Şu anda uygulamada olan yönetim sistemini anlamak mümkün değil.
Birçok alanda içinden çıkılmaz sorunlara neden olmasına alışamadık. Alışılacak gibi de değil. Bu sorunların ana başlıklarını yazsak bile okuyucularımızın tüm tahammül sınırlarını çok aşarız.
Başlığımızdan da anlaşılacağı gibi bakanların siyaset yapma biçimi konusundaki tutumlarını irdelemek istedim.
Bakan kimdir ve gücünü nereden alır?
Bizim ezelden beri bildiğimiz, bakan seçilmiş bir siyasetçidir ve gücünü halktan alırlar. İşlerini önceden yasalar ile sınırları belirlenmiş olan görev tanımları çerçevesinde yaparlar. Yani sandığın ve hukukun birleşik gücü ile hükmetme hakkı kazanırlar. İçinde bulunduğu hükûmetin, gene önceden tanımlanmış, ilan edilmiş ve güvenoyu almış programı ile de iş görürler.
Kendilerini bu göreve uygun görerek göreve çağıran ve hükümet programını en üstte uygulama hükmünü oluşturan bir başbakan elbette vardır ama bakanlar da ellerinde soğuk suyun anahtarı bulunmayan kâtipler değillerdir. Hukuka ve görev tanımlarına uygun olması kaydı ile hüküm oluşturabilirler. Öyle de olmalı zaten.
Peki, bizim şu anda iş başındaki bakanlarımız bu tanımlamaya uygunlar mı?
Bir resepsiyonda sağlık bakanımızın düştüğü hali gözümün önüne getiriyorum veya konuşmaya başlayan her bakanın kendilerini oraya getiren güce karşı sürekli hatırlatmalarda bulunmalarına bakıyorum, ağız tadı ile istifa bile edemeyen hallerini anımsıyorum da bir “Büyük Birader” sisteminin yakıcı olarak yönetim dünyamıza egemen olduğunu gözlemleyebiliyorum.
Örnekleri çoğaltmak durumun önemini artırmaz. Halimiz ahvalimiz bu.
Elinde bir anahtar var mı yok mu tartışmasının muhatapları olan bu bakanlar bir konuda son derece özgür, pervasız, hadsiz davranıp hüküm oluşturabiliyorlar. O da seçilmiş siyasetçilere ayar vermek ve siyasi liderleri kabul edilme ölçülerinin çok üzerinde bir üslup ve yaklaşımla eleştirmek hatta hakaret etmek.
Bu bakanlar siyasetçi sayılabilir mi sorusuna benim cevabım “hayır”dır. Şu andaki durumları ile memurdurlar. Başka yerlerde oluşturulan hükümleri uygulamakla mükellef memurlar. 657 ye tabi bir memur kadar da güçleri yoktur. En azından onları bir gece yarısı yazısı ile görevinden alamazsınız.
Peki, bu bakanların meydanlarda veya salonlarda muhalefet politikalarına ve liderlerine karşı kullandıkları dili onaylamak mümkün mü? Elbette hayır. Bence cevap verme hakları bile yoktur. Çünkü onlar siyasetçi değil memurdurlar. Onları oraya o yetkilerle getiren siyasi kurum kim ise cevapları da o vermelidir.
Bakanlar en azından yapmakla görevlendirildiği işleri yapsalar ve gerisini siyasetçilere bıraksalar işler daha iyi olmaz mı? İkide bir büyük siyasetçi edaları ile siyasetçilere ayar vermeye kalkmasalar. Çünkü komik duruma düşüyorlar.