Son iki ay içinde gerçekleşen para operasyonunun kafamda bıraktığı soru işaretleri var. Dış güçler,Trump, papaz...
İyi de, o dış güçlerin ne kazanıp ne kaybettikleri meçhulümüz. Rivayet muhtelif... Müddei var, iddia var..
İhracat cephesi bayram ediyor. Yüz dolar karşılığı 370 lira ederken,670 lirası oluverdi...
Vurguncu, spekülatör ve stokçular göbek atıyorlar.
Banka fareleri gece yarıları saatlik kur depremleri ile bankaları soyuyorlar.
Bu tür devalüasyonlarda en fazla zarar etmesi gereken ithalatçının da ağzı kulaklarında. Çünkü dövizle getirdiği ürüne dövizdeki artışın bir kaç misli zam yaparak piyasaya dağıtıyorlar. Geçen yıl dokuz lira olan 500 lük bir top kağıt, şimdi 25.00 lira. Sanki dolar üçe katladı.
Papaz bunun neresinde?
Eeey! Trump! Yoksa keyif narası mı?
Peki bu katakulliden zarar eden var mı?
Olmaz mı.
Her zaman olduğu gibi işçi, emekli, memur, köylü ve bilumum emekçi.
İthalatçı zamlı soygun ile yükü emekçiye yüklüyor.
Piyasayı çekip çeviren hırsızlar kemerlerini iki delik daha genişletiyorlar.
Yük gariban millete...
Bu nasıl bir oyun ki herkes kazanıyor ama bir tek Türk emekçisi kaybediyor.
Peki bu polim bu gürültü ne?
Vay gariban halkım. Hep böyle soyuldun ama ah bir farkına varsan...
Seni senden başka bu kemirgenlerin elinden kimse kurtaramaz bir bilsen.
Bak bir 12 Eylül daha geldi. Bütün kazanılmış haklarını gasp eden bu uğursuz tarihin sonrası gelen faşizmi çok sevdin.
12 Eylül dimdik ayakta ve görevinin başında. Bir farkla. Eskinden halkın celladının ipi üniformalı faşizmin elindeydi, şimdi o ipi halkın kendisine taşıttırıyorlar.
Sahi, devlet papaz polimi ile topu taca mı atıyor, bu soygunlar yapılırken üç maymunu mu oynuyor?