Yaşamı ve davranışları ile sürekli olarak değer üreten insanlar vardır.
Ne yazık ki, bu insanlar yakın çevrelerinde yeterince algılanamazlar. Çünkü sıradan ve rutin yaşamların ezberini bozmak demek, o yaşamın müdavimlerinin “başlarına icat çıkarmak” demektir. Yaşamı nefes almak ve vermekten ibaret görenler için onların dünyası tedirgin edici hatta ürkütücü gelir. Hele bu ezberi bozan, bizimle aynı havayı teneffüs eden ve bize benzeyen birisiyse takdir edilmeye hiç şansı yok.
Örneğin; herkesin bildiği ve söyleniş biçimi konusunda herhangi bir arayış içinde olmadığı bir türküyü bilinen normun dışına çıkararak farklı bir biçimde icra eden bir kişi çok ciddi tepkiler almaz mı?
Alır almaya da bir bakmışsınız toplumda başka yerlerde o yeni biçim ışık hızı ile yayılıvermiş. Bu durum icat çıkaranlar sayesindedir. Toplumsal gelişmenin dinamikleri böyle gelişmektedir. Dünyanın her tarafındaki böylesi çabaların toplamı uygarlığımızı ve onun kalitesinin düzeyini oluşturmaktadır.
Bu hareketlilikleri destekleyenlerin öyle çok falan olduğunu da düşünmeyiniz. Genellikle onlara direnen tutucularla uzun ve bedeli ağır mücadeleler vermek zorunda kalınır.
Yakın çevremizde de durum farklı değildir.
2021 yılı Yunus Emre ve Türkçe yılı ilan edilince, Karaman doğası gereği bu kutlamalara duyarlılığını hemen gösterdi.
Birçok etkinliğin yanısıra Yunus Emre eserlerini besteleme çalışmalarına başlandı. İlginç bir Yunus Emre İlahisi kulağımıza çalındı sosyal medya kanallarında. Ezelden bu yana bilinen ilahi formunda olmayan ama insanı ister istemez içine çekerek kendisini dinlettiren bu çalışma çok tutuldu. Özellikle gençler ararsında bu ilahiye karşı ilgi çığ gibi büyüdü. Özellikle bizim kuşağın ve ona yakın olanların tepkileri çok fazla idi. “Bu nasıl ilâhi? Dalga mı geçiyorlar kutsal nağmelerle?” diyenler çoktu.
Bir kere ilâhiler kutsal ezgiler değillerdir. Evvel zamanda öyle formlanmış ezgilerdir. Yeni denemelerin ise hiçbir sakıncası yoktur. Sorun, söylenen sözlerin ağırlığını dinleyene hissettirebilmektir. Bu ezgilerden ilahi hazzı almıştım ben. Hatta paylaşan ve dinleyen on binler, belki de yüz binler büyük bir sevgiyle sarıldılar bu ezgilere. Kaldı ki her Yunus Emre eseri ilâhi formunda söylenecek diye bir kural da yok. Türkü, şarkı, rock, formunda da bestelenebilir. Böylesi çok sevilen çalışmalar da var.
Sordum bu ilahinin bestekârını.
Dediler ki; Gönül Hoca…
Gönül Atalay.
Adı Gönül. Aynı zamanda da gönüllerin hocası…
Öğrencilerinin üzerinde sihirli bir etkisi var sanki.
Ona yetenek avcısı da diyorlar.
Hiç kimsenin sanat alanında bir şeyler beklemediği kişileri mıknatısla topluluğun içinden bulup çıkarmasını konuşuyor arkadaşları.
Çalıştırdığı birkaç öğrenci hakkında dinlediklerim beni çok etkiledi. Bir şekilde uçurumun kenarına kadar varmış çocukları o koca gönlü ile nasıl sanata ve yaşama bağladığını dinledim insanlardan.
Gönül Hoca’ yı çok eskiden tanırım. Çok sevdiğim insanların bazılarına “nene,” bazılarına da “çocuk” derim. Bir elin parmaklarını geçmeyen o nene ve çocukların içindedir Gönül. Ama ben bile bu yıla gelene dek onun bu tılsımlı özelliklerini bilmiyordum.
Hele muhteşem yılsonu konserindeki yaptıklarını görünce anlatılanları beynimde iyice oturtmayı başardım.
Karaman’a değer katmak, sadece maddi alanlarda olmaz. Sanat, kültür ve edebiyat alanlarında da katılanlara kulak vermek gerek. Gönül Hoca hem Karaman’ ın bir değeridir hem de Karaman’a değer katan bir koca gönüldür.
Nice değerler üret e mi?
Gönlün farımasın çocuk.
Gönül Öğretmen her gittiği okulda farkını gösterir... Çalışmalarını her yıl sene sonu etkinliğinde izleriz... Emeklerine sağlık...
Yüreğinize kaleminize sağlık.Gönlü güzel Gönül 'ü aynı duygularla başka bir agizdan dinlemek onurlandırdı.Daha nice gönüllere ulaşmasını diliyorum Gönül CAN 'ın❣️