Karaman’da yaşamak ile Karaman’ı yaşamak arasında ki o ince çizgi ya yüzünüzün akı olur ya da karası…
Karaman deyince, ilk aklınıza neler geliyor?
Türk Dili, Yunus Emre, elma, Binbir Kilise, Taşkale Manazan mağraları, koyunu keçisi, dokuma halısı, kalesi, bisküvisi, bulguru, Kazım Karabekir Paşası, Piri Reisi, kirazı, kardeleni, obruk peyniri, üzüm pekmezi, Aktekkesi, erenler diyarı oluşu, bir yüzü Akdeniz’e bir yüzü Orta Anadolu’ya bakan karakterli durumu ve daha birçok şey…
Listenin uzuyor olmasının bir önemi var mı peki…
Çok yazıldı, çok konuşuldu, çok tartışıldı. Sonuç ne?
Ülke genelindeki şehirleşme oranının neresindeyiz?
Peki, yaşadığımız şehirde mutlu muyuz?
Eğitim ve sağlık göstergemizde karne notumuz nedir?
Her hafta sonu Konya’ya akan bir şehir neden parasını başka bir şehirde bırakır?
Niçin herkes köy görünümlü Karaman ve Konya-Karaman diyor?
Elin memleketleri ota çiçeğe festival düzenlerken TÜRKÇE gibi bir kimliğe neden sahip çıkamıyoruz?
Uluslar arası kutlamaları gören, dünyanın önemli Türkologlarını henüz otellerimiz yok iken bile ağırlayıp uğurlayan Karaman’ın hevesi neden kursağında kaldı?
Bunca malzemeyi bağrında barındıran Karaman, neden helvasını pişiremiyor?
Seçim arifesinde tüm siyasi partilerin milletvekili adaylarına kısa bir not da ben iletmek istiyorum. Nedenlerini, nasıllarını ve niçinlerini biliyorsunuz. Lütfen gereğini yapın, başkada bir şey yapmasanız olur…
Beylik zamanında bir kültür ve sanat merkezi olan Karaman, gerek tarımsal üretim değeriyle, gerekse kültürel değerleriyle kentleşmedeki sorunlarının bir bir çözülmesini bekliyor.
Ve güzel memleketim Karaman’a köy görünümlü denilmesini reva görenler azıcık elinizi taşın altına koysanız bu şehir inanın yeniden nefes alacak.
Buna hepimizin çok ihtiyacı var. Eskiye ait her şeyi yıkarak yenileşemiyoruz. Biz anılar biriktirerek büyüdük. Peki ya çocuklarımız…
Karaman’ın kalbinde ama geçmişinde izlerini taşıyan modern bir kent olmak için sahi neyimiz eksik bizim…
İl oluşumuzun 29. yılında kalbimde bir sızıyla,
Karaman’da yaşamak ile Karaman’ı yaşamak arasındaki o ince çizgi görevi başındaki herkesin (atanmışı ve seçilmişiyle) isterse yüz akı isterse yüz karası olacaktır.
Seçim sizin, vebali hepimizin…
Çoban Ateşi/ Y.Küçükcicibıyık