KATSAMER(Karaman tarih ve Sosyal Bilimler araştırma Merkezi Kurucusu ve Genel koordinatörü
Av. Arb. Ömer Karayumak
Merhabalar sevgili okuyucularım
“TARİHİN SÜZGECİNDEN” köşemizdeki tarih sohbetlerimize yeni bir ulusal TV de yeniden sizlerle beraber olacağız. (1)Bir yazar için, bir proğramcı için okuyucusu ile beraber olmak, onlarla konuşmak, onlarla sohbet etmek, onlarla gönül birliği ve fikir birliği içinde kucaklaşabilmek tarif edilmez bir mutluluk kaynağıdır. Bu sevgiyi, bu mutluluğu kelimelerle ifade etmem mümkün değildir. Okuyucularınızdan gelen bir mektup, bir faks, bir e-mail; Sanki çok uzaklardaki bir sevdiğinizin gönderdiği bir armağan gibi heyecanlandırır sizi. Oysa ne siz onları tanırsınız ne de onlar sizi...Çoğu zaman taltif alırsınız...Çoğu zaman tenkit....Ama bilirsiniz ki onlar sadece sizinle bütünleşen, sizinle birlikte düşünen dostlarınızdır...
Şöyle bir bakıyorum geçmiş günlere...1966 yılında başlamışım gazeteciliğe. Yani 16 yaşında iken. Başımızda kavak yellerinin estiği günler. Delikanlılık çağının dur durak bilmeyen günleri... Hayatımın belki de en mutlu olduğum demleri...
“KARAMAN’DA UYANIŞ” gazetesi ile başlayan ve aralıklarla devam eden tam 45 yıllık bir serüven. İlk makaleyi yazdığım günün heyecanı ....Daha dördüncü sayıda ilk defa savcının karşısında ilk duruşmaya çıktığım anın heyecanı ve korkusu. İlk mahkemeden sonra ne olacak endişesi... Polis, jandarma, savcı, mahkeme derken ilk kesin kararımı verdiğim ve “ne olursa olsun ben Avukat olacağım” dediğim an...
O zamanlar gazetecilik şimdiki gibi değildi. Zor...Hem de çok zor bir meslekti.
Ne bilgisayar vardı ne de ofset makinalar...Harfler teker teker kumpaslarla dizilir, resimler kalıba alınarak konurdu sayfaya. Dizgide kullanılan kurşun rakamlar ve harfler yüzünden ellerimiz ve yüzümüzün Arap bacıya döndüğümüz günler. Müzelik daktilomuzun kırık harfleri ve eskimiş şeritleri…Sahibi de, mes’ul müdürü de, musahhihi de muhabiri de, genelde hep aynı kişi olurdu. Emniyetten haber almak için bekçi baba ile çok iyi geçinmek zorundaydık. Kaymakamlığa ise ” tahrirat katibi” onaylı girilirdi hep.
Ama bir şey daha vardı ki, bütün bu olumsuzlukları, bütün bu zorlukları bir kalemde alıp götürürdü. O zamanlar gerçekten “GAZETECİLİK” yapılırdı. Gazetecilik bir meslekti. Gazeteci olmayanlar, gazetecilik ahlakına sahip olamayanlar asla meydana çıkamazdı. Hele hele şimdilerde olduğu gibi uzaktan kumanda ile idare edilen, gazetecilikle uzaktan yakından alakası olmayan kişilerin “ben gazeteciyim” diyebilmesi düşünülmezdi bile. Zaten okuyucu hemen tepkisini gösterirdi. “hadi lan çulsuz!..Sen gazeteci değil sığır çobanı bile olamassın” der ve gülüp
geçerdi. Meslektaşlar arasında yardımlaşma vardı. Birlik, beraberlik vardı. Haber yarışında birbirimizi ustaca atlatırdık ama, yardımlaşma söz konusu olunca yarım ekmeğimiz varsa yarısını paylaşır yerdik. Kadir Mangırcı’nın (Allah’ım sağlık ve şifalar versin) küçücük kırtasiye dükkanında sevgili Hasan Özünal kardeşimle birlikte bugün kimler gelecek bakalım diye gözümüz yolda eşi dostu beklerdik. Helvacı dükkanından aldığımız ıccak helva tahin karışımı yeterdi ziyafet için.
Çok iyi hatırlıyorum..1970 li yıllarda BBC den gelen bir TV muhabiri(o zamanlar bizde sadece TRT vardı ve TRT muhabirleri kendilerini insan üstü gördükleri için Anadolu basınının emekçileriyle işbirliği yapmaları onurlarına dokunurdu.) arkeolojik çekimler için geldiği Karaman’da ilk defa kaymakamdan önce bir gazeteci olarak beni ziyaret ettiği için adamın ilçeden nerdeyse bir kovulmadığı kalmıştı.
Derken...İstanbul Bab-ı ali serüvenleri...O zamanların en solcu gazetesi olan “yeni Ortam”da başlayan ve aralıklarla devam eden uzun,çileli, ama mutlu yıllar..
Bunları niçin anlatıyorum?..
Karaman’ da yıllardır süregelen bir gazetecilik mesleği var.. Hepsi Anadolu basınının çilesini yaşıyorlar. Ve bu gazetelerde yetişen insanlar... Kimisi emekli olmuş kendi yalnızlık köşesine çekilmiş, kimisi mesleği bırakmış ,ya torunlarıyla ya da bağ bahçe ile uğraşıyorlar. Ne bir araya gelip sohbet edecek, ne de Karaman’ın sosyal, ekonomik ve tarihsel sorunları ile ilgilenecek zamanları var. Bir tek Ahmet Cicibıyık kardeşim bütün zorluklara rağman Uyanış gazetesini devam ettirmenin savaşını veriyor.
Beni en çok üzen konulardan birisi de nüfusu 180.000 lere dayanmış bu kadim şehirde bir tek TV.un olmayışı. Ulusal yayıncılıktan vazgeçtik ama hiç değilse seneler önceki yerel TV kanalları yeniden kurulabilse. Bu alanda TV yayıncılığı yapmak isteyen dostların çalışmalarına Karaman sivil toplum örgütlerinin, Ticaret odalarının, valiliğin, Belediyenin maddi ve manevi katkıları büyük bir boşluğu dolduracaktır.
Unutmayalım ki herkesin, ama herkesin Karaman için yapacağı bir hizmet mutlaka vardır.
(1):Fethiye’de ulusal yayın yapan Kanal F Tv.sinde
Yaptığım haftalık tarih proğramı