Deprem oluyor.
Olacağını ve olası tahribatın boyutlarını herkes biliyor.
Ama üç maymunu oynuyoruz.
Bilim dünyasının sesini dinleyen yok.
Meleler, mollalar onlardan muteber.
Onbinlerce canımız toprak oluyor.
Milli servet çöpe gidiyor.
Çöpü bile başımıza bela.
Deprem değil yanlış kentleşme öldürüyor.
Yağış oluyor.
Onlarca canımız sele gidiyor.
Milli servet tarumar.
Akıl almaz görüntüler.
Sel değil, yanlış kentleşme öldürüyor.
Kentleşme mi,
Rantlaşma mı?
Kirli bir sicil.
İhale yasası niye yüzlerce kez değişir?
Metre karesi altı bin lira olan inşaatlar niye on altı bin liradan pazarlık usulü dağıtılır?
Niye?
Kirli bir sicil.
Binaların depreme dayanıklılık raporlarının önemli kısmı sahte çıkar.
Niye?
Kirli bir sicil?
Maden diye doğayı talan et.
Santral diye doğayı talan et.
Atık diye denizleri tahrip et.
Bina aşkı ile tarım alanlarını tahrip et.
Niye?
Rantlaşma...
Kirli bir sicil.
Bu kadar kirden arınmaya muradımız var mı?
Keşke iyimser olabilsem .
Toplumlar çabuk kirlenir. Hele bu durum toplumu kirden uzak tutması gerekenler eliyle yapılırsa yangın kuru ot misali hızla tüm toplumu yakar.
Eee! Bu sicilin hesabı sorulacak.
Doğa soruyor şimdi.
İnsanımız da sorabilecek mi?
Temizlenmek mümkün mü?
Her şey mümkün.
Murat edersek elbet.
Ama kirlenmenin hızını arınmada bulamayız.
Haram tatlıdır da ondan.
Haramzadenin müttefiklerine bakmak gerek.