Bugün elime 19 Ağustos Perşembe tarihli bir Zaman Gazetesi geçti. Yazar makalesinde Karamanoğulları tarihine değinmiş. Yazdıklarına bakılırsa bu konuda bir şey bilmediği belli oluyor. Aman Karamanlılar alınmasın diye başladığı yazısında, Karamanlıların Avşar Boyundan olduğunu söylüyor. Karaman’da sonradan gelme tek-tük Avşar bulunsa da büyük tarihçilerin kararları bu cemaatin Salur Boyundan geldiğini söylemekteler. Orta Asya’da Karamanlılar Nure-Sofi ve atalarının çevresinde toplandılar. Ne göç süresince ne de Anadolu’da birlikten ayrılmadılar. Anadolu’ya göçe karar verdiklerinde Hazar denizinin doğusundan kuzeyine oradan da Azerbaycan, Erzurum üzerinden Sivas dolaylarına geldiler. Burayı yaylak olarak kullanırken, ani bir hareketle HERAKLES (Ereğli) kalesini alırlar. Daha sonra da Bayburt mıntıkasına çıkarak orada yerleşirler. (Bayburt Karaman’ın kuzeyindeki Ovalık Bölge). Karamanlıların Konya’ya çok yakın bir bölgeye yerleşmelerinden rahatsız olan Selçuklu Sultanı onları Kameriye bölgesine yerleştirdi. (Ermenek ve Mut) Karamanlılar ilk gelişlerinde 25000 atlı 25000 yaya asker çıkarabiliyorlardı.
Selçukluların 3 Temmuz 1243 (14 Muharrem 641) yılında Moğollar utanç verici şekilde yenilmeleri, Moğollarında bunu fırsat bilerek, Selçuklulara ağır vergiler koyup, büyük ganimetler elde etmesi Anadolu’da devlet düzeninin bozulmasına neden oldu. Kuvvetli olan gücü yettiğini baskı altında tutuyordu. Selçuklular bu yenilgiden önce de Türk ve İslam Birliğinde de bir gayretleri olmadığı gibi, Kösedağı savaşından sonra da Moğollardan bir fırsat bulup varlık gösteremediler. Devlet mekanizması Moğollarda mı Selçuklularda mı belli değildi. En ufak bir harekette Selçuklular Moğollara şikayetlerde bulunuyorlar onlarda gelip çocuk kadın kız demeyip katliamda bulunuyorlardı. Zamanla Selçuklu Devleti yıkılınca bütün Anadolu Beyliklerinin Emirül ümeralığını Karamanoğlu üzerine aldı. Bundan sonra bütün Anadolu Beylikleri Karaman’a yüksek düzeyde bir heyet gönderip, veya bizzat Beyin kendisinin Karaman’a kadar gelip Sultanın misafiri olup elini öperek vergisini yatırırlar. Bütün Toroslar, Akdeniz Kıyıları , Anamuryum, Selefkos, Kilikya, Payas, İskenderun, Kapadokya, Herakles ve kısacası Anadolu’nun önemli bir kısmını büyük miktarda şehitler vererek Türk topraklarına kattılar. Tek başına Moğollarla mücadele ederek Anadolu’ya sahip çıktılar. Hatta Gazan han eğer Karamanlılar olmasaydı güneşin battığı yere kadar giderdik sözü meşhurdur. Anadolu’nun dört bir yanında Karaman’ın yeşil bayrağı dalgalanıyor. GUNAKUNGUSU SULTANİ marşı çalınıyordu. Onlar devlet vatan din iman bayrak uğruna can verdiler. Kendilerini bu yola adadılar. Osmanlı da gelip hazıra kondu.
Gel gelelim yazının sahibinin renksiz silik iddiasına; Yukarıda sözünü ettiğimiz gibi Selçuklu Devleti, çevresindeki beyleri bir araya getirip bir milli birlik kuramadı. Herat, Mısır, Tebriz, Karaman saraylarında Türkçe konuşulurken, Konya sarayında Farsça konuşulup evraklar Farsça doluyor müderrisler derslerini Farsça veriyorlardı.
1277 yılında Mehmet Bey Konya’yı işgal ettiğinde evrakların Farsça doldurulduğunu gördü. Bunu göz önüne alan Mehmet Bey seçkin Konyalılarında da bulunduğu bir Meclis’de meşhur fermanını irad eder. Şöyle ki;
“Şimdengeru hiç kimesne sarayda ve divanda ve mecaliste, seyranda Türk dilinden özge söz söylemesanler. Yazar Farsça’nın yasaklanması için yüksek makamdan gelen fermandan rahatsız oluyor be kendi rengini belli ediyor. Osmanlılar idareyi ele alınca kimsenin dili ve dinine dokunulmadı diyor. Mehmet Bey’in o tarihteki fermanı, Anadolu Türkçe’si Türklüğü üzerine büyük etki yapmıştır. Bugünkü Türkiye’de milli değerlerin hiç birine sahip çıkmayan türlü türlü akımlar vardır. Demek ki ta 1277’de bir Fermanla yasak edilen Farsça’nın budanmasına rıza gösteremeyenlerde zaman zaman kendilerini belli ediyorlar.
Osmanlılar zamanla dört kıtaya hükmettiler. Akdeniz, Karadeniz, Kızıldeniz bir Türk Gölü haline geldi. Ama bu ülkeleri kazanırken milyonlarca vatandaşımızı şehit verdik. Hele Osmanlıların son zamanında Bağdat, Filistin, Hicaz, Yemen, Suriye, Sarıkamış cephelerinde Balkan savaşlarında 2,000,000 şehit verdik. Askere gidenler 20-30 yılda ancak gelebiliyorlardı. Balkanlara göçmen gidenler gine göçmen olarak memleketlerine geri döndüler. Madem ki işgal ettikleri ülkeleri kendilerinden biri yapamayacaklar oralarda ne işleri vardı. O kadar vatandaşlarımız boşuna mı öldüler. Otuz kırk yıl Fransa idaresinde kalan Fas Cezayir, Tunus ve bir çok Afrika devletleri çatır çatır Fransızca konuşuyorlar. Bizim yüzlerce yıl kaldığımız ülkeler içinde bir tane Türkçe konuşana rastlayamazsınız.
Zaman gazetesinde çıkan bu yazını rengi yazarı gibi renksiz ve yersiz. Yazının tümünde kendi düşüncelerine yer vermiş. Bu arada aklıma bir hikaye geldi. Osmanlı Padişahlarından biri bana münasebetsiz birini bulun diye irade buyurur. Saray adamları uzun zaman saraya münasebetsiz taşırlar, fakat Padişah beğenmez. En sonunda münasebetsiz Mehmet isminde birini huzura çıkarırlar. Padişahın karşısında uzun müddet sessiz bekledikten sonra padişaha seslenir.
- Padişahım senin baban zurna çalar mıydı.
- Hayır çalmazdı niye sordun.
- Benim babam da çalmazdı da.