1948’e kadar teröristler listesinde aranır numarası yapılan işgalcilere, 1948 yılında kendilerine devlet süsü verdiler ve terörist başını başkan yaptılar, diğerlerini de bakan yaptılar ama hiçbir zaman devlet olamadılar.
Yüz yıldan fazla zaman içinde yataklarına bile silaha sarılarak, yakıp, yıkıp, sahiplerini öldürdükleri evlerin yerine yerleştikleri Filistinlilerin evlerinin üstüne yaptıkları villalarının sığınağında yattılar.
Şairin dediği gibi:
“Ne kendi etti rahat
Ne âlem buldu huzur
Yıkılıp gitti cihandan
Dayansın ehli kubur.”
Rahat olmadılar huzur vermediler.
Akrep hayatı yaşayarak zehir üretip kendi zehirleriyle zehirlenmeye ve zehirlemeye devam ettiler ve ediyorlar.
Kimse Müslüman’a zarar veremez.
“Size bir iyilik dokunsa onları tasalandırır. Size bir kötülük dokunsa onunla neşelenirler. Eğer sabreder ve sakınırsanız onların hilesi hiçbir şeyle size zarar veremez. Şüphesiz Allah yaptıklarını kuşatmıştır.” (Al-i İmran süresi ayet 3/120)
Biz, içimizi imanla, dışımızı ameli salihle süsler, gönlümüzde Allah’tan başkasından korkmaya yer bırakmazsak ve hayatı onun gönderdiği kitap olan Kur’an-ı Kerim’i, elçisinin anladığı ve uyguladığı şekilde uygularsak Allah bize yardımını göndereceğini haber veriyor.
Bugünlerde ben şu yazacağım ayeti çokça okuyor ve üzerine konuşuyorum:
“De ki: Siz, bizim hakkımızda iki güzellikten (gazilik veya şehitlikten) başkasını gözetleyemezsiniz. Biz ise, Allah katından veya bizim ellerimizle bir azabın size isabet etmesini gözetliyoruz.
Gözetleyin; biz de sizinle beraber gözetleyenlerdeniz.” (Tevbe süresi ayet 9/52)
Moğolların taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmadığı bir dönemde, değerli bir İslam âlimine hâkim, ceza olarak tek kişilik hücrede hapis cezası verince ilim adamı sevinmiş.
Hâkim:
Hayrola niye seviniyorsun diye sormuş.
İlim adamı:
Bugüne kadar ilim okumaktan ve okutmaktan nafile ibadetlere zaman ayıramamıştım. Şimdi hücrede bu ibadetleri yaparım.
Hâkim-Hayır sana sürgün cezası veriyorum, demiş.
İlim adamı biraz daha sevinmiş ve bu şehirden başka şehir görmemiştim iyi olur. Başka şehirler de görürüm.
- Hâkim, idamına karar verince adam daha çok sevinmiş ve "Müminin arzusu şehit olmaktır" deyince Hakim, "Serbest bırakın" demiş. - İlim adamı:
-Bizim, hapsimiz halvet, sürgünümüz seyahat, katlimiz şehadet. Biz cennetimizi göğsümüzde taşırız. Biz nereye gidersek cennetimizle gideriz demiş.
Sahabe-i kiramın büyüklerinden, ilk Müslüman olanlardan Habbab bin Erat, Sevgili Peygamberimize gelerek, “Düşmanların bu zulmüne karşı Allah’a dua etmeyecek misiniz?” der:
“Bir gün Habbab b. Eret, Sevgili Peygamberimize geldim, Kâbe’nin gölgesinde bürdesine bürünmüş yatıyordu, “Ya Rasülellah, zalimlerin zulmünden kurtulmamız için dua etmeyecek misiniz?” dedim.
Sevgili Peygamberimiz oturumuna geldi, yüzü kıpkırmızı olmuştu ve şöyle dedi: “Sizden öncekilerin eti ve sinirleri demir taraklarla kemiğinden ayırılırdı da bu zulüm onları dinlerinden ayıramazdı.
Bıçkıyı başın tam ortasına koyarlar, başını ikiye ayırırlardı yine de dininden döndüremezlerdi. Elbette bu iş tamama erecek. İslam hâkim olacak. Bir atlı, Sana şehrinden Hadramut’a kadar tek başına gidecek ve Allah’tan başka kimseden korkmayacak” buyurur. (Buhari, Sahih, Menakıb’il-Ensar hadis 3852, Beyhaki, Delail 2/283)
Batı’nın batıl peşinde uzman olanlarının yaptıkları ve yaptırdıkları anket ve araştırmalarda hep, “Maalesef, yükselen değer İslam’dır” demeye devam ediyorlar.
Onun için bütün Batılı devletlerin birkaçı hariç, hepsi zalimlerin yanında yer alarak, zulüm saltanatının yıkılmaması için her zalimin yanında yer alarak, zalimle mazlumun kim olduğunu dünyaya göstererek bize yardım etmiş oluyorlar.
Yorumlar
Kalan Karakter: