Daha önceki bir yazımda demiştim ki, “ben hiç grev çadırı ziyaret eden ve alın terinin hak mücadelesini desteklediğini söyleyen bir din adamı görmedim.”
Sabah akşam hak, hukuktan bahsedeceksin ama hak edenin hakkını alma konusunda kılını bile kıpırdatmayacaksın.
Gönül ister ki beklentimizin bu yönde olduğu kişi Diyanet İşleri Başkanı olsun.
En tepedekinin davranışı, model olmaya en yatkın olanıdır da o yüzden.
“Emek kutsaldır” desin.
Hak aramak inancımıza uygundur desin.
“Sendika en kıymetli insan hakkıdır,” desin. Buna benzer şeyler söylesin.
“Çok beklersin” dediler.
Haydi, vazgeçtik en tepedekilerden, bir müftü, bir önde gelen imam olsun. Teselli bulalım dedik.
Yıllarca böyle bir tabloyu çok bekledim, çok özledim.
Çünkü dünyada insan yararına ne varsa orada emek başroldedir.
Zihin ve kas emeği…
Dün haber kanallarını gezerken şaşkınlıktan neredeyse küçük dilimi yutacaktım.
Bir fabrikanın önünde işçilerin hak arama eylemi var. Yerleşkenin müftüsü onları ziyaret ediyor.
Sevincimden havalara uçtum.
Nasıl uçmayayım? Bir özlemim gerçek olmuştu.
Müftü emeğin hakkını aramasına destek veriyordu. İnancımız için çok değerli bir eylemin içindeydi.
Tabi görüntülerden kafamda oluşan ilk resimden bahsediyorum.
Haberi dinlemeye başladım.
Müftü resmen işçiyi fırçalıyor.
Tıpkı Emniyet Müdürünün yaptığı gibi…
“Böyle bir hak arama olmaz” diyor. Herkesi azarlıyor.
“Peki hocam, geçin önümüze doğrusunu gösterin de hakkımıza kavuşalım” desek nafile. Adam patronun deynekçisi sanki.
Tıpkı emekçileri çocuklarının geleceği ile tehdit eden emniyet müdürü gibi.
Tüm hevesim kursağımda kaldı.
Benim inancımın modelleri bunlar mı?
İmam-ı Âzam, kurulu düzenle uzlaşmadı ve onların sofralarında göbek yapmayı değil, zehirlenmeyi yeğledi.
Osman Nuri Ağabeyim, hiç değinilmeyen çok önemli bir konuya temas etmişsiniz. Bu güzel din emeği kutsal sayıyor. Ama din bilmezler sırtını muktedirlere dayıyor. Bilseler ki, gerçek muktedir yalnızca Allah. Vesselâm...