlayan hayvanları gösteriyor gibi. çok daha geriden karartısı çizilen kişi de muhtemelen mezarlığa yetişmek için koşar adım yürümekte.
arkadaki yol ise zeyve sultan’dan şer ali kavşağı’na uzanan at arabası yolu olmalıdır. bu yol 1980’llerin sonuna kadar resimdeki özelliğini korumuştu. tabi yolun gerisi bir kıvrım ile kaleden gelmekte idi.
resimle ilgili bir diğer sorun; okuyucuların da fark edeceği üzere kale nerede!.. döneminin en belirgin ve en yüksek yapısı neden bu resme yansımadı? yansıdı da fark edilmiyor mu? imaret’in arkasıyla yüksekçe konumlandırılması gerekmiyor mu? yoksa oradaki ağaçlar arasına sıkışmış biraz silikçe sarı yapı kalenin bir burcu ve bir bedeni mi? sorular, tahminleri ileri götürmüyor, maalesef.
bu manzara resmi 1874 yılına ait. umudumuz, 1600 ve 1700’lerden şehre ait yeni eser ve resimlerin çıkması!
bu yazıda neden aykırı yazım yoluna gittim?!!?
gazeteci yazar osman akkuşak’ı hatırlıyorum. hiçbir yazısında büyük harf kullanmadı. kendine has bir yazım üslubu geliştirdi. ben de cümlelerle oynamayı, kelimeler arasında dolaşmayı seviyorum. daha zengin mesaj iletimi için noktalama işaretlerini daha farklı kullanmayı seviyorum. çünkü tdk’nın noktalama ve yazım kurallarında kargaşa hakim. bir de hayat çok dinamik ve değişken. sıradanlıklar, alışkanlıklar insanı köreltmekte ve tutucu yapmakta. burada uyguladığım yazım ve noktalama tarzı ile sadece dikkat çekmek istedim. iletişim teknolojisi böyle giderse 20-30 yıl sonra belki yazıya gerek kalmayacak. iletişim belki sadece emojiden ibaret kalacak.
şimdi bir görev var ortada??!!!
davis’in şehre ait ikinci bir resim çizdiğini belirtmiştim. ikinci resim kitapta yok. günümüze gelip gelmediği ve nerede olduğu bilinmeyen o resim; şimdi bir yerlerde!!??.. o resme ulaşmak ve onu yayınlamak da bir ayrıcalık!!.