Sevgili
dostlar,
İnsanların
düşündükleri, olgunlaştırdıkları düşünceler, görüşler, fikirler her zaman
tartışmaya açık olmalı doğruyu bulabilmek için. Kendisine ve bilgisine
güvenmeyenler eleştiriden korkar. En tehlikeli tutum, “bildiklerimizin tek
doğru” olduğuna inanmaktır. Bir sonraki paylaşımlarımda AŞK ile ilgili
bilgileri ve görüşleri, düşünceleri aklın, vahyin ve bilimin ışığında
tartışarak, analiz ederek doğru neyse bulmaya ve ulaşmaya çalışacağız.
Zihnimize
yerleştirilmiş ön yargılı doğruların, “toptan reddeden” anlayışların,
bagajlarımıza yüklenilen hurafe tuzaklarına düşülmemeli. Doğrunun ve hakikatin
peşinde olmak öğrenmeye ve eleştiriye açık olmayı gerektirir. Aşk üstüne
araştırmalarım ve incelemelerim beni doğruya yaklaştıran pek çok bilgilere
ulaştırdı. Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum. Umarım aydınlanmalara ve
doğrulara ulaşmaya vesile olur. İnşallah!
Okuduğumuz
her şeyden bir şeyler öğrenmeye çalışalım. Okuduğumuz üzerine düşünüp
derinlemesine tefekkür edersek bilgimiz artar. Bilgimiz arttıkça doğru fikirler
ve düşünceler üretebiliriz. Okuduğumuzun üzerine düşünmez isek kesinlikle
bilgimiz artmaz. Dünyanın en iyi kitabını okusak dahi! Okunan üzerinde
düşünmeden sürekli okumak dahi(her ne okunursa okunsun) beynin, zihnin ve aklın
gelişimini engeller. Hatta zekâ geriliğine de sebep olur.
Okumak,
bilgilenmek, düşünmek ve yazmak; bu evrensel hayata bir şeyler katabilmek ve
insan olabilmek çok ama çok önemlidir. Bu, her insan için, kendi çapında ve
lüzumu çerçevesinde bir görevdir. Bende bu sorumluluğu mümkün olduğunca
bildiklerimi ve öğrendiğim yeni şeyleri sizlerle paylaşarak yerine getirmeye
çalışıyorum. Hep birlikte bilgeliğimizi artıralım. Kişiliğimizi
zenginleştirelim. “Bilginin güç, gücün de bilgi olduğunu” bilincine ulaşalım.
İnşallah!
Sevgili
dostlar,
Araştırmalarım,
aşka düşmüş(özellikle ilahi aşka düşenler) veya âşık olduğunu söyleyenleri
inceleyip tavırlarını, davranışlarını, sözlerini, düşünce ve fikirlerini analiz
edip; bilimsel ve Kur’an’ı açıdan değerlendirildiğinde oldukça sorunlu
oldukları ortaya çıkıyor.
Ve
diyorum ki: SEVGİ ERDİRİR VE OLDURUR-
AŞK İSE MAHVEDER, SAPITTIRIR VE ÖLDÜRÜR!
Aşkta
her daim dert, sıkıntı, ahu figan, çok çeşitli hezeyanlar varken; sevgide
huzur, mutluluk ferahlık ve akıl vardır. Aşk ta akıl devre dışıdır. Sevgide
dengesiz tavırlar ve davranışlar görülmez. Aşkta ise çoğu zaman dengesizce
tavırlar, hezeyansak davranışlar ve inançlar görülebilmektedir. Bu iki kelimenin
farklı mana ve muhteva içermelerine karşın, genellikle aynı anlamda
kullanılmaktadır. Sevgi ile aşk aynı değildir sevgi kelimesinin yerine
kullanılan aşk kelimesi yanlış kullanımdır.
SEVGİ AŞK DEĞİLDİR AŞKTA SEVGİ
DEĞİLDİR. HER İKİSİ DE FARKLI OLGULARDIR!
Kuvvetle
muhtemeldir ki aşk üzerine paylaşımlarda bazı bağnazlar, tarikatçılar,
mutasavvıflar, cahil yobazlar beni aforoz/tekfir edeceklerdir. Hatta bazıları
da son derece edep ve ahlaktan mahrumlarda küfür edeceklerdir. Bilgisine
güvenmeyen, düşünemeyen, tefekkür edip fikir üretemeyen; Prof. İsmail Hakkı
Aydının hocanın deyimiyle; “Genetiği değiştirilmiş İslam (GDİ)!” ile kendini
Müslüman zannedenler saldıracaklardır. Rahmetli Psikiyatrist Dr. Hamdi
Kalyoncunun(Allah’ın rahmeti üzerine, makamı cennet olsun) ifadeleri ile
‘uydurulup yutturulan din’ müntesipleri de saldıracaklardır.
Sevgili
dostlar,
Cehalet
bilgi eksikliği değildir. Şayet cehalet bilgi eksikliği olsaydı eksik bilgi
tamamlanır, cehalette ortadan kalkar toplumda cehaletten kurtulurdu. Aslında tam
olarak cehalet bilimsel bilgiye, gerçeğe ve hakikate direnmek, gerçeği ve hakkı
kabul etmemektir.
‘’Cahil
olmakla cahil kalmak aynı şey değildir..’’
Beyin
cerrahı sayın Prof. İsmail Hakkı Aydın: Düşünen bir beyin, her zaman, daima
ibadet eden, ancak, neden ibadet ettiğinin bilincinde olmayandan çok daha
mukaddestir. Yaratıcı olmayan beyin, tekrara düşer. Tekrara düşen beyin,
üretemez, yaşlanır, küflenir, tükenir! Diyor.
Önceki
paylaşımlarımızda düşünmeyi şöyle tanımlamış idik: ‘’Düşünmek, bize aktarılan
bilgiye bilimsel bir kuşkuyla yaklaşarak sorgulamak; değişik bakış açılarıyla o
bilgileri irdeleyerek zenginleştirmektir.’’
Bilimsel
ve bilgi temelli düşünelim ki; doğruyla yanlışı bilgece bir birinden ayırabilme
yetimiz gelişsin.
Hikmet;
doğruyla yanlışı bilgece bir birinden ayıra bilme demek değil mi? Yüce Yaratıcı
doğruyla yanlışı ayırt etmek için akıl edip düşünene, tefekkür ederek fikir
üretene katından hikmet verir.
Dinini
tilkiden öğrenirsen, çalınmış tavuğun etinin haram olduğuna asla inanmazsın. Dinini
tasavvuftan ve hurafe dolu menkıbelerden öğrenenin durumu dinini tilkiden
öğrenmekle aynıdır. Kur’an’dan ayette getirsen aşk hezeyanı içinde olana ve
müntesiplerine inandıramıyorsun.
Şüphesiz;
tefekkür ederek derinlemesine düşünüp aklını işleterek şirkin bataklığından
çıkmak için doğruyu aramayanların, doğruyu kabul etmeyenlerin sorumlulukları
kendilerine aittir.
Aşk
ve Sevgi üzerine paylaşımlarımızda buluşmak dileğiyle, İnşallah!
Hoşça, dostça ve sevgiyle kalın!