DUA ve yine DUA -2
Muzaffer CAN (Mekke-i Mükerreme)
Yeryüzünde dua’ya ihtiyaç duymayan kimse yoktu. Her insanın iç dünyasını açıp kalbî dertlerini söylemek istediği, bunları söylerken de kimsenin bilmemesini istediği bir zat vardır. Bu tertemiz iç duygu, müslüman olsun olmasın, çocukluk döneminde her millette aynıdır. Daha sonra reşitlik dönemine doğru büyürlerken ana ve babanın, öğretilenlerin ve içinde bulunduğu toplumun etkisi ile o çocuğun yaratılışındaki ulvi duyguların ayrı ayrı şekillenmesine yol açar.
Hazreti Allah bu konuda Rum suresi ayet 30 da فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَتَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُون “Sende yüzünü Allah’ın insanları üzerine koyduğu yaratılış olan fıtrata, Allah’ın yaratışı için hiç bir değişiklik olmayan (yaratıldığı üzere temiz kalan) hanif dinine çevir, ama insanların çoğu (ilmen bunu) bilemezler” buyurmaktadır. Bu günün ifadesiyle, demek ki Allah insanı yaratış evrelerinde tertemiz olarak kodlamıştır.
Buhârî, Müslim, Ebû Davut, Tahavi ve diğerlerinin Ebu Hüreyre (RA) tan nakillerine göre Efendimiz (SAV) bunu açılama sadedinde; «مَا مِنْ مَوْلُودٍ إِلَّا يُولَدُ عَلَى الفِطْرَةِ، فَأَبَوَاهُ يُهَوِّدَانِهِ أَوْ يُنَصِّرَانِهِ أَوْ يُمَجِّسَانِهِ، كَمَا تُنْتَجُ البَهِيمَةُ بَهِيمَةً جَمْعَاءَ، هَلْ تُحِسُّونَ فِيهَا مِنْ جَدْعَاءَ» ة -Her doğan islam fıtratı üzeri doğar, onu ana-babası yahudileştirir, veya hristiyanlaştırır, ya da mecusileştirir, tıpkı bir hayvanın doğuruşunda doğan hayvanın bütün organlarının topluca (hastalıksız olarak) sonuçlandığı gibidir, onda iç bir kesilme kopukluk görebiliyor musunuz” buyurdu.
Şu ilmin hala ispat yoluyla ulaşamadığı, ama gönül fısıltılarına, da engel olamadığı gerçek. İşte türlü sarsıntılarla bir oraya bir buraya savrulan insanların en sonunda bitap, çaresizlik içinde -dini ne olursa olsun- ellerini açarak boynunu bükerek, dertlerini ve elemllerini anlatabileceği, her şeyini bölüşebileceği bir büyükler BÜYÜĞÜNE o kadar ihtiyacı var ki. Ne var ki tam o sırada ebeveyn, öğreticiler ve çevre etkisine giriyor. Bu etkiye rağmen içindeki kaynayan bin bir ıstırabı anlatacak birini arıyor, ya puta veya onun yerine kutsal saydığı birine yahut bir başka uydurma din ilahına. ve Allaha el açıyor. İnsan daralınca gönül sesine kulak verir, verir de yüzlerce tecrübeden sonra. Kolay mı o kadar teslim olmak, kolay mı firavunlaştıktan sonra, hem “en büyük rabbiniz benim” deme küstahlığından sonra… Şeytana “ben senin şerrinden korktum, ben Allahtan korkarım” dedirttikten sonra…
Dünyanın neresinde olursak olalım, bükülen boyunlarla, açılan kollarla, üzgün ve kısık seslerle dua edince, O kimsesizlerin kimsesi olan seninde yar ve yardımcın olacaktır. Yarın inşallah nebilerin ve Rasüllerin dualarından bir demet gül sunmak dileğiyle.