Hafta sonu iki gün bir grup arkadaş ile Ermenek’i ziyaret ettik.
Özellikle Atila Başkanın çalışmalarını merak ediyorduk. Çünkü belediye başkanı olduktan bir süre sonra “nasıl bir Ermenek?” hayal ettiğine ilişkin bir çalışma yapmıştık ve bu gözlemlerimizi “Atila’ nın Aşkı” başlıklı bir yazı ile kamuoyuna deklare etmiştik.
Hayâlindeki Ermenek’in elinden ne kadar tutabilmiş ve onun geleceğini ne kadar etkilemişti doğrusu müthiş merak ediyordum.
Yakın dostlarım bilir. Belediyecilik konusunda özel ilgi alanlarım vardır. Yol, bel, asfalt, ,inşaat işleri beni çok fazla heyecanlandırmaz. Atanmış ve biraz ufku olan bir fen işleri müdürü bile halkın bu gereksinmelerine önemli ölçüde cevap verebilir.
Çağdaş belediyecilik anlayışında, nelerin yapıldığından daha çok nasıl yapıldığı sorusu öne çıkar. Bu da toplumun ve yöneticilerin demokrasi konusundaki bilinçlerinin ve tercihlerinin düzeyi ile ilgilidir. Demokrasisi gelişmiş bir toplumun, yaşamlarının yarınlarını belirleyen alanlarda söz ve karar sahibi olabilmeleri, eğitim ve kültür düzeyleri sistemin içinde kalmaya ve hatta ona yön vermeye yeterli olması gerekir.
Atila Başkan’ı makamında ziyaret ettik.
İlk gözüme çarpan, ilk günkü heyecanının kaybolmadığı idi. Ermenek ve çalışmaları hakkında detaylı bilgiler sundu.
Maden ocaklarının son yıllarda birer birer kapanması ile artan işsizliği en büyük sorun olarak gördüğünü ve başka iş alanları ile bu açığa çare bulunmasını başat sorun olarak ifade etti. Bu alanın da ciddi oranda turizm olabileceğini anlattı. Elbette başka alanlarda da beklentileri ve çalışmaları vardı ama Ermenek ve turizmin kader birlikteliğini sezmiş gibiydi. Çünkü elindeki turizm gücünü biliyordu.
Başta Turkuaz Gölü ve sırasıyla Zeyve, Maraspoli, Kazıları devam eden Ören yerleri ,kaleler, Eski Ermenek, yaylalar ve dahi onlarcası Atila Başkanın heyecanın diri tutmaya yetiyor anlaşılan.
Fakat beni de, birlikte olduğumuz arkadaşları da en çok etkileyen çalışma, eğitim konusundaki yapılanlar idi.
Ben, ülkemizin eğitim politikasının kökten değiştirildiğini ve katı bir zenginler düzeni kurulduğunu gözlemliyorum. Ülkenin kaderini eline alacak kadar okuyabilecek olanların, büyük paralar harcayarak bu işi yapabilecekleri bir zalim düzenin kurulduğunu acıyla gözlemliyorum. Cumhuriyetin herkese eşit eğitim vermeyi hedefleyen ve bunu Köy Enstitüleri gibi birçok uygulaması ile kanıtlayan bir toplu kalkınma anlayışından yüz seksen derece farklı bir zenginler düzeni kuruldu. Parası olan ve bunu da çocuklarının eğitimine sunabilenler bu ülkenin asli unsurları olacaklar. Diğerleri de onların hizmetkârları…
Bunu görmüş Atila Başkan.
Ermenek insanını sistemin içinde tutmanın uygun yollarını aramış.
Bizleri hemen belediyenin alt katlarında bulunan bir eğitim alanına götürdü. Sınıflar vardı ve her sınıfa da Ermenek büyüklerinin adları verilmiş. Bence isabetli olmuş.
Bizlere bu kurum için bilgi verecek olan iki öğretmen arkadaşımız bekliyorlardı. Sınıfın birisine oturduk ve biz sorduk onlar cevap verdi.
Sunum esnasında ilk etkilendiğim şey, öğretmenlerimizdeki umut ışıltıları oldu. Cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki eğitim heyecanının son kırıntıları mıydı bu gördüklerim, yoksa yeni bir Türkiye’ ye olan inançlarının coşkulu bir dışa vurumu muydu?
Öğretmen olmuş ama ataması yapılamamış birçok öğretmenin burada bir iş alanı yaratmaları ayrı bir sevinç kaynağı. Asıl olan yaptıkları işteki başarılarıydı.
Üç yüzün üzerinde öğrenciye eğitim hizmeti veren bu kurum, Toplumsal Belediyecilik anlayışının parıltılı bir örneğiydi. Doğrusu hepimiz çok etkilendik. Sisteme, Ermenek’ten yükselen bir itiraz ve kafa tutuş değil mi bu? “Sen benden kaçtığını san, deste deste paralarım yok ama yine de ben seni kovalayacağım” demenin bir aracı ve yolu değil mi bu çabalar?
Sınavları kazanabilecek kadar bir eğitim ve öğretim ameliyesinden geçemeyen ve bunu ek çabalarla telafi edecek parası olmadığı için de sistemin dışına atılan öğrencilerimize son bir şans niteliğindeki bu eğitim kurumu başarılı işler yapmış. Bize verilen rakamlar onu gösteriyordu. Birçok öğrenci umut ettikleri ve hedefledikleri okulları kazanmış.
Bu durum, ipin ucunun doğru yerden yakalandığının en somut göstergesidir. “Çocuklarımızı en iyi eğitimi veren kurumlara katacağız ve ülkesine hizmet edebilecek kapasitede yetişmelerini sağlayacağız” iddiası yabana atılabilir mi?
Bizi de heyecanlandıran bu oldu. Kendisine biçilen role razı olmayan ve hak ettiğini kazanmaya çalışan bir toplumun bileğini kim bükebilir ki?
Bunu gören ve çözüm için somut adımlar atan başkanımıza teşekkür ü borçlanmaz mıyız?
İzlenimlerimizi yazmaya devam edeceğim. Ama bu konunun tadını kaçırmamak için başka alanlardaki gözlemlere ayrı başlıklar açacağım.
Ermeneğin dünden bugüne var olan kültüründe okuma ve köklerine bağlılık vardır. Atilla bey'in bu okuma sevdasını diri tutarak eğitimde fırsat eşitliğine katkı sağlama çalışmasını duymak beni de sevindirdi. Bu durumu tanımak ve tanıtmak görevini (aydın sorumluluğunu) en iyi yerine getirdiğin için teşekkür ediyorum. Hele Ermenek'te yetişen, Ermenek'e hizmet eden kişilerin isimlerinin yaşatılması, vefa duygunun en güzel örneği olmuş. Teşekkürler Atilla başkan........