Birkaç ay oldu.
Cumartesi Pazarından alışveriş yapmak için gittim.
Sebze meyve pazarları dünyasını pek yakından tanımam.
Ama gazeteci merakımı da girişte bırakmam.
Fiatların göreceli olarak uygun olduğu günlerden birisiydi. Vakit de akşama yaklaşmıştı.
Köylülerin ürünlerini sattığı bölüme uğradım. Bir şeyler aldım.
Bir tezgâhta güzel köy domatesleri gördüm.
Kilosu yirmi beş liradan dört kilo domates aldım.
Aldıklarımı arabaya götürdüm.
Domateste gözüm kaldı galiba. Bir o kadar daha alayım diye geriye döndüm.
Bir baktım yarım saat içinde domates otuz lira olmuş.
Satıcı bayana “ne iş?” dedim.
Göz attı ve “sen yirmi beşten öde” dedi. Ama benim derdim o değildi ki. Yarım saat içinde ortalama yüzde yirmilik bir artış yapılmıştı. Neden?
Domatesi aldım ve arabaya döndüm. Eşime telefon açtım. “Güzel domates var, fiyatı da makul. Sekiz kilo aldım. Gerekirse biraz daha alayım mı” dedim.
“Biraz daha al” dedi.
Geriye döndüm. Şaşkınlıktan ağzım açık kaldı.
Bu kez domates otuz beş lira olmuştu.
Sessizce sordum. “Neden?” diye.
“Oğlan pazarı dolaştı, bu kalitede bizden başka kimsede mal kalmamış. Ben de enayi değilim ya. Fiyatı yukarı çektim ama aynı hızla satıyorum” dedi. Fırsat bu fırsat demiş anlaşılan.
Bu halk hep mi böyleydi, kapitalizm mi böyle yaptı? diye dudaklarımı ısırarak geri döndüm. Hani sabah kendisi siftah yapınca müşteriyi komşusuna yönlendiren esnaf tipini, bizim düşünce dünyamızın esnafı diyerek ve böbürlenerek anlatırız ya.
Koca bir yalan.
Ya da varmış da yalan olmuş.
Enflasyon kendi ahlâkını dayatıyor. Daha doğrusu ahlâksızlığını.
Doğrudur. Enflasyonun asıl sebebi o kadın satıcı ve onun gibiler değildir ama ağır bir buhrana dönüşmesindeki katkılarını da göz ardı edemeyiz.
Böyle zamanlarda daha bir dayanışmacı toplum beklerken, ortama açık bir hırsızlık sayabileceğimiz durumlar hâkim oluyorsa, ortak toplumsal ülkülerimiz paramparça olmaz mı?
Halbuki, çoğulcu toplumlarda devlet çizgiyi şaşırırsa onu çizgiye çeken güç halkın ahlâklı gücü değil mi?
Peki bir saat içinde yüzde elli zam koyan bir toplum mensubunun, yetkilerini daha bir yükseltsek o topluma hangi ahlâki modeli taşıyabilir?
Ancak türlü türlü ahlâksızlığı.
İşte enflasyonun asıl yıkıcı etkisi budur.
İnsanı ve insanlığı çürütür, yok eder.
“Nasıl olsa zam yapmak artık kimsenin dikkatini çekmiyor. Öyleyse halkını soy soyabildiğin kadar. Herkes cürmü kadar, herkes gücü kadar soysun” diyenlerin cirit attığı bir toplum ölü demektir. Etrafınıza bir iyice bakınız. Manavlara, marketlere ve başka iş yapan esnaflarımızın işyerlerini bir süre gözleyiniz. Hepsinde olmasa bile çoğunluğunda o domates satıcısı bayanın suretini göreceksiniz.
Bir süre sonra göreceğiz ki, fikir ve inanç dünyamız bu işleri hoş görür hale gelecektir. Geldi mi yoksa?
Belki de şu an o an.
Toplum, ortak ve üstün ahlâki ülküleri olan sırım gibi bir güç demektir.
Ahlâkını yitirmiş bir toplum kâğıttan kaplandır. Çünkü bireyleri birbirine bağlayan yüce değerler çürümüştür. En küçük bir gerilmede gücünü yitirmiş olan bu ip kopacaktır.
Allah sonumuzu hayır getirsin.