DÜA , DÜA YİNE DÜA
Muzaffer CAN (Mekke)
Dua dua eller karıncalanmış,
Yıldızlar avuçta gök parçalanmış
Dua, Kuranda o kadar çok o kadar çeşitli ifadelerle geçer ki insan bu kadar çeşitli ifadelerin farz oluğuna hüküm veresi gelir. Mesela Araf 55 ayetinde Allah: ادْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً Rabbinize sükunetle ve gizlice dua edin” buyurur. Ğafir suresinde de وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ (60) Rabbiniz “siz bana dua edin bende size dualarınızı kabul edeyim, bana ibadet etmekten kibirlenenleri yakında cehenneme koyarız, buyurdu”
Görüldüğü gibi “dua edin” sığaları hep emirdir, emir kipleri böyle olunca farz olmaktadır, ancak bu kadar önemli, o kadar Kuranda geçmesine rağmen Allah bunu bize niye farz etmemiş, diğer fazlar gibi bir takım şartlara bağlamamıştır. Böylece insana büyük bir fırsat, her şartta her durumda el açarak yakarma fırsatı vermiştir. Hemde hiç bir kayıt olamadan.
Hem Allah duayı her isteğe göre misallendirip her bir dua ederken tutunacağımız bir ismi şerifini vermiştir. Allah buyurur ki; قُلِ ادْعُوا اللَّهَ أَوِ ادْعُوا الرَّحْمَنَ أَيًّا مَا تَدْعُوا فَلَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَى وَلَا تَجْهَرْ بِصَلَاتِكَ وَلَا تُخَافِتْ بِهَا وَابْتَغِ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلًا ( Esra110) “De ki, ister Allaha dua et, veya Rahmana dua et (fark etmez), hangi duayı yaparsan onun esma-i hüsnası /güzel isimleri (ndan anacak bir adı) vardır, sesini (niyazında) yükseltme, tamamen de kısma ikisi arasında bir yol izle!
Demek yaptığımız her duayı Allahın isimlerinden o duaya uygun bir esması anmamız gerekir. Mesela merhamet istiyorsak ya Rahim tevbe ediyorsak ya Tevvab, bağışlamasını diliyorsak ya Ğaffâr, ismi ile duya başlamamız gerekir. Duaya başlarken Allaha hamd ile başlanır v Onu öven ayetler ve hadislerde Efendimiz (sav) ne söylemiş ise onu bizde söyleriz.
Duanın arapça mı olması gerekir?
Yapılan dua eğer Kuran ve kesin sünnette geçen bir dua ise arapça olması gerekir, mesela namazlarda okunan rabbena gibi, çünkü bunlar sipariş hükmündedir. Yok öyle değilse, kişi Allaha yalvarıp yakarıyorsa veya Allahtan af yada yaptığı ibadetin kabul olması için dua ediyorsa o zaman her bir fert hangi dili kullanıyorsa o dil ile dua yapar. Hem “dua ibadetin özü” olarak ifade edilir. Bizim dualarımızda zamanı yeri olmayan, her an Rabbimize isteklerimizi bildirdiğimiz bir ibadettir. Bilmediğimiz bir şeyi tekrarlamış oluruz ama ne istediğini bilmeden.
Duanın en çok yapıldığı yer Kabedir. Kabe insanın Allaha kendini en yakın hissettiği, af olma ümidinin doruklara yükseldiği, Allahı hatırlatan şiarların/sembollerin diyarıdır. Hem Mevlamızın ومن يعظم شعائر الله فانها من تقوى القلوب kim Allahın şiarlarına tazim ederse (bilsin ki) çünkü bu şiarlar kalplerin taqvasındandır.” buyurduğu yüce ve yücelten yerdir.” (Hac 32) Bu ulvi yerde yapılan dualar boşa gitmeyecektir inşallah. Ancak dua edilirken çok dikkat etmemiz gerekiyor, hemde duanın adamakıllı bir dua olması gerek, hem iç dünyanın mesajı hükmünde olduğundan sakin ve gizli olması gerekir.
Özellikle de “sen imkanı varsa falancayı islah et, eğer islahı mümkün değilse onu kahret” gibi sözlerle Allaha akıl verme cüretinden sakınalım. Kimselere beddua yapmayalım. En kötü bildiğiz birine bile, ya Rabbi onu kötülülerden ancak sen çevirirsin” şeklindeki duanız ona lanet okumanızdan daha hayırlı olduğunu unutmayalım. Unutma zira sen yaradana yakarıyorsun, bu yakarış insanı ihsan rütbesine ulaştırır. Dua dil ile yapılan değil, dîl (gönül) ile yapılandır.
Bugünlerde milletimiz ve memleketimizin üzerinde kara bulutlar dolaşıyor, bir akıl tutulması, bir öfke, kin ve intikam alma yaygarası etrafa serseri kurşun gibi zarar veriyor. İnşallah istekleri olmadan problemin kaynağının dış kaynaklı olduğunu anlarlar. Bu gün müspet olanın istikametini bozmadan mücadeleyi sonuna kadar savunması bir vatan borcudur. Aman kana ve kine bulaşmamaya sabredelim. İmkanı olmayan kardeşlerimizden bilhassa Mekke ve Medine’de ömre için bulunanlardan el açıp, dil dökmelerini istirham ederim.
Boyun bükük, kol açık asümane göz kapanık,
Ne inliyor şimdi o cemaat ne inliyor artık.
Etrafı dolduran eller ki Allaha yalvarıyor.
Yarıp ta boşluğu bir müttekay-ı nur arıyor,
O nuru gönder İlahi, asırlar oldu yeter,
Bunaldı milletin afakı bir sabah ister.
………………………………………………………………
Ya erhamer-rahimin bizi belasını kendi aralarında verdiklerinden eyleme.