Çağımızda bir taraftan bilim ve teknoloji hızla ilerlerken, diğer taraftan sosyal ve ticari ahlâk hızla çökmekte ve bunun sonucu olarak, milli değerlere, geleneklere, örf ve adetlere, giyim ve kuşama, görgü kurallarına, edep ve adaba, saygı ve sevgiye kayıtsız ve yabancı nesiller hızla çoğalmaya başladı.
Bozulma ve yozlaşma o kadar hızlı ki, arkasından koşup durdurma imkânı bulunmamaktadır.
Bilim ve tekniğin getirdiği imkânlardan faydalanmak, onun istismar edilip, kötüye kullanılmasını gerektirmiyor. Gençler hızla bilgisayarların ve görüntülü cep telefonlarının bağımlısı haline gelip, okumadan, çalışmadan, araştırmadan uzak bir yaşam şeklini tercih etmekte, hem kendilerine hem de milletimizin sahip olduğu değerlere karşı zararlı bireyler haline gelmektedirler.
Biz Türkler; başka milletlerin taklitçisi olacak kadar köksüz ve şahsiyetsiz bir millet değiliz. Asırlarca başka milletlere örnek olmuş büyük bir milletiz.
Kendi öz kültürümüze sahip çıkmalıyız. Dünya milletleri arasında öz benliğimizi muhafaza etmek için dilimize, geleneklerimize, örf ve adetlerimize, müziğimize, sanatlarımıza ve bizden olan her şeye canımız pahasına sahip çıkıp korumalıyız.
Burada ilk görev, devleti yönetenlere düşmektedir. EĞİTİMİ gerçekten MİLLİ yapacak devlet adamlarına ve yöneticilere ihtiyaç vardır.
Bu tedbirler alınıp, bir an önce, öz benliğimize, öz kültürümüze dönemezsek, Allah korusun tarih denilen mezarlığa gömülmekten kurtulamayız.
Hayırlı, huzurlu ve sağlıklı akşamlar diler, sevgi ve saygılar sunarım.