Halil İbrahim İNCEKARA
Karaman Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği
Genel Sekreteri
Yıl 1972, Yunus Emre Ortaokulu 1. Sınıftan 2. Sınıfa geçtim. Önümüzde 3,5 aylık bir yaz tatili var. Yaşım 13. Bir lokantada çalışmaya karar verdim .Bu düşüncemi babama söyledim. ”Sen bilirsin oğlum, istiyorsan tanıdık lokantacılar var, söyleyim” dedi.
Babam ilkokulu bitirdikten sonra 1945 yılında Karaman’a gelmiş. At Arabası Ustası Mehmet Uçar’ın yanında çırak ve kalfa olarak çalışmış, ustalık belgesini almış iyi bir arabacı ustası.1962 yılında Karaman’dan Almanya’ya işçi olarak çalışmaya giden ilk üç kişiden bir tanesi babamdır.
Babam, Gazipaşa Caddesinde eski Hükümet karşısında ( şimdiki Kuğulu Park ) Mehtap Lokantası vardı. Rahmetli Muammer BARAN’ın dükkanı. Lokanta sahibi çoğunluğu aşçı olan Boyalı Köyünden Mustafa TÜREGÜN ustaydı,( Karaman sosyal Hizmetler İl Müdürü Servet TÜREGÜN’ün babası- Ticaret Lisesinden okul arkadaşımız Fahri YILDIZ’ın kayın babası) Mustafa usta ile görüşmüş O’da “gelsin çalışsın” demiş. Ben büyük bir heyecanla Mehtap Lokantası’na vardım, zaten İmaret Mahallesinde Aktekke Camii yanında oturduğumuz için evimizde lokantaya yakındı. Mustafa usta, tombul, hafif esmer, sevimli, tatlı bir insandı.Yanında kardeşi Hanifi TÜREGÜN’de çalışıyordu. Mustafa ustam ben Yusuf İNCEKARA’nın oğluyum , yaz tatilinde yanınızda çalışmak için geldim, dedim. Tabiki ilk işimiz boşları toplamak, masaları silmek , dükkanın temizliğini yapmaktı. Rahmetli dedemle birlikte Aktekke camiine sabah namazlarına giderdik. O yıllarda camii imamı Habillerli Hafız Ahmet Çınar’dı. Camiden çıkınca doğruca Mehtap lokantasına giderdim.
Mustafa usta ilk gün sabah namazından sonra lokantaya vardığımda hayret etti. “oğlum ne hayır ne işin var senin bu saatte, sen saat 08’de 09’da gel yeter” dedi. Ustam eğer izniniz olursa ben her gün bu saatlerde erken gelip, sizin yemekleri nasıl yaptığınıza bakmak ve öğrenmek istiyorum dedim.
“ Hay hay evladım , sen nasıl istersen” dedi. Ben her gün sabah namazından sonra , Lokantaya Mustafa ustanın yanına gidiyor, çorbayı, yemekleri nasıl yaptığına dikkatlice bakıyordum. Ustanın kardeşi Hanifi usta da yemek yapmada Mustafa ustaya yardımcı oluyordu.
O günlerde lokantada yapılan yemekler; çorbalardan Arabaşı çorbası, Mercimek çorbası, Toyga çorbası 3 çeşit olarak hergün çıkardı. Yemeklerden Kuru Fasülye, nohut, calla, küçük güveçlerde calla, türlü , taze, fasülye, karnıyarık, biber dolması, etli ekmek (etli ekmek adliye karşısındaki Kısmet Pide Fırınından istek üzerine sipariş verilerek yaptırılırdı. Şimdiki gibi her lokantanın kendine has etli ekmek fırını yoktu ) mevsim salatası, cacık, sütlaç ve kadayıf gibi tatlılar yapılırdı.
Yaz günü olduğu için lokanta akşam saat 21.00 - 22.00’ye kadar açık olurdu. Lokantanın kapanma vaktine yakın rahmetli Muammer BARAN her gün lokantaya gelirdi. Zaten lokantanın mülkiyeti onlara aitti. Kendisi çok az bir yemek yer, o
zamanlar 800 - 900 gram olan somun ekmeğin içerisine o anda mevcut olan yemeklerden koydurup ekmeği alıp giderdi.
Tabiki ben bunu birkaç gün merak ettim ve sonunda Muammer BARAN’a sordum. Muammer amca, siz karnınızı doyurduktan sonra her gün bir somun içerisine yemek koydurup götürüyorsunuz. Onu evde mi yiyorsunuz, dedim.” Bak evladım sen, ben yani bizler gelip gayet güzel bir şekilde karnımızı doyuruyoruz. Ama ekmek bulamayan, karnını doyuramayan bir sürü sokak köpeği var. Ben bu ekmeği eve varıncaya kadar beni bekleyen sokak köpeklerine veriyorum, onların karınlarını doyurup öyle yatıyorum” dedi. Hayatım boyunca Muammer BARAN’ı her gördüğümde ve vefatından sonrada ismi her geçtiğinde bu olayı hatırlarım.
Ben bir yaz boyunca Mehtap Lokantasına gittim. Mustafa ustanın yemek yapışını dikkatle izledim ve ondan çok şey öğrendim. Tabi ki bu arada Hanim Anneannem İlisıra ( Yollarbaşı) ‘nın aşçısıydı. Çok güzel yemekler yapardı. Rahmetli annem anneannemin ”elini almış” o’da çok güzel yemekler yapardı. Arabaşı, pişmaniye, keşkek, ilisıra dolması, bidik, su böreği, baklava daha onlarca yemeği lezzeti nefaseti ile yapardı. Ben annemin yemek yapışını da dikkatle izlerdim.
Ticaret lisesinde okuduğumuz yıllarda her yaz tatilinde mutlaka 15 günlüğüne Erdemli Çamlığı’na tatile, kampa giderdik. Ticaret lisesinden okul arkadaşlarımız Selami KUNTER, Ramazan DEMİRKOL, Halil KUTLUYER, Tayyar YILDIZ kampımızın değişmeyen üyelerindendi. Bu tatil ve kamp süresince de en az 10 kişilik olan ekibimizin yemeklerini ben ve Salim ACARÖZMEN birlikte yapardık.
Ticaret lisesinden mezun olduk, Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İşletme bölümünü kazandık. Aynı okulu okul arkadaşımız, Halil KUTLUYER, Yakup KÜÇÜKYUMRU ve Kazımkarabekirli Halil İbrahim YILDIRIM’da kazanmıştı.Yurt sıkıntısı olduğu için , ev tutmaya karar verdik, Karamanlılar olarak 4 arkadaş birlikte Emek Mahallesinde bir ev tutarak 1 yıl birlikte kaldık.
Orda da yemekleri ben yapardım. Ticaret lisesi mezunu Mustafa Bacak okula fazla devam etmezdi bir ev buluncaya kadar malzemelerini eşyalarını bize koymuştu. Mustafa’nın 2 kangal sucuğunu zevkle ve afiyetle yemiştik. Mustafa BACAK biraz gücenmişti ama ne yaparsın öğrencilik yılları tabiki.
Ben İşletme Fakültesi 2. Sınıfa geçmiş olmama rağmen aklımda hep Ticaret Lisesine öğretmen olma düşüncem vardı. Çünkü Ticaret Lisesinde okurken öğretmenlerimiz bize öğretmenliği sevdirmişlerdi. Tekrar üniversite sınavına girdim, Ankara Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulunu kazandım.
Oraya kayıt yaptırarak Ankara’da okumaya başladım, okulumuz Opera’da Türkocağı’nın karşısındaydı. Evimiz de Saman pazarı’nda okula çok yakındı. Evde Karamanlı arkadaşlarımızdan Hüseyin SEZER ve Radi ÖZYOL ile birlikte kalıyorduk, daha sonra 2 arkadaş daha bizimle kaldı.
Hüseyin SEZER ve Radi ÖZYOL’da Karaman Ticarat Lisesinde Meslek Dersleri Öğretmeni olarak görev yaptılar.
Radi ÖZYOL Karaman eski Ağır ceza Reislerinden rahmetli Ali Rıza ÖZYOL’un oğludur. 1. İstasyon caddesinde otururlar görgülü ve kültürlü bir ailenin tek oğlu. Ticaret Lisesinden okul ve sınıf arkadaşım Ahmet Vefik BOYNUKALIN’ın kayınbiraderi. Radi ÖZYOL ‘un annesi Saliha teyze merak eder “ Biz Karaman’da her
istediğimizi alıp yiyoruz, güzel yemekler yapıyoruz. Acaba bu çocuklarne yaparlar, ne yer, ne içerler? “ diye Ahmet Vefik arkadaşımızın eşi Mehpare hanım ile birlikte Ankara’ya bizim eve gelirler. Yemekleri de ben yapıyorum. Samsunlu Cemil ÇELİK arkadaşımız da yardımcı oluyor. O günde “elinizin artığı”. Çok güzel bir karnıyarık yaptım. Saplarını çok hafif aldığım patlıcanları kızartım. Karnıyarık içini hazırladım. Patlıcanları hafif yararak içini doldurdum. Domates ve yeşil biber ile de süsledim. En son indirmeye yakın da az maydanoz ilave ederek ocaktan indirdim. Radi ÖZYOL’un annesi Saliha teyze “ ne yemek yaptınız, bakabilir miyim ?” dedi. Teyzem sizin yemeklere uymaz ama bir öğrenci yemeği yaptık dedim. Saliha teyzem karnıyarık tavasının alüminyum kapağını açtı ( o yıllarda cam kapaklar yoktu). Hayrat ederek ” Siz böyle güzel yemek yapıyor musunuz. Bundan sonra gözüm arkada kalmaz artık , elinize sağlık” dedi. İşleri olduğunu söyleyerek yemek yemeden evden ayrıldılar.
1981 yılında ilk görev yerim Kahramanmaraş Ticaret Lisesi 31 Mart 1981‘de Meslek dersleri öğretmeni olarak göreve başladım, orda da bekar evinde yemekleri ben yaptım. 1981 yılı Ağustos ayında evlendim. Eşim mükemmel yemek yapar. Çorbasından, tatlısına, böreğine kadar her aşçıyı kıskandıracak kadar güzel yemekler yaptığı için ben yemek yapmayı bıraktım. Ama mutfakta eşime yardımcı olmaya çalışırım. Salata yapma, sofrayı kurma v.b. işlerde yardım ediyorum. En büyük hobimden biri de mutfak araç ve gereçleri almaktır.
Ticaret lisesi öğretmenliği ve okul müdürlüğü görevimden sonra Karaman İl Turizm Müdürlüğü’ne atandım o yıllarda Karaman yemekleri üzerine araştırma ve derlemeler yaptım. Allah rahmet eylesin, Aşçı Mehmet TAŞ usta ile Ahmet TARTANOĞLU’ndan da epey tarifler aldım.
Karaman merkez, ilçe, kasaba ve köylerinde yapılan yemeklerin yer aldığı ”Karaman Yemekleri” kitabını 2007 yılında Karaman İl kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayını “ olarak çıkardık.
Yemek yapmanın yanında damak tadı iyi olan biriyim. Sofraya konan bir yemeğin tadı ve lezzetinin nasıl olabileceğini tahmin ederim. Hiç bir yemeği seçmem, ne olsa yerim ancak (bu huyumu beğenmememe rağmen) yemeğin lezzet ve nefasetini seçerim. Bu huyumdan da vazgeçemiyorum.
Bazı televizyon kanallarında yayınlanan ”Yemek Programlarına” Karaman yemeklerinin tanıtımı ile ilgili program yaptım; halen de istenildiğinde Karaman’ın tanıtımına yardımcı olmaya çalışıyorum.
Uyanış Gazetesinde, sağolsun Ahmet KÜÇÜKCİCİBIYIK arkadaşım Karaman’da Yemek Kültürü, Karaman’da yemek üzerine söylenen sözler, Karaman mutfağında kullanılan Araç ve Gereçler, kışlık yiyecek hazırlıkları, Arabaşı, ve Karaman’ da yemek üzerine şiirler yazılarımı yayınlıyor.
Arkadaşlarımın merakını gidermek için “yemek merakım“ başlıklı bu yazımı kaleme aldım.
Hepinize sağlıklı, huzurlu, damak tadında bir ömür diliyor; saygı ve sevgilerimi sunuyorum.