Karlar içinde yine bir Şubat tatiline girildi. Karneler alındı. Zaman sanki bir rüzgar ve su gibi çok hızlı akıyor. Bir zamanlar bizler de öğrenci olduk. Öğrenci iken neler neler yaşadık. Maziye bir bakıversek neler neler bıraktık…
Karne demek; zayıfımız varsa biraz hüzün, yoksa sevinç ve çokça oyun demekti. Akşam olunca iyi karnelerin arasına büyükler para koyar, elimize öyle verirlerdi. Zayıf varsa bolca nasihat dinlerdik ne kadar sıkılsak da. Hep bizim iyiliğimiz içindi...
O Yıllarda Uludağ, Kartalkaya gibi tatil merkezlerine gitmezdik. Karaman’da AVM vardı da ailemiz elimizden tutup götürmez miydi? Yoktu AVM falan… TV ise günde sadece 2 saatlik yayın süresi vardı.
Karne hediyesi olarak Kara Tren ile yakın akrabalarımıza gönderilirdik bazen. Bundan daha büyük mutluluk olabilir miydi?
Yer yatakları, kaplama yorganların kullanıldığı sobalı küçücük evlerde ağırlanan misafir sayısını düşünüyorum da! Bugün kocaman evlerde onca imkana rağmen misafir ve bereketinden yoksunuz ne yazık ki!
Sobanın üzerine koyduğumuz portakal kabuklarının kokusu, gece tavana vuran sobanın alevlerinin ışıltısı ve büyüklerimizin anlattığı ders veren masallarla büyülü bir dünyaya giderdik. İyilerin ve kötülerin hikayesi anlatılırken farkında olmadan kendi masalımızı yaşardık sanki.
Kız çocukları pek severdi anneleri ile ev oturmalarına gitmeyi. Büyüklerin yanında sessizce bir köşede oturur "isim, eşya, şehir" oyunu oynar veya ceplerinde taşıdıkları "üç-beş taş" oyunu oynarken tekerlemeler söylerlerdi.
Eskiden oynanan oyunlar şimdiki gibi teknoloji merkezli değil, etrafta olan kâğıt, kalem, taş, ip, çember… vb. gibi eşyalardan oluşurdu.
O yıllarda çocuk olmamızın en güzel yanı özgürlüğümüzdü. Karaman şimdiki gibi betonlaşmamış; tüm arsalar, sokaklar, bahçeler bizimdi. İstediğimiz zaman gider oynardık.
Çocuklar doğa ile iç içe oyunlar (Saklambaç, Çelik Çomak, Sek Sek, Birdir Bir, Misket, Havalı İstop, Körebe, İp Atlama vb.) oynar, yorulmak nedir bilmeden, dostluklarını sağlamlaştırarak evlerine dönerlerdi.
Şimdi ise rekabet ne yazık ki bu duyguları öldürmüş durumda.
Havanın kararması bir hüzün verirdi hepimize. Annelerin pencereden “haydi eve gel, ezan okunuyor” diye bağırmalarını pek takmayan çocuklar “Baban eve geldi, seni çağırıyor!” denilince koşarak eve giderlerdi. Babalardan biraz çekinilirdi.
İlkokula giderken sözde Amerikan yardımı diye süt tozu içirilirdi bize. İki ülkenin arasındaki mesafeden olacak bu süt tozunun tadı bozuk olurdu. Evde arkasından bu kadar atılıp tutulan Amerika’nın; okulda Amerikalıları küstürmemek için pis kokulu süt tozunu son damlasına kadar içmek zorundaydık. Zehirlenir miydik kimse düşünmemişti. Ben en çok süt tozunu içmekten kurtulduğum için severdim Şubat tatilini.
Hep oyun oynamak olmazdı. Öğretmenimiz tatil ödevi verirdi. Konusu ‘Şubat tatilinde ne yapmıştık?’ İnce ince güzel bir yazı ile anlatmalıydık. Bazı çocuklar yaşadıklarını değil yaşamak istediklerini yazardı. Bir arkadaşım Karaman’dan uçağa binip köyüne çok rahat bir şekilde gittiğini yazmıştı.
Ama en önemli konu kitap okumaktı. Ne kadar çok kitap okursak o kadar bilgi sahibi olur ve öğretmenin gözünde o kadar değerimiz artardı. Hafta sonu kütüphanede toplanır okuduğumuz kitapların konusunu heyecanla tartışırdık.
Günümüzde teknoloji ve yaşam koşulları, çocukların oyun şekillerini değiştirdi. Artık evlere hapsolmuş şekilde saatlerce bilgisayar başında, ellerinde telefon veya tabletle beden gücü harcamadan oyun oynayan, vakit öldüren mutsuz çocuklar görüyoruz.
Eğitimcilerin sürekli geleneksel oyunların kişilik üzerinde olumlu etkilerini ve faydalarını anlatmalarına karşın; o günlere, o güzel yıllara dönmek artık çok zor…
Şarkı tadında başlayıp, masal gibi sıcak, “ben de yaşadım” dedirten duygu ve samimiyet dolu bir yazı... Tebrikler Özden Hanım.
Eski günleri o kadar içtenlikle yad etmissiniz ki emeğinize saglik
Yüreğine kalemine sağlık Arkadaşım.Ne güzel günlerimizdi Hepsi mazide kaldı.
Ah o eski günler ne kadar mutluyduk.
Eline saglik çok güzel yazmissiniz
Geçmiş yıllar ne güzeldi. Ama adı üstünde geçti gitti.O yıllari tekrar yaşamayı ne çok isterdim.Tesekkur ederiz Özden Hanim.Cok güzel özetlemisiniz.
Kalemine sağlık Özdenciğim, bizi ne güzel anlatmışsın.Bu çağın çocuklarına nazaran daha az teknoloji, daha çok doğa vardı hayatımızda..Arkadaşlarımızı rakip değil dost olarak gören mutlu bir çocuklardık biz.
Evet..eskiden her sey çok Güzeldi.