BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE
Ali KONUKSEVEN (Makale)
Merhaba dostlar.
Bu yazımda değişik bir konuyu ele alarak sizlere bir kitap tanıtmak istiyorum. Bifa Bisküvinin oluşturduğu, tüm kitaplıklarda bulunan, bir solukta okuduğum ve herkese tavsiye edeceğim bir kitap.
Finlandiya tarihinin son aşamasını Fin Kültürü'nün dikkat çeken düşünce ve kalkınma gelişimini yakından incelemiş bir yazar olan Grıgory Petrov’un izlenimlerini kaleme almasıyla oluşan bu eser, bir zamanlar bataklıklar diyarı olan Finlandiya'yı "Beyaz Zambaklar Ülkesi"ne dönüştüren kültürel ve sosyal çalışmaların anlatımıdır. Bu çalışmalar arasında Finli aydınlarla halk arasındaki sıcak ilişki ve yakınlaşmanın büyük yeri vardır.
“Beyaz Zambaklar Ülkesinde”, ilk olarak Mustafa Kemal Atatürk zamanında Türkçe’ye çevrilmiştir. Atatürk, kitabı okuduğunda bu destansı başarıdan çok etkilenmiş ve derhal kitabın tüm okulların, özellikle de askeri okulların müfredatına dâhil edilmesine karar vermiştir. Atatürk Türk askerinin ülkelerindeki "yaşamı yenilemek" için mutlaka bu kitabı okuması gerektiğine inanmıştır. O vakitler, kitap o kadar çok ilgi görmüş ki, Kuran-ı Kerim'den sonra en çok okunan kitap haline gelmiştir.
Bu kitap tüm yoksulluğa, imkansızlıklara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde; askerlerden din adamlarına, profesörlerden öğretmenlere, doktorlardan iş adamlarına kadar her meslekten insanın omuz omuza bir dayanışma sergileyerek, Finlandiya'yı, ülkelerini geri kalmışlıktan kurtarmak için nasıl büyük bir mücadele verdiklerini, tüm insanlığa örnek olacak bir şekilde gözler önüne sermektedir.
Şimdi Fin aydınlanmasının kahramanlarından olan Snelman ve arkadaşlarının kitap içerisinde geçen bazı konuşmalarını aktarıyorum:
“Robinson’un hikâyesini okumuş veya duymuşsunuzdur. Fırtına gemiyi parçalamış. Bütün yolcular boğulmuş. Bir genç çocuk, tahta parçası üzerinde yalnız başına kurtulmuş. Dalgalar onu ıssız bir adaya sürüklemiş. Robinson gemiden kurtarabildiklerini adaya sürüklüyor. Orada önce kendine bir barınak yapıyor, sonra buğday ekiyor, yaban keçilerini evcilleştiriyor. Yerleşik ve düzenli bir hayat kuruyor.
Ey Fin kardeşler, milletimizi oluşturan 2 milyon Fin, Robinson denen çocuktan daha güçsüz, daha iradesiz, daha akılsız mıdır? Hayata ve insanlara karşı görevinizin neden ibaret olduğunu düşününüz.”
Snelman’ın İngilizlere hayranlık duyan ve kendilerini futbola adamış futboldan başka bir şey düşünmeyen Finli gençlere yaptığı konuşmadan bir kesit:
“Snelman ve arkadaşları, gençlerde zekâ dolu beyinlerin yerine güçlü manda ayaklarının oluşmasına razı olmadılar ve ünlü bir futbol kulübünün kurulusunun onuncu yıldönümü kutlamalarında Snelman futbolculara şöyle seslendi:
Fin gençliğinin sporla uğraştığını görerek seviniyorum. Fakat hiçbir şeyde aşırıya kaçmamalıdır! Hiçbir şey tek taraflı olmamalıdır. Her şeyde orta yol gözetilmelidir. Her şey zamanında ve yerinde yapılmalıdır. Bacakları öküz ayakları gibi güçlü, ama beyinleri koyun beyni gibi zayıf insanlar bizim idealimiz değildir. Sizin vazifeniz şutla topu yükseklere fırlatmak değil, Fin milletinin haysiyet ve şerefini yükseltmektir”.
Değerli okurlarım ve sevgili gençler.
Herkesin kendince dersler alacağı bu kitap, güzel yurdumuzun halk gücüyle kalkınmasına ve toplumsal dayanışma ruhuna vesile olması açısından çok önem taşımaktadır.
Dayanışma, yardımlaşma ve herkesin sorumluluğunu yerine getirmesi sonucu insanların ve toplumun nelere kadir olduğu “Zoru başarırız, imkânsız için biraz uğraşırız” sözü ile ifade edilebilen bir prensibi bu kitapta açıkça görüyoruz.
Bir toplum tüm katmanlarıyla birleşir kenetlenirse yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Bunu Cumhuriyetimizin kuruluşunda Ulu Önder Atatürk’ün “Ya İstiklal Ya Ölüm” çatısı altında kadınıyla erkeğiyle genciyle yaşlısıyla toplanan ecdadımızda gördük. Şimdi bizlere düşen güzel Türkiye’mizi daha ileri hedeflere ulaştırabilmek için toplum olarak kenetlenip var gücümüzle çalışmaktır.
Sağlıcakla kalın…