Padişah vezirini huzuruna çağırıp sormuş;
Bana hizmet eden hizmetçimin benden daha mutlu olduğunu görüyorum. Halbuki onun hiçbir şeyi yok. Ben ise padişahım ve herşeyin var ancak onun kadar keyfim yok. Bunun sebebi nedir?
Vezir cevap vermiş;
Padişahım siz ona 99 kuralını uygulayın.
Nedir bu kural diye soran padişaha anlatmış vezir;
Gece bir torbaya 99 altın koyup bırakalım. Üzerine de Bu 100 altın sana hediyedir yazalım ve sonra olacakları görelim.
Padişah merakla vezirin dediğini yaptırır ve torbayı kapının önüne bıraktırır.
Kapısı çalınan hizmetçi açar, kapının önündeki torbayı alır ve yazıyı okur. İçindeki altınları sayınca 1 altının eksik olduğunu görür.
Heralde bir yerlerde düştü diyerek başlar aramaya. Etrafta bulamayınca çoluk çocuk daha geniş kapsamlı bir arama yaparlar ancak nafile. Eksik altını bulamadıkça agresifleşip çocuklara bağırmaya başlar.
Ertesi gün işinin başına dönen hizmetçi oldukça kederli ve düşüncelidir. Suratı asık ve halinden şikayetçi bir tavırla padişahın huzuruna giden hizmetçi, padişahın durumu sorması üzerine olayı anlatır ve kayıp 1 altını bulamadığı için mutsuz olduğunu söyler.
Hikaye ne kadar gerçek bilmiyorum.
Ancak şu bir gerçek ki, elimizdeki nimetlerin kıymetini bilmiyoruz.
Olmayan şeylere o kadar odaklanmış vaziyetteyiz ki anın tadını çıkarmak, elimizdekileri en iyi şekilde değerlendirip şükretme nimeti kaybolmuş.
Ölüm her an kapıdayken hep gelecek üzerine hayat kuruyoruz.
Halbuki hayat tam da şu an.
Yarın var mı belli değil.
Elimizin altında 99 altınlık hazine gizli aslında ama biz olmayan 1 altının peşindeyiz.
Ne o 1 altını bulabileceğiz ne de onu ararken kaybettiğimiz ömrü geri kazanabileceğiz.
Olmayanı aramayın,
Olanı görün!
Hayırlı, huzurlu ve sağlıklı akşamlar diler, sevgi ve saygılar sunarım.
Bana hizmet eden hizmetçimin benden daha mutlu olduğunu görüyorum. Halbuki onun hiçbir şeyi yok. Ben ise padişahım ve herşeyin var ancak onun kadar keyfim yok. Bunun sebebi nedir?
Vezir cevap vermiş;
Padişahım siz ona 99 kuralını uygulayın.
Nedir bu kural diye soran padişaha anlatmış vezir;
Gece bir torbaya 99 altın koyup bırakalım. Üzerine de Bu 100 altın sana hediyedir yazalım ve sonra olacakları görelim.
Padişah merakla vezirin dediğini yaptırır ve torbayı kapının önüne bıraktırır.
Kapısı çalınan hizmetçi açar, kapının önündeki torbayı alır ve yazıyı okur. İçindeki altınları sayınca 1 altının eksik olduğunu görür.
Heralde bir yerlerde düştü diyerek başlar aramaya. Etrafta bulamayınca çoluk çocuk daha geniş kapsamlı bir arama yaparlar ancak nafile. Eksik altını bulamadıkça agresifleşip çocuklara bağırmaya başlar.
Ertesi gün işinin başına dönen hizmetçi oldukça kederli ve düşüncelidir. Suratı asık ve halinden şikayetçi bir tavırla padişahın huzuruna giden hizmetçi, padişahın durumu sorması üzerine olayı anlatır ve kayıp 1 altını bulamadığı için mutsuz olduğunu söyler.
Hikaye ne kadar gerçek bilmiyorum.
Ancak şu bir gerçek ki, elimizdeki nimetlerin kıymetini bilmiyoruz.
Olmayan şeylere o kadar odaklanmış vaziyetteyiz ki anın tadını çıkarmak, elimizdekileri en iyi şekilde değerlendirip şükretme nimeti kaybolmuş.
Ölüm her an kapıdayken hep gelecek üzerine hayat kuruyoruz.
Halbuki hayat tam da şu an.
Yarın var mı belli değil.
Elimizin altında 99 altınlık hazine gizli aslında ama biz olmayan 1 altının peşindeyiz.
Ne o 1 altını bulabileceğiz ne de onu ararken kaybettiğimiz ömrü geri kazanabileceğiz.
Olmayanı aramayın,
Olanı görün!
Hayırlı, huzurlu ve sağlıklı akşamlar diler, sevgi ve saygılar sunarım.