DEVLETİN GÜCÜNÜ GÖSTERME ŞEKLİ…
Osman Nuri Koçak
Çağdaş ve demokratik devlet örgütlenmesinin en belirgin göstergeleri arasında sayılan, özellikle üniformalı gücünü kendisini çok fazla göstermeden kullanabilmesi olgusudur.
Yani bir devlet vatandaşın gözü önünde üniformalarıyla, coplarıyla, düdükleriyle, biber gazlarıyla, siren sesleriyle çok fazla görünürse farkına varmadan hem millette hem de devlette polis devleti refleksleri gelişir ve bir tür gizli faşizm kendiliğinden gelir ve tepemize yerleşir.
Esas olan toplumu rahatsız etmeden ve onun gözüne de çok fazla görünmeden toplumsal güvenliği sağlayabilmektir.
Bunun için son derece gelişmiş bir istihbarat ağı, teknolojik donanım, teknolojiyi iyi kullanan devlet memurları ve çağdaş bir demokrasi ve insan hakları kültürü gereklidir.
Ama bugün geldiğimiz nokta acaba bu gerekliliği doğrular mahiyette mi?
Herhangi bir televizyon kanalının ana haber bültenini izlememiz bile devlet olarak bu olgudan ne kadar uzakta olduğumuzu görmemize yeter.
Devletin küçük de olsa, eleştiri ve protesto karşısında nasıl yırtıcılaştığını gösteren coplar, biber gazları, tazyikli sular, saçından sürüklenen öğrenciler, kolları bacakları sonuna dek bükülmüş gençler…
Bunlar yaygın uygulamalar.
Bir de yerel uygulamalar var.
Günün hangi saatinde hangi sokağı döndüğünüzde karşınıza bir polis ekibinin çıkıp çıkmayacağı belli değildir. Hele hele kent dışında kuş olsanız uçamazsınız. Günde on kez Sertavul’ a gidiniz on kez kontrolden geçersiniz. Karabekir’ e veya Ayrancı’ ya gidip geliniz hakeza durum aynıdır.
Biz bunu söyleyince cevap hazır…
Eee! ne var bunda iyi ya!
Güvenliğiniz için doğru değil mi? Uyumuyoruz, çalışıyoruz…
Suçunuz yoksa ne gocunuyorsunuz ki? Gibi beylik lâflar duyuyoruz.
Benim derdim o değil ki?
“Karaman asayiş yönünden sabıkalı bir yer mi? Örneğin terörün hüküm sürdüğü bir ilimiz mi? Değil. O zaman her an her köşede polis ile iç içe yaşayan bir milletin bu tablo giderek şuur altında bir olağanlaşma olgusu yaratıyor ve polis höt zötü ile yaşamak doğallaşıyor, sıradanlaşıyor.” Diyoruz.
Bu durum ise faşizan yöntemleri yaşamımızın bir parçası haline getiriyor. Farkına varmadan otoriter ve faşist bir toplum haline dönüşüyoruz. Bir birimize ve farklılıklarımıza dayanamayan ve her vesile ile bir birimizin boğazına sarılan şiddetsever bir topluma dönüşüyoruz.
Farkında değil misiniz?
Devlet çok az kendisini gösterir ama gösterdiğinde de dosdoğru suçluya gider ve sonunda suç ve suçlu kaybeder. Bu durum onun saygınlığını artırır ve ona itibar kazandırır. İçinde suçlular olabilir diyerek tüm toplumu sabah akşam bizar eden bir devlet çağdaş ve itibarlı bir devlet kategorisinde değerlendirilemez. Suça ve suçluya odaklı bir güvenlik algısını düstur edinmiş bir devlet yapılanmasında, biz de ikide bir bizi rahatsız eden değil, güçlü bir şekilde himaye eden bir devletimizin varlığı ile rahat yaşarız ve onunla gurur duyarız.
Muhalefetteyken bu anlattıklarımı savunan bugünün iktidar sahipleri acaba bin yıl iktidarda kalacaklarını mı sanıyorlar ki?
Demokrasi, insan hakları ve toplumsal hoşgörü herkese her zaman lâzımdır.
Bu gün bana yarın sana anlayışından çok çektik. Zaman çağdaşlaşma zamanı…