365 gün süren ve gelenin gideni her geçen yıl daha çok arattığı yıllardan biri daha bitiyor. Ömür defterimizden bir yaprağı daha kopuyor.
2021 yılına yarın veda ediyoruz. Cumartesi itibariyle takvimlerin yıl hanesine 2022 yazılacak. Adı yeni yıl olsa da eskisinden çok bir farkı olmayacak. Tıpkı 2020 bitip 2021’e girdiğimizde olduğu gibi. Tabi her yeni yıl öncesinde yıl değişikliğini fırsata çevirmek isteyen firmalar yaptıkları reklamlarla sanki hiç derdimiz kalmamış da bir yeni yıl alışverişimiz eksikmişçesine nereyi açsak karşımıza gözümüze sokarcasına kampanya reklamları çıkıyor. Sanki ülkede ekonomik kriz yokmuş gibi, sanki korona virüs bitmiş de bizim haberimiz yokmuş gibi. Sanki bir derdimiz yeni yılmış gibi.
2020 gibi 2021’de herkesi olduğu kadar beni de çok yordu, üzdü. Bu sebeple hiç yeni yılla alakalı yazı yazmak da gelmedi içimden. Keşke ülkemiz 2021’i güzel haberlerle, başarılarla ve sağlıklı bir şekilde geçirseydi de bu yılın kritiğini yapabilseydim. Ama ne yazık ki bu yıldan aklımda kalan güzel anılar yok denecek kadar az. 2020’nin Mart ayından itibaren dâhil olduğumuz Pandemi süreci hepimizi asosyal bir hayat yaşamaya alıştırdı. Eş, dost, arkadaş muhabbetleri unutuldu gitti. Kalabalık alanlar sıkıcı gelmeye başladı. Normalleşemedim. Yani bu benim açımdan tabi. Ha sosyalleşenler yok mu tabi ki de var. Sokaklar, kafeler, alışveriş merkezleri sanki pandemi bitmiş gibi maskesiz, tedbirsiz çok rahat gezen insanlarla dolu. Durum böyle olunca da vaka sayıları da yavaştan artışa geçti. Allah sonumuzu hayır eylesin.
2021 yılı da tüm dünyada felaketler yılı olarak tarih sayfalarına geçecek. Korona virüs salgını nedeniyle hem ekonomik hem de her alanda zor dönemlerden geçen Türkiye, Mart ayıyla birlikte normalleşme sürecine girdi. Kapanan işletmeler birer birer açıldı ancak bu normalleşme 1,5 yıldır kepenkleri kapalı olan esnafın beklentisini karşılayamadı. Ülkece normalleşmeye adapte olmaya çalışırken yaz aylarında önce Antalya’da başlayan sonra da arka arkaya diğer illere yayılan orman yangınlarıyla ülkede seferberlik ilan edildi. Tüm ülke tek yürek olarak canla başla çalışarak yanan ormanlarımızı söndürmek için mücadele etti. Mücadelemize kardeş ülkelerimizden de destek verildi. Daha yangınların dumanı sönmeden bu kez de Karadeniz bölgesinde yaşanan sel felaketiyle sarsıldık. Bölgede çok sayıda yerleşim alanı sular altında kaldı. Sele kapılan giden canların geride bıraktığı hikâyeleri yüreğimizi yaktı. Bu felaketlere sınır ötesinden gelen şehit haberleri de tuz biber oldu. Yani kısacası 2021 yılının hatırlanacak ya da anlatılacak bir yanı kalmadı. Bundan sonra gelecek yılların da iyi olacağına dair bir umudum da yok.
Adı yeni olan ama içinde hiçbir şeyin yeni olmayacağı 2022 yılına da girelim bakalım. Bu yıl ülkemizin başına ne gibi felaketler gelecek yaşayıp göreceğiz. Dileğim tabi ki bir önceki yıldan daha iyi bir yılı karşılayabilmek. Umarım yeni yıl felaketlerin, hastalıkların, kaosların, ekonomik krizlerin son bulduğu, şehit haberleri almadığımız bir yıl olur.
2021 yılına yarın veda ediyoruz. Cumartesi itibariyle takvimlerin yıl hanesine 2022 yazılacak. Adı yeni yıl olsa da eskisinden çok bir farkı olmayacak. Tıpkı 2020 bitip 2021’e girdiğimizde olduğu gibi. Tabi her yeni yıl öncesinde yıl değişikliğini fırsata çevirmek isteyen firmalar yaptıkları reklamlarla sanki hiç derdimiz kalmamış da bir yeni yıl alışverişimiz eksikmişçesine nereyi açsak karşımıza gözümüze sokarcasına kampanya reklamları çıkıyor. Sanki ülkede ekonomik kriz yokmuş gibi, sanki korona virüs bitmiş de bizim haberimiz yokmuş gibi. Sanki bir derdimiz yeni yılmış gibi.
2020 gibi 2021’de herkesi olduğu kadar beni de çok yordu, üzdü. Bu sebeple hiç yeni yılla alakalı yazı yazmak da gelmedi içimden. Keşke ülkemiz 2021’i güzel haberlerle, başarılarla ve sağlıklı bir şekilde geçirseydi de bu yılın kritiğini yapabilseydim. Ama ne yazık ki bu yıldan aklımda kalan güzel anılar yok denecek kadar az. 2020’nin Mart ayından itibaren dâhil olduğumuz Pandemi süreci hepimizi asosyal bir hayat yaşamaya alıştırdı. Eş, dost, arkadaş muhabbetleri unutuldu gitti. Kalabalık alanlar sıkıcı gelmeye başladı. Normalleşemedim. Yani bu benim açımdan tabi. Ha sosyalleşenler yok mu tabi ki de var. Sokaklar, kafeler, alışveriş merkezleri sanki pandemi bitmiş gibi maskesiz, tedbirsiz çok rahat gezen insanlarla dolu. Durum böyle olunca da vaka sayıları da yavaştan artışa geçti. Allah sonumuzu hayır eylesin.
2021 yılı da tüm dünyada felaketler yılı olarak tarih sayfalarına geçecek. Korona virüs salgını nedeniyle hem ekonomik hem de her alanda zor dönemlerden geçen Türkiye, Mart ayıyla birlikte normalleşme sürecine girdi. Kapanan işletmeler birer birer açıldı ancak bu normalleşme 1,5 yıldır kepenkleri kapalı olan esnafın beklentisini karşılayamadı. Ülkece normalleşmeye adapte olmaya çalışırken yaz aylarında önce Antalya’da başlayan sonra da arka arkaya diğer illere yayılan orman yangınlarıyla ülkede seferberlik ilan edildi. Tüm ülke tek yürek olarak canla başla çalışarak yanan ormanlarımızı söndürmek için mücadele etti. Mücadelemize kardeş ülkelerimizden de destek verildi. Daha yangınların dumanı sönmeden bu kez de Karadeniz bölgesinde yaşanan sel felaketiyle sarsıldık. Bölgede çok sayıda yerleşim alanı sular altında kaldı. Sele kapılan giden canların geride bıraktığı hikâyeleri yüreğimizi yaktı. Bu felaketlere sınır ötesinden gelen şehit haberleri de tuz biber oldu. Yani kısacası 2021 yılının hatırlanacak ya da anlatılacak bir yanı kalmadı. Bundan sonra gelecek yılların da iyi olacağına dair bir umudum da yok.
Adı yeni olan ama içinde hiçbir şeyin yeni olmayacağı 2022 yılına da girelim bakalım. Bu yıl ülkemizin başına ne gibi felaketler gelecek yaşayıp göreceğiz. Dileğim tabi ki bir önceki yıldan daha iyi bir yılı karşılayabilmek. Umarım yeni yıl felaketlerin, hastalıkların, kaosların, ekonomik krizlerin son bulduğu, şehit haberleri almadığımız bir yıl olur.