TEKKE’LER
Talat DURU Birçoğumuz tekke sözcüğünü elerinde tesbih başlarında külah, hu çeken dervişlerin zaman zaman toplandığı yer olarak tanımlarız. Halbüki tekke bir toplantı yeri, bir kulüp anlamına gelir.
Aynı düşünceyi taşıyan kimselerin zaman zaman toplandıkları yedir. Muhtelif fikirler taşısalar da tarikat tekkeleri sayısal bakımdan ekseriyeti teşkil ederler. Bir vakitler her mahallede üç beş adet tekke bulunurdu. Allah’ın emri peygamberin sünnetine inancımız varken, bunlara gerek var mıydı? Bu konuya girmeyeceğim. Bu tekke konusunu inceden inceye anlatacak olursak ortaya bir kitap dolusu yazı çıkar. Ben birkaç tanesini özetlemekle yetineceğim. Pehlivanlar tekkesi; Buraya güreş vurmuş veya meraklı gençler gelip burada yerler içerler, yatarlar, tek işleri güreş tutup idman yaparlar. En geçerli çalışma aleti içerisi su dolu muhtelif boyutta küplerdir. Bunların ağırlıkları elli okkadan ikiyüz okkaya kadar veya daha fazladır. Pehlivanlar ilk başladıklarından itibaren ufaktan başlayarak gitgide büyüterek bu küpleri kaldırmaya başlarlar. Zaman zaman okkayı artırması gerekmektedir. Pehlivanlar belirli zamanlarda güreşte tutarlar. Güreşleri izlemeye paşalar, sayılı kişiler, hatta sadaretten bile gelenler olur. Paşalar iyi pehlivanları yanlarına alarak himaye ederler. Hatta saraya alınan güreşçiler bile bulunmaktadır. Sultan Abdülaziz’in saray güreşlerinde bizzat güreştiği bilinmektedir. Paşaların pehlivan tekkelerine şu kadar okka pirinç, şu kadar okka et, şu kadar okka yağ ve daha birçok gıda maddesini bağışlayarak buraların devamını sağladıkları kayıtlıdır.
Sekban Tekkeleri: Bu tekkelerde sadaretin ve bazı yüksek kesimlerin himayeleri ile hayat sürmüşlerdir. Sekbanlar tekkelerin en meşhurları ok meydanında olanıdır. Sekbanların tek çalışma araçları ok ve yaydan ibarettir. Bunlar bütün günlerini hedefe ok atmakla geçirir. Bir zamanlar Yunus Emre’nin tekkeye bağışladığı Kirişhane’den sekbanlara yayları germek için kullanılan kiriş gidiyordu. Ateşli silahlar çıktıktan sonra Kirişhane Tabakhane’ye tebdil edildi. Bundan sonra sekbanlıkta lağvedildi.
Esrar Tekkeleri: Bir zamanlar esrar tekkeleri de faaliyet göstermiş. Esrarkeşler akşamları tekkelerde toplanarak kabaklarda esrar çekerlermiş. Bunlarda yaptıkları işin dine ve adaba aykırı olmadığını iddia ederler. Hatta esrarkeşlerin bu konuda uyduruk birde hikayeleri var. Adamın biri evin derin uykusunda iken rüyasında Peygamber Efendimizi görür. Peygamber efendimiz elindeki bir elmayı bu adama verir. Peygamber efendimiz kaybolduktan sonra adam uyanır. Bakar ki elma başucunda duruyor. Hemen atını eyerleyip sokak sokak peygamber efendimizi aramaya koyulur. En nihayet bir esrar tekkesinin önünden geçerken esrarkeşlerin dağılma zamanı sokağa dökülmüşler. Tekke’nin Şeyhi atın yularından tutarak nereye gittiğini sorar. Atlının canı sıkılır “atı bırak pis esrarkeş” der. Şeyh atlıya seslenir. “sendeki elmadan ben de üç tane” deyince atlının aklı başına gelir.
Şeyhin eline ayağına kapanır. Tabi ki yukarıda da belirttiğimiz gibi bu gibi hikayeler kendilerini temize çıkartmak için yakıştırılmıştır.