Doğanın süsleri vardır. Ormanla da kaplı olsa, karla da kaplı olsa dağlar bir güzelliktir. Denizler, nehirler, bulutlar ve pek çok güzelliği barındıran doğa bir başka güzeldir.
Ormanlar ise başlı başına bir güzellik, bir hayattır. Sadece ağaçtan müteşekkil değildir elbet. Barındırdığı binlerce hayat ile de bambaşka bir dünyadır.
Ama orman denilince aklımıza ilk gelen sanayi ve günlük hayatta kullanılabilecek üretken ağaçlar yerine “inadım inat” bir yaklaşımla çam ağacı kavramını bir türlü yok edemedik. En verimli ağaçlarımız yerine, bizlere dışardan birilerinin dayattığı çam ormanları yerine, meyveli ağaçların bir karması ile ormanlar oluşturma fikri, nerede ise yüz yıl sonra akıllara geldi. Günümüzde tartışılır oldu. Dağlarımız bademe, zeytine, cevize, iğdeye, dağ armuduna, yaban elmasına vb. hasret kaldı
İklim ve toprak yapısına uygun meyveli ağaçlardan oluşan ormanların ekonomiye katkısının yanı sıra endemik yapıların korunması ve gelişmesine katkısı da tartışılamayacak kadar gerçektir.
Kurda kuşa ve tüm canlılara beslenme deposu oluşturabilir, yok olan türlerin korunmasında büyük katkılar sağlar.
Doğalgazın gelişi ile sona eren yakacak odun ihtiyacı, inşaat sektörüne hâkim olan suni malzemeler de orman depolarındaki durumu çok güzel özetliyor.
Ama dedik ya “İnadım inat”: Haçlı sığla ağaçlarımızı çalıp da yerine çam önerdi ya demek ki doğrudur…
Yazın bütün haşmeti ile sürdüğü şu günler orman denilince aklımıza ilk anda orman yangınları gelmekte.
Her gün cennet yurdumuzun bir köşesinden, bazen birkaç köşesinden acı haberler almaktayız.
Toplumda bu konudaki bilinçlenme hızla artıyor. Artsa da yine özellikle vicdan eğitiminden çok çok uzak eğitim sistemimizin ve kapitalist mantığın mahvettiği bazı dimağlar bu yangınlara sebep olabiliyor.
İster kasıt, ister dikkatsizlik ve ihmal olsun çok ama çok büyük bir suç…
Geçtiğimiz Pazar günü duygulandıran ve göz yaşartan bir tablo yaşadık.
Torunlarla yeryüzü cennetine dönüştürdüğümüz Gökçe Çamlığında, bulunduğumuz yerin yakınından telaşla geçen iki beyefendi seyir terasından duman gördüklerini ve oraya gittiklerini söylediler.
Seyir terası yakındı ve çıkıp baktığımızda kesif bir duman bir bölgeyi kaplamıştı.
Elbet her şeyi unutup o bölgeye biz de koştuk.
Vardığımızda gördüğümüz manzara bir harika idi. Bizim genlerimizdeki hasletin bir yansıması idi. Bölgede piknik yapanların nerede ise tamamı orada idi. Küçük çocuklar, hanımlar beyler bir seferberlik havası içinde…
Bilinçli birkaç kişi yönlendirmeler için bir şeyler söylüyor ve bir nefer edası ile yakındaki herkes uygulamaya geçiyordu. Ellerde su bidonları herkes kendi mülkü yanarcasına bir çaba içinde idi.
Biz vardığımız anda söndürme tamamlanmak üzere idi. Bölgeye ilk varan o iki beyefendi bağırarak etrafı haberdar etmiş ve dakikalar içinde yangın kontrol altına alınmış, genişleme bölgeleri temizlenmiş ve görülen her aleve sular dökülmüştü.
Yangın müdahale ekipleri beklense de boş durulmuyor ağaçların gövdelerinde bile soğutma işlemleri yapılıyordu.
Ama çok ilginçtir ki rüzgârın ateşi götürdüğü yönde öylesi sık ağaçlar vardı ki bir tutuşsa rüzgârın da etkisi ile binlerce hektar alan kül olabilirdi. On metreden daha az bir mesafede yangının önü kesilmişti.
Bu durum bu müdahalenin ne kadar önemli olduğunu kanıtlıyor.
Ekiplerin gelmesi ile soğutma işlemi de tamamlandı.
Bu arada bir şahsın bir bidon döküp, ateş attığı iddiası da gündeme geldi.
Son günlerde çok güzel çalışmalarına şahit olduğumuz Jandarma ve Emniyet teşkilatı, sebep olanı bulacaktır bu kesin.
Aynı gün Mut Yolu üzerinde bir başka yangın başlangıcı da önlenmişti.
Karamanda Orman ve Çevre Müdürü olarak görev yapmış olan Sayın Ahmet Duran zamanında ağaçlandırma çalışmaları çok büyük mesafe kat etmiş, orman ve çevre bilinci konusunda çok değerli çalışmalar yapılmıştı. O dönem konuya yakından ilgi duymuş ve öğrenmiştik ki bir dekar alanın bile ağaçlandırılması oldukça büyük maliyetlerdi.
Ama bizde bir önemli alışkanlık oluşmadı. Sürdürülebilirlik.
Fidanı dikeriz, tuttu mu tutmadı mı bakmayız. Tuttu ise büyüyüp, kendisine yetinceye kadar su ve başka ihtiyaçları ile ilgilenmeyiz. Yine de tüm şartları aşıp gelişen ormanların korunması konusunda özen göstermede zayıfız.
Zenginliğin en önemli şartı önce mevcudu korumak ve onu periyodik bir biçimde arttırmaktır. Zenginliği arttırma çabasına devam ederken mevcudu muhafaza konusu ihmal edilmemeli.
Kıssadan hisse;
Bu güne kadar yapılanlar gözden geçirilip, bundan sonra iklim ve toprak yapısına uygun meyveli ağaçlara ağırlık verilmeli ve mutlaka muhafaza konusunda devrim niteliğinde çok ciddi çalışmalar yapılmalıdır.
Her zaman iki kişi seyir terasından duman görmüyor. Bölgeye koşup ses tellerini yırtarcasına yardım istemiyor. Sesi duyanlar bidonları alıp koşmuyor. Tüm dikkati ile felakete yol açabilecek bir ateşi söndürmüyor.
Bu konunun bilimsel bir çalışması yapılarak acil müdahale yöntemleri arttırılmalıdır.