İlimiz sınırları içinde yapılan bir Biyokütle elektrik santrali konusunda bir kaç yazım yayınlandı. Bu yazılarda asıl üzerinde durduğum konular hammadde ve su meseleleri idi.
Büyük kentlerin hemen yakınlarına kurulan ve kentsel atıkları hammadde olarak kullanan, ürettiği elektriğin çoğunu teknolojiye kullanarak sıfır kirliliği sağlamaya harcayan ve soğutma suyu sorunu olmayan büyük kârlar peşinde olmayan ve genellikle de kamuya ait olan santrallere karşı değiliz. Daha doğrusu onların yan etkileri konusunda yeterli bilgimiz yok.
Biz, Karaman gibi susuzluk ve çölleşme haritalarının en başında yer alan, en yakın orman kaynağının yüzlerce kilometre uzağında bulunan bir santralin burada ne işi var sorusunun peşindeyiz. Etrafındaki köylüleri, mısır ve ayçiçeği artıklarının paraya dönüşeceği masalları ile avutanlara dikkat çekmek istedik.
Ortalama günde 1300 tona yakın yakıta gereksinimi olan bir işletmenin, ana hammaddesine yakın olması gerekmez mi? Tüm bölgenin mısır atıkları onun için birkaç günlük verimsiz bir çerez.
Niye Karaman’da gıda sanayi gelişti? Hammadde ayağında da o yüzden. Hangi sanayici Erdemli ve Silifke’nin yaylalarındaki güzelim ardıçları kesmek pahasına, onlardan yüzlerce kilometre uzağa santral yapar?
Su darlığı nedeniyle, Karaman çevresinde, haklı olarak tek bir sulama kuyusuna dahi izin verilmezken, su obezi bir yatırımı buralarda kim yapar?
Endişemiz odur ki, daha önce mahkemelerce engellenen ve sözkonusu santralin de dibinde yer alan yeterince olgunlaşmamış linyit yataklarına yönelinmesidir. Bu linyitin hammadde olarak kullanılması halinde yol açacağı felâketleri TEMA Vakfı bilimsel çalışmalar halinde kitaplaştırdı. İsteyene bu kitabı sağlayabiliriz.
Kimse “yok öyle bir şey” demesin. Gidişatın o yönde olması kaçınılmaz görünmektedir.
Yüreğimizi en fazla yakan ise, para ve gücün sahiplerinin söylediklerinin haberleştirilerek halkın manipüle edilmesi çabalarıdır.
Bu alanda yanılmayı herkesten daha fazla istiyorum. Ancak, rabbim ömür verirse ne yaşanılacaksa hep birlikte yaşayacağız. Halkın ve doğanın yanında olan hiç kimse bu güne dek yanılmadı ve haksız duruma düşmedi.
Dert çok, boğaz dokuz boğum…
Enerji yaşamın vazgeçilmezi, ancak yaşamanın temeli hava, su ve doğaya uzun vadede zarar verecekse, bu gelecek nesillerden yaşamı çalmaktır. Türkiye için güneş, dalga ve rüzgar enerji santralleri en zararsızıdır. Karaman için yazında değindiğin gibi Torosların asırlık ardıçlarının kesilmesi ve gelecekte bu kaynakların yetersizliği gündeme geldiğinde nereden kaynak bulacakları büyük bir soru işareti. Yazında bugün görünmeyeni gösterdiğin teşekkür ediyorum.