KİTAP VE SÜNNET SAVUNMASI
Muzaffer CAN
Bu savunmayı kimseye karşı yapmıyoruz veya dine alaka duyan herkese karşı yapıyoruz. Çünkü bölgemizde özellikle de ülkemizde boyutu gittikçe artan bir cidal aldı başını gidiyor. Önceleri sırf Allah rızasından başka bir düşüncesi olmayan, sade Allah adına, Rasülü adına bir yanlış yapılma korkusu çeken kardeşlerimiz bu günlerde etraflarında sayıları giderek artan kalabalıkları gördüklerinden midir nedir, birbirlerini sapıklıkla hatta münafıklık ve kafirlikle suçlamağa başladılar.
İşin daha ileri boyuta geçmeden önce buradan konuyla ilgili herkesi İTİDALE çağırıyorum. Herkes ne söylediğine dikkat etsin, sözünü söylemeden önce Hakkın terazisinde tartsın, iyice ölçüp biçsin, sonra bu sözü Müslüman bir kardeşe nasıl söyleye bileceğini, kardeşini iyice öfkelendirip zıvanadan çıkmasına sebep olabilecek lakırdılardan uzak durması gerekir. İtidalin yeri işte burasıdır. İtidal hem sözü ölçüp tartma, hem ortada ne falanın hatırına ne şahsın mevkiine bakmaktır. Söz sadece kardeşliği yaralayıcı olmasın. Etrafımızdaki düşmanları sevindirip, müminleri üzmemelidir, Bunun için Kuran’a dönelim, Allah buyurdu ki;
ومن أحسن قولا ممن دعا إلى الله وعمل صالحا وقال إننى من المسلمين ولا تستوى الحسنة ولا السيْة إدفع بالتى هي أحسن فإذا الذى بينك وبينه عداوة كأنه ولي حميم ور يلقاها إلا الذين صبروا وما يلقاها إلا ذو حظ عظيم 33- “Allah’a davet edip amelini de düzelten, ve şüphesiz ben Müslümanlardanım” diyenden sözce daha güzel kim vardır? 34- Sevap ile günah eşleşmez, sen sevapla (günaha) engel ol! Seninle arasında düşmanlık olan kimse bakmışsın ki samimi dost olmuştur. 35-Buna ancak sabredenler kavuşur, buna ancak büyük nasipliler kavuşur. (Füssılet suresi)
Burada ayet 33te Allah yoluna çağırmanın sınırları çiziliyor; 1-Allah yoluna davet en güzel, en hoş ifadelerle yapılır. 2-yaptığı çağrı önce Salih /yararlı bir amel olacak. Bunu teminde Onun razı olduğu işeri yapmaktan geçer, ^-Bunları yaparken ilk aklına getireceği şey “ben bunu sana söyledimse benim de Müslümanlardan biri olmamdandır” diyecek. 4-Eğer kardeşinin yanlış olduğunda kesin bir kanaate vardıysan bunu iyilikle düzelteceksin. 5-Her muhalifi ebediyen öyle kalacak sanma, fikrine ters bulup düşman bildiğin niceleri birde bakarsın ki samimi dostun oluvermiştir. Düşman bildiğin her gayri Müslim bile her zaman potansiyel bir Müslüman olmaya adaydır. 8- Ama buna kavuşmak sabır işidir, bunu elde etmek çok büyük bir nasibi vardır.
İşte bu tebliğin ilk şartı candan, sıcacık ve yumuşak konuşmadır. Allah Muhammedine bile, فبا رحمة من الله لنت لهم ولو كنت فظا غليظ القلب لأنفضوا من حولك “Senin onlara yumuşak konuşman Alla tarafından verilmiş bir rahmetti, eğer sen sert sözlü katı kalpli davransa idin, etrafından kesinlikle dağılırlardı” buyuruyor. (Al-i İmran 159) Düşünün bir Peygambere bile yumuşak davranması emredilirken bizlere ne oluyor da onun yolunda yürüyenlere kavga ediyoruz. Hem set dilli olursa dağılacak olanlar kim? Ebu Bekir, Ömer. Talha gibiler değil mi? Demek sert sözde hayır yok, öfke var garaz var.
Din her inananın iç değeri ve ortak değeridir. O zaviyeden bakınca her kafadan bir ses çıkması gayet doğaldır. Dini hakkında kimseyi susturma hakkına sahip değiliz. Ancak dine din dışı bir şeyin sokulmasına da seyirci kalamayız. Ama bunu temin etmek için kimseyle de harp eder gibi yapmayız. Sorun olan mesele ilmi ise ilim yapanlara havale ederiz. Lakin İlahiyat hocalarının bir kısmı, din görevlilerinden bazısı devlette görev yaptıklarından “din işinden sadece din adamları sorumludur, gerisi ne karışır” der gibi bir sonuca vardıklarından bu işe yalnız bizim bakma yetkimiz var (demiyorlarsa da) tek yetkiliymiş gibi konuşuyorlar. (Devamı var )