Düğün sezonun devam ettiği günlerde Yargıtay’ın yayınlanan 04.04.2024 tarihli kararıyla düğünde takılan ziynet eşyalarının kime ait olduğu konusu tekrar gündeme geldi. Daha önce konuyla ilgili çokça görüş değiştiren Yargıtay son kararla yeniden görüş değişikliğine gitti.
Öncelikle düğün takıları kavramının içerisine nelerin dâhil olduğuna bakmakta fayda var. Düğün takıları, evlenen çiftlere düğün töreni sırasında davetliler ve yakınları tarafından takılan ve para değeri olan her türlü eşyadır. Bu kapsamda her türlü altın, bilezik, küpe, kolye, yüzük ve para gibi malvarlığı değerleri takı olarak kabul edilebilir. Dolayısıyla davetliler tarafından evlenen çiftlere takılan işbu takılar hukuki statüsü gereği bağışlanmış sayılmaktadır. Elbette çiftlere yapılan bu bağışın altındaki sosyolojik neden evlilik birliğine maddi ve manevi destek sağlamak ve gelenek ve göreneklere uygun hareket etmektir.
Ancak boşanma aşamasında bu takıların kime ait olduğu yukarıda bahsettiğimiz üzere tartışmalı bir hal alabiliyor. İlk olarak takıların/ziynet eşyalarının talep edilebilmesi için tarafların boşanmış olması şart değildir. Düğün takıları boşanma davasıyla birlikte talep edilebileceği gibi boşanma davasından ayrı bağımsız bir davayla da istenebilir. Açılan davada takılar aynen istenebileceği gibi aynen iadenin mümkün olmadığı hallerde bedelleri de istenebilmektedir.
Mevzuatımızda düğün takılarının kime ait olacağı konusunda açık bir hüküm bulunmamaktadır. Kanun koyucu bu meselenin çözümünü uygulamaya bırakmıştır. Yargıtay da son tarihli görüş değişikliğinden önce ‘Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1040 E. 2020/240 K. 04.03.2020 tarihli ilamıyla düğün takılarının kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılacağını ve artık onun kişisel malı olduğunu’ kabul etmekteydi. Fakat Yargıtay görüşünü değiştirerek bundan sonra düğünde takılan takıların;
*Taraflar arasında ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda anlaşma mevcut ise paylaşım bu anlaşmaya göre
*Anlaşma bulunmadığı takdirde yerel örf ve âdete göre
*Aksi takdirde erkeğe ve kadına takılan/verilen ve ekonomik değer taşıyan her şeyin kural olarak kendilerine ait olacağını kabul etmiştir. (Yargıtay 2. HD. 2023/5704 E. 2024/2402 K. 04.04.2024 T.)
Bir başka ifadeyle düğünde takılan takılar hangi eşe takılmışsa kural olarak o eşe ait sayılacaktır. Lakin takılar içinde karşı cinse özgü (kadına ya da erkeğe özgü) bir şey varsa o cinse verilmiş sayılır. Örneğin; bilezik kadına özgü bir eşyadır ve erkeğe takılmış olsa dahi kadına verilmiş kabul edilecektir. Aynı şekilde saat erkeğe özgü bir eşya olarak kabul edilir. Bu konuda bir ihtilaf olması halinde ise mesele bilirkişi incelemesiyle çözümlenecektir.
Bununla birlikte özellikle pandemi döneminde sıkça görülen takı sandığı uygulamasında ise Yargıtay, ‘takı sandığına konulan şey kadına ya da erkeğe özgü bir şey ise o cinse verilmiş sayılır, o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse ortak kabul edilmelidir’ şeklinde görüş bildirmektedir.
Son olarak söz konusu takıların bozdurularak harcanması ve/veya takılarla başka bir eşya alınması, borç ödenmesi gibi hususlar farklı bir yazının konusu olsa da kısaca söylemek gerekirse; bu tür durumlarda belirleyici kıstas takıların iade edilmek üzere verilip verilmediğidir. Eğer kadın ya da erkek takıları iade edilmemek üzere diğer eşe vermişse bu halde takıların iadesi söz konusu olmamaktadır. Ancak genel kabul eşin, takıları geri almak üzere verdiği olduğundan ispat yükü diğer eşe ait olacaktır. Diğer eş, altınların kendisine iade edilmemek üzere verildiğini ispat edemezse, düğün takılarını iade etmekle yükümlü olacaktır.
Nihayetinde birçok kez görüş değişikliğine gidilen ve halen de farklı görüşlerin olduğu düğün takıları meselesi kanaatimizce daha isabetli bir çözüme kavuşturulmuştur. Zira yukarıda da değindiğimiz üzere takı meselesi çiftlere destek olmak amaçlı yakınlarının örf adetler doğrultusunda verdikleri hediyelerdir. Evlilik birliğinin güçlendirilmesi ve pekiştirilmesi amacıyla yapılan bu kazandırmaların olası boşanma durumunda taraflardan birine koz olarak verilmesi ve diğer tarafı ekonomik açıdan zor duruma sokacak hale getirmesi hukuken ve vicdanen kabul edilemez.