Yakından tanıyanlar bilirler, radyo bir takıntıdır şahsımızda. Evde, arabada, işyerinde, bağda/bahçede radyo kapanmaz.
Günümüzde özel kanallar da yayına başladı. Bir dönem yerel radyo/TV yönetiminde bulundum. Siyasi yapıya biraz esneklik verebilmek adına çok çaba gösterdim ama üç kazı güdemeyenlerin fikirlerini kırmak kolay olmadı ve yine de başardık. Çok ciddi bir izleyici kitlemiz olmuştu.
Bir zaman TRT demirden leblebi gibi olsa da çelik olmaktan hiç vazgeçmedi. Günümüzde belirli bir çizgiyi sürdürüyor.
Bazen “Yahu 10 kişilik kadro ile yayın yapanlar sizden daha iyi beceriyor” dediğimiz teknik hataları olsa da temel kurallardan taviz vermeme konusunda gayret devam ediyor.
Elbette yeni nesil, eski ustalara karşı son derece saygılı ve iyi öğrenciler. Bu gelenek de TRT okulunun en güzel özelliği.
Zaman zaman bu ustaların öyle programları oluyor ki nefesimizi tutup hayranlıkla izliyoruz.
Mustafa Doğan Dikmen Hocamız öyle bir aş sunuyor ki ruhumuza, bir iki ayda zor sindiriyoruz. Hani bir vaiz ve seyis hikâyesi vardır ya o kıssa aklımıza geliveriyor… Akademik seviyenin bile çok üstünde musiki bilgilerini anlamaya kavramaya çalışırken araya öyle mükemmel hazineler sunuveriyor ki mest oluyoruz... Fatma Adile Başer Hocamızın o samimi, seviyeli ve kültürün imbikten alınmış hali ile harika programları bizi mest ediyor.
İbrahim Suat Erbay, Çiğdem Işık, Turhan Taşan, Furkan Soylu, Şaika Erdoğan şu satırları yazarken aklımıza gelen başarılı isimler. (Çok takdir ettiğimiz halde şu an hafızamızın yaşlılığına feda ettiğimiz değerli isimlerden özür diliyoruz)
İpek sesli bir değerli Hocamız da Hüseyin İpek. Müzik programı yapıyor belki ama sanki tarih ve kültür arası müzik gibi oluyor. Hani “Vermeyince Mabut, Neylesin Sultan Mahmut” kıssasında olduğu gibi tepside baklava var ama altında sarı liralar dizili. Eh onu da hisseden, anlayan ve almak isteyenler alıyor.
Vatanımızın her karışında yatan tarih değerlerimizi, binlerce yıllık tarihimizin gizli pırlantalarını bizlere bir taç yapıveriyor ki başımızda taşıyalım…
İsmini sayamadığımız için özür borçlu olduğumuz diğer yapımcılarla birlikte bu isimler bizlere her programda bir konferans sunuyorlar.
Hüseyin İpek Bey bir konuğu ile sohbet ederken konu Balkan Göçmenlerine geldi. Yetkili ve liyakatli konuğu da aynı çizgide öyle bir değerlendirme yaptılar ki tarih kitaplarımızda böylesi bir özeti bulamazdınız. Mesela Aksaray İlimizdeki “Kalanlar” konusunu “uzmanım” diyenler bilmezken programda gündeme geliverdi.
Dayanamayıp bir teşekkür yorumu yazdık. Gönlü pırlanta Hüseyin Bey’i bize ulaşmaya sevk etmiş. Lütfettiler aradılar. Kahkahalarla başlayan ve iki saate yakın süren sohbetimizin her satırı, ama hilafsız her satırı bir kitap konusu olacak kadar kıymetli idi.
Üstelik bu sohbet beni “Karamanlıyım” derken bir kez daha düşünmeye sevk etti. Zira Karamanlı olmayan Hüseyin İpek Beyefendi, Karamanı ve Karaman tarihini benden çok daha iyi biliyor ve detayları ile aktarıveriyordu.
Karaman sevdalısı olsak da Hüseyin Bey’in tüm memleket sevdasına paralel bir Karaman sevdası olması, bizi gözlerimizi yaşartacak kadar duygulandırdı.
Sohbetin sonunda ise bir bomba attı ki bu bomba sevgi, saygı, kültür ve vefa adına büyük yankıları olan bir bomba idi. YUNUS EMRE Bestesi. Yanlış yazdık “KARAMANLI BİZİM YUNUS (EMRE)…”
Harika bir beste ve mükemmel bir güfte ile hayat bulmuş.
Ne yazık ki Karaman’da kültür programları yapanlar, konserler verenler, yarışmalar yapanların göz ardı ettikleri bir beste… (Lütfettiler notasını ve TRT Repertuvar numarası ile şahsımıza gönderdiler. Bizde mevcuttur)
Güftesi Sayın Cemalettin Turan’a ait besteyi değerli bir sanatçının sesinden telefon ile de olsa canlı dinleme bahtiyarlığını elde ettik.
Bu sohbet sonrası TRT ile ilgili çok önemli konuları da düşündük. TRT Sosyal medya üzerinden veya internet ortamında arşiv paylaşımında sıfır bir görüntüye sahip. Binlerle ifade edilen kadrosundan bir kaçını bu işle görevlendirse keşke… Tarih, konu, program, yapımcı başlığı gibi kriterlerle bir tertemiz arşiv oluşsa da böylesi güzel programları tekrar dinlesek ve eşe dosta tavsiye etsek.
“Söz uçar yazı kalır.”
Teknik çok ileri seviyelerde. Bu tür programlar yazılı metne dökülüp, yine dinleyicilerin internet üzerinden kolayca ulaşacakları bir dijital arşiv veya başka bir deyişle bir dijital kültür kütüphanesi oluşsa.
Bu mükemmel programlar güme gitmese. Geleceğe ışık, gelecek araştırmalara kaynak olsa. O insanların bir program için saatler belki de günler boyu yaptıkları çalışmalar, hazırlıklar karşılığını bulsa. Sözler uçunca YAZILAR kalsa.
“Yahu 10 kişilik kadro ile yayın yapanlar sizden daha iyi beceriyor” fikrimiz çürütülse…
İlgisizlik içindeki ilgililere ve yetkilerini ilgisizlikle gizleyen ilgililere duyurulur.
Bu sohbet bizim Karaman üzerindeki ölü toprağını bir kez daha düşünmemize sebep oldu.
İdari yapının her noktasında ama istisnasız her noktasında öyle çok güçlü Karamanlılarımız var ki. Yetmedi Hüseyin İpek Beyefendi gibi Karamanlı olmasa da Karaman aşığı o kadar çok değer var ki.
İlgisizlik içindeki ilgililere ve yetkilerini ilgisizlikle gizleyen ilgililere duyurulur.
Bizler bu insanlardan neden istifade edemiyoruz.
Şahsıma ve TRT programlarına gösterdiğiniz ilgi bizi ziyadesi ile memnun etmiştir. Eksikliklerin giderilmesi hepimizin aslı görevi olduğu gibi sorumluluğumuzdur.