Dünya coğrafyasına bir göz atılırsa Haçlı İngiliz’in birkaç istisna dışında tüm dünyayı sömürdüğünü görürüz.
Üstelik bu sömürdüğü topraklarda hiçbir zaman ordularını mertçe göndererek savaşmamıştır. Önce o topraklarda yaşayanların özelliklerini, güçlerini ve zaaflarını tespit etmiş bu bilgiler ışığında da aralarına fitne sokarak onlardan hükmedebileceği bir grubu satın almış ve oraya çöreklenmiştir.
Hindistan en bariz örneğidir. 5 kıta ve onlarca bölgede de bunu yapmıştır.
İngiliz’in yakın ve uzak tarihlerdeki gayrı meşru çocuklarının yöntemleri de aynıdır.
Bunlardan birisi de malumdur ki bu gün dünyaya jandarma kesilen ülkedir.
İngiliz’in sömüremediği ve hiçbir zaman da uzak yakın kafa tutamadığı tek dünya gücü Türklerdir. 1. Dünya savaşı haricinde semtimize dahi yaklaşabilmiş değildir.
Fitne fesat, kargaşa ve bölücülük yapabilecek yarısı dönme, yarısı ne idiği belirsiz birilerini yandaşları ile medeniyet adına bu topraklarda casus ve ajan olarak kullanarak devleti zayıf düşürdüğü zannı ile Çanakkale’ye saldırdı ama ağzının payını da aldı.
Baktı öldürmekle, silah gücü ile falan bu Türkler dize gelmiyor. O zaman bunları ayakta tutan ve güçlü kılan şeyleri tespit ederek yok etmeli idi.
Daha çok yakın bir tarihte okullarımıza İngilizce öğretsin diye gönderdiği kültür elçilerinin birer ajan olduğu ve yüzlercesinin Anadolu’da kültürümüzü mercek altına aldıkları bir vakıadır.
Yine dünyanın en iyi eğitimini veriyoruz saçmalığı ve yalanı ile güya üniversite ve yüksek lisans eğitimi vereceğim diye gençlerimize el atıp onları birer vatan hainine çevirdiği de bir vakıadır.
Daha dün önünde saygı ile eğilip elini öpmek istediğimiz kişilerin birkaç yıl orada kaldıktan sonra döndüklerinde yaptıkları hainlikleri de gördük.
Elbette İngiliz’in gayrı meşru kaçkınlarının kurduğu devlet de aynı.
Maalesef ki bu dolmaları toplum büyük bir iştiha ile yuttu…
Burada dünyayı bir ticarethane ve kendi ırkından başka tüm insanları kasaplık hayvandan daha acımasız gören, onları birer sermaye sayan tarihin on binlerce yıllık döneminde hep lanetlenmiş, kendilerine gönderilen peygamberleri bile çirkin emelleri için kullanmış bir ırk da devreye giriveriyor.
Dünyanın en sessiz en mazlum hayvanı koyunlar et için kesilir, kurt yer, kurban edilir, üstelik bir veya en fazla iki kuzu yavrulayarak bile sürüler halinde var olmaya devam eder.
Fakat bir yavrulamada bazen 10-15 yavru yavrulayan köpeklerin eti yenmez sütü içilmez derisi giyilmez ama nesilleri her zaman koyunların yüzde birisidir.
Bu lanetli ırk da tarihte bir avuçtan öteye hiç geçemedi.
Fakat lanetlerini dikkate almayanları avlamakta ta her zaman mahir oldu.
İlk avını da İngiliz ve onun gayrı meşru çocuklarının kurduğu devleti içerden, hem de ekonomik olarak avlamakla yaptı.
Bu onların da işine geldi. Güya icat ettikleri kapitalist sistemin en güçlü kanadı bu lanetli ırk idi.
Geldik bu güne…
Öldürerek dize getiremedikleri, maddiyatları olmasa da maneviyatları ve toplumsal dinamikleri ile on binlerce yıldır hür bağımsız ve güçlü olmuş bu Türkler var ya bu Türkler onlara kafa tutabilecek tek güç idi. Ama güçlü olmamalı idi.
Önce ahlak ve maneviyatlarına bir el atmak gerekti.
Türkler o şeref, ahlak, namus, din iman, sevgi, saygı, liyakat, geçmişine bağlılık, mahalle baskısı, aile yapısı, geleneksel eğitim sistemi, ticaret ahlakı, zanaatkâr edebi gibi kavramlarını yok etmek gerekiyordu.
Ajanları aracılığı ile güya kültürel işbirliği adı ile hatta çalarak elde ettiği tüm delillerle bu özellikleri tespit ederek bir bir yok etmeye başladı. Bunun için de Haçlı ve lanetli ırk tam bir işbirliği içine girdi.
Önce sinema/tiyatro: Ne kadar dönme varsa ince işlenmiş bilinçaltı mesajları ile hücum ettiler. Bizim sahte ve akılsız solcumuz sağcımız da onlara alet oluverdi.
Sonra müzik: Aranjman/Türkçe sözlü hafif müzik başlangıcı ile pop caz tvist vb. kıç kıvırma ve taşkınlık içerikli ne kadar hayvani duygu varsa onlara hitap eden şeyleri gençlere dayattılar…
Sonra kıyafet: Güya modernlik adı altında krallarının soytarılarının giydiği altı dar üstü bol ve iskambil kâğıtlarında joker yaptıkları kıyafetleri moda diye attılar gençlerin önüne.
Sonra dil: Eğitimde medeniyet adı altında dünyanın en güçlü dili olan Türkçemizi unutturacak kadar hızlı bir metot ile Amerikan kültür merkezi İngiliz kültür merkezi adı altında üstelik dil ile her türlü şerefsizliğin pazarlandığı yerleri üstelik bizim paramızı da alarak dayattılar ve bizim halkımız da yuttu.
Dahası: Yemekten, konuşma tarzımıza, TV dizilerinden spor müsabakalarına, düğün adetlerimizden aile otoritesini yıkmaya varıncaya kadar onlarca değerimizi yok etme yolunda epey yol kat ettiler…
Hala da uyanabilmiş değiliz. AB AB diye ölüp gidiyoruz.
Sonra da bugün Filistin kınama yürüyüşleri mesajları ile suç bastırmaya çabalıyoruz.
Bu güne kadar ne yaptık?
Hangi gücümüzü koruduk?
Hangi değerimize sahip çıktık?
Hangi yanlış dayatmalarına karşı tez üretip karşı çıktık.
Bu gün Türkiye kendisine yeten ekonomisi ile, koruduğu binlerce yıllık kültürel değerleri, ürkütücü askeri gücü ile dünya yüzeyine yayılmış ırkdaş ve dindaşlarının önünde güçlü bir lider ülke olsa idi, hepsi bir yana Türk dünyasını bir yumruk halinde tutabilse idi burnumuzun dibinde İran’a, Irak’a, Suriye’ye, Mısır’a, Lübnan’a Filistin’e el uzatacaklar bir kez daha düşünür hesaplarını yapar ve tırsarlardı. Aksine şu an tam olarak 4 yanımızdan ablukaya alma çabaları sona geldi.
Biz hala aslımızdan uzak, halkımızdan uzak, geçmişimizden uzak ve tüm değerlerimizden uzak “BEN YAPARIM, Benim yaptığım en iyisidir, kimseye de hesap vermem” ya da “Muhalefet ettiğim yaptı ise kesin yanlıştır” kavgasında isek bir kez daha oturtup düşünelim.
En kötüsü ve felaket olanı da “bu haçlı gavuru yaptı ise mükemmeldir, bizden bir şey olmaz, biz bir halt edemeyiz” mantığıdır ki zaten bunu da İngiliz gavuru ve onun gayrimeşru akrabaları bizim toplumumuza yutturdular…
Bunları bir makale teması ile dile getirdik. Her bir konunun tarihi ve siyasi kanıtları maalesef vardır ki konuyu tarih dersi veya siyaset dersi felsefesine boğmak istemedik)
Gelin yeni yılı kutlayın…
YENİ toplumsal mantık, yeni bir toplumsal yapılamaya kavuşmadığımız süre bizler her gelen yılı bir önceki yıldan çok daha fazla zararına yaşayacağız…
Selam ve Saygı ile…
Son yılların doğru tesbitlerle, özet bir değerlendirmesi olmuş. Teşekkür ederiz. Mutlu seneler…