Doğrusunu söylemek gerekirse, son zamanlarda Karaman adına paylaşabileceğim güzellikler pek yok. Yılan hikâyesine dönen hızlı tren sorunu başta olmak üzere, doğrudan doğruya Karaman’ın önüne paslanmış bir Yunus Emre ve Türk Dili Yılının farkına bile varamadan havaya savrulması ve tarımsal sulamada içine düştüğümüz kriz yetmiyormuş gibi bir de su tüketimini doruğa çıkaracak Biyokütle Termik Santral sorunları gibi onlarcası içimi karartmıştı.
Tüm bu sorunlardan daha yıkıcı olanı ise Karaman içine düştüğü derin uyku durumundan bir türlü silkinemiyordu. Sözünü ettiğimiz sorunların zerre nisabında parkına varmayan, varsa dahi “bana ne” diye savuşturan bir topluma ne anlatabilirsiniz ki?
Fakat tüm bu kararma halinin ortasında uzaktan kopup gelen bir ışık topunu gördük. Dikkatlerimiz ışığa yönlendirince gördük ki, her karanlığın aydınlık bir seçeneği var.
Bundan bir ay kadar önce Canhasan Kazıları ile ilgili bir canlanma olduğunu duyduk. Kartap’ın “Sevdamız Karaman” çalışmasının tanıtım günü aramızda bulunan bir konuğu ve başında olduğu müthiş bir projeyi tanıma olanağı bulduk.
Canhasan Hüyüklerinde daha önce başlatılmış ama uzun süredir üzerinde herhangi bir çalışmanın yapılmadığı projenin yeniden canlanması elbette biraz mürekkep yalamış herkesin yönünü o yana çevirmesine neden olur. Ama bu projenin başında bulunan Profesör Adnan Baysal hocamızın bizleri içindeki müthiş heyecanına ortak etmeye çalışması, bazılarımızın dikkatlerinin daha da yoğunlaşmasına sebep oldu ve tanıtım sunumunu takiben kazı yapılacak alana gittik.
Adnan Baysal Hocamızın neden bu kadar kıpır kıpır olduğunu biraz daha anladığımızı sanıyorum. Devamlı olarak bu höyüklerin örtülerinin kaldırılmasının tarihe yeni bir bakış getireceğini söylüyor ve daha çok insanın bu alana dikkatlerini çekmeye çalışıyordu.
Çünkü on iki bin yıl gerilere gideceğimiz bir tarihin ayaklarımızın altında olma olasılığının çok yüksek olduğunu söylüyordu. Ayrıca da Çatalhöyük ile olan bağlantılardan söz ediyordu.
Geçtiğimiz Pazar günü hocamız bizi Çatalhöyük kazılarına davet etti. Severek kabul ettik ve gittik. Çatalhöyük Kazıları başkanı Doç. Dr. Ali Umut Türkcan ile tanışma olanağı bulduk. Her iki hocamızın uzun yıllar ortak çalışma alanları olan Çatalhöyük konusunda detaylı bilgiler edindik. Ali Hoca bir ara dedi ki; “Arkadaşlar! Şu anda iki efsaneden birisi olan Çatalhöyük önündesiniz. İkincisi de Canhasan’ dır. Çatalhöyük kazılarak, Canhasan ise kazılmadan efsane oldu” dedi. Bu tanımlama hepimizi derinden etkiledi. Kazınmadan daha önceki yapılan çalışmaların ve Çatalhöyük ile olan doğal irtibatının sonucunda Canhasan zaten efsane olmuş. Bunu gördük.
Karaman’ın tanıtım ve değer yükselimi konusunda verdiğimiz tüm çabaların, bu kazı ile geometrik bir sıçrama göstermesi mümkün gibi görünüyor.
Gerek Adnan Hoca’ nı gerekse de Ali Hoca’ nın mesleklerine olan saygı ve tutkularını, bu uğurda sarf ettikleri enerjiyi gördükçe bizim üstümüze sinmiş olan tembelliğin daha çok farkına vardık.
Elbette bu makale bir bilimsel sunum için yazılmıyor. Hocalarımızın istendiği ve gerekli olduğu zamanlarda koşa koşa bu görevi de yerine getirebileceklerini görmek umutlarımızın yükselmesine neden oldu. Bizim amacımız ise onlardaki tutku ve heyecana daha çok mahalli aktörleri ortak etmek ve onların morallerine katkı vermek ve işlerini kolaylaştırmaktır.
Profesör Adnan Baysal ve Doç. Dr. Ali Umut Türkcan’ın şahıslarında Türk Arkeolojisinin ulaştığı düzeyi de gözleme olanağı bulduk. Umutlandık, sevindik ve nefeslerimiz açıldı.
Öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki günler, aylar ve yıllarda bu kazılar ile ilgili daha çok yazılar yazacağız. Umut ediyorum ki, her yazı önemli gelişmeleri muştulasın.
Uyan ey Karaman! Silkin biraz. Etrafında iyi kötü oluşan her şeye sessiz ve çaresiz kalma. Bu kadim ovanın sırrı bizim geleceğimizin de anahtarını taşıyor kuşağında. Uzat elini ve o anahtarı eline al. Efsane sensiz bir anlam ifade etmiyor.
Her iki hocamızı ve Karaman’ da bu kazıları yüksek bir ilgi ile takip eden herkesi ayakta selamlıyor ve şükranlarımı iletiyorum.
Teşekkür ederim Başkanım Sağlıklı güzel günler dilerim Cevdet Gökyer
Teşekkürler Osman Bey, güzel ifade etmişsiniz.
Teşekkürler Osman bey, İyi şeyler, güzellikler çoğaldıkça mutlu oluyoruz. Karamanımızın yakın (çok yakın) gelecekteki en büyük ve tehlikeli gelişmesi, su sıkıntısı, hatta kıtlığıdır. Bir başkası da zarar görmeye devam eden ekili-dikili alanlar. Ekonomide en başta kaynakların sınırsız olmadığı öğretilir. Neredeyse sınırsız saydığımız hava ve su en kıt kaynaklar. Acil önlemler alınmazsa torunlarımıza yaşam hakkı tanımamış oluruz. Kızılderili atasözüymüş, “yeryüzü bize atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık”