Toplumların sosyolojik yapılarında önemli unsurlar vardır.
Eğitim, sağlık, kültür vb…
Ama bir özellik var ki tüm bunların özüdür, temelidir.
O da üretim…
Toplumun sınırsız istekleri vardır elbet. Ama bu ihtiyaç ve isteklerin en başında temel ihtiyaçlar gelir.
Bunları toplumuna yeteri kadarını üretenler tam bağımsızlık için en büyük yolu kat etmiştir.
Bu yelpaze epey geniştir elbet. Beslenme ile başlayan bu yelpaze, askeri ihtiyaçlara, eğlence malzemelerine kadar uzanır…
Karamanımız da aslında kendine yetecek tüm ihtiyaçları üretecek kapasitededir. İklim ve coğrafi konum başta olmak üzere kültürel yapısına varıncaya kadar şartlarımız çok uygundur. Gerçi bugün bu imkânları çok ama çok az kullanıyoruz ama yine de müteşebbislerimiz yurt genelinde başarılı.
Sanayideki başarılarımızın yanında tarımsal alanda da oldukça güçlüyüz…
Sanayici işini bilir. Kapitalist yapı içinde kendilerine bir sistem kurabilir.
Ancak tarım sektöründeki çabalar biraz kısır kalıyor.
Üretici birliklerimiz var. Bir sır gibi ortalara pek çıkmayan bu birliklerimizden bilebildiklerimiz, elma, sığırcılık, süt üretimi arıcılık konularında olanları zaman zaman duyarız.
Amaçları yönetmeliklerinde yazıyordur mutlaka. İyi niyetli ve güzel amaçlar için çabaladıklarından da şüphemiz yok elbet.
Ama bir şeyler ters gidiyor.
Bahçesinde 3-5 liraya elmasını satamayan elma üreticisi var iken, aynı apartmandan komşusu o elmayı köşedeki marketten 25-30 liradan almak durumunda kalıyor.
Sütte ve balda da durum aynı. Yumurta, zeytin gibi muhtelif ürünlerde de bir kargaşa sürüp gidiyor.
Bunların birlikleri bir güzellik yapsa…
Şehrin nüfus yoğunluğu fazla bölgelerinde kenarda köşede kirası ucuz geniş mekânlar tutsa…
Üyelerine kura veya başka bir yöntemle haklar tanısa… Oralara minicik satış birimleri oluştursa. Aynı anda 10-20 üretici kendi ürünlerini getirse orada satsa… İhtiyaç sahibi 30 liraya almaya zorlandığı elmayı oradan 15 liraya alsa… 5 liraya satamadığı elmayı da üreticimiz 15 liraya satsa… Belirli sürelerde bu üyeler değişerek her üreticiye bu imkân verilse…
Balda, yumurtada, zeytinde, sütte de aynı sistemleri onların birlikleri uygulasa…
Hatta daha uçuk bir fikir olarak gezici satış birimleri ile her gün şehrin belirli bölgelerinde, bir kamyonda 5-6 tüketici sıra ile ürünlerini satsa…
Bu ifadelerden sonra bazı sesler duyar gibiyiz: “”Ooo boş versene sen, kim uğraşacak bunlarla””
O zaman bize de “Peki niye çabalıyorsun. Çabalarının karşılığını alamadığın zaman niye veryansın ediyor şikâyetçi oluyorsun. Amacına ulaşmak için yapılması gerekeni yapmadan nasıl başarılı olacaksın ki. Neden Varsın?” demek düşer…
Makalemizin konusu olsa da buradan izahı çok geniş olacak bu tür çalışmaların detayları ve örnekleri tarafımızdan biliniyor, ilgili ve heveslilere sunabiliriz.
Bir de hayal kuralım: Karamanın uygun 7 noktasında Karaman Elma Birliğinin 100 metrekarede her hafta değişerek satış yapan 15 üyesi elmayı tarlada sattığı fiyatın 5 katına satıyor ve tüketici üç harflilerden aldığının üçte bir fiyatına alıyor. Günde 3-5 ton elma tüketiciye üreticiden aracısız ulaşıyor…
Arı Üreticileri de 3 noktada açtıkları satış noktasında her hafta değişen 10 üyesi ile bal, polen, arı sütü satışı ile beklediklerinin 3-5 katı fazla para kazanıyor. Bal tüketicisi de kaliteli ve ucuz balı alabiliyor.
Süt de öyle, zeytin, yumurta ve hatta peynir vb. de öyle…
HAYAL Güzel şey…
Daha güzeli hayallerin gerçeğe dönüşüp akıllıca işlerin yapılması.
Kimse “11 ay gözüne bakıyor emek veriyor üretiyoruz ama satarken rezil kepaze oluyor perişan oluyoruz” demesin.
Kapitalizmin çarkına bir çomak sokmayı denesin…
Saygılarımızla…
(NOT: Miraç kandilinizi kutlar, hayırlara ve kurtuluşumuza vesile olmasını dileriz.)