ÇOBAN Ateşi /Y.Küçükcicibıyık İYİ HABERLERE ÇOK İHTİYACIMIZ VAR… Türkiye birinci sırada diye bir haber başlığı okudum. Hayırlı bir birinciliktir inşallah deyip haberin devamını okuduğumda, bilinçsiz antibiyotik kullanımında Avrupa’da birinci sıraya yükselmişiz. İnsan bu birinciliklere şaşırmıyor aslında… Haberin detayında bilinçsiz antibiyotik kullanımının Türkiye’yi tehdit ettiği anlatılıyor. Tüm dünyada konuyla ilgili stratejiler geliştiriliyor. Peki biz ne yapacağız? Gelecekte hastalıklarla nasıl mücadele edeceğiz ? yanlış ve gereksiz antibiyotik kullanımı ile hastalık tedavisinde ki başarı oranımız ne olacak. Ufff… ne can sıkıcı sorular çoğalıyor kafamın içinde. İyi haberlere ne çok ihtiyacımız var. AA kaynaklı haberde kısa zamanda tedbir alınması gerektiğinin altı çiziliyor. Aksi takdirde basit bakterilere karşı bile direnç gelişiyor. Bu ne demek önlem alınmazsa, antibiyotikle tedavi edilen basit enfeksiyonlar bile tedavi edilemeyecek demek… Bu birincilik hiç gurur verici değil… En az antibiyotik kullanımı Estonya’da görülmüş. Bu tehdit karşısında duyduğum endişe ile merak edip bu Estonylalılar ne yer içer araştırmak istedim. Bu sırada bir başka araştırmada birinciliklerini okudum. Nedir o ? Avrupa Birliği’nin en güçlü spermlerinin bulunduğu ülke Estonya imiş… Deniz ürünleri, etli güveç çeşitleri, bol yeşil sebze Estonya mutfağının ana kalemlerini oluşturuyor. Pancar kökü çok tüketilen bir sebze. Aslında Estonya mutfağının Sovyet döneminde bir çok Rus yemeğini kültürüne kattığı dikkat çekiyor. Bir Kuzey Avrupa ülkesi olan Estonya topraklarının yarısı ormanlarla kaplı, geyik ve ayı eti çok tüketiliyor. Ancak balıkta somon ağırlıklı besleniyorlarmış. Bir küçük bilgi notunu böylece sizinle de paylaşmış oldum. Türkiye’de en az antibiyotik kullanımı ise Artvin’de görülmüş. Estonya’da balık ve orman, Artivin’de balık ve orman ortak noktaları ne kadar işimize yarar bilemem ama, bakterilere karşı savaşı kaybetmenin eşiğinde lütfen gerekli tedbirler alınsın. Bazen üzerinde durmadık, basit saydık, kulağımızı tıkadık pek çok şeye…Ancak ülkemiz üzerinde çok ciddi oyunlar oynandığı bir gerçek. Hasta çocuğuna antibiyotik kullandığı için üzülmeyen anne baba görmedim. Peki başka çare var mı? dediğinizi duyar gibiyim. Doğal olan ne varsa tercihimiz olmalı, antibiyotiklerden uzak kalarak sağlık ve afiyet arayanlar çorbalarımıza sarımsak koymaya, salatalarımızı bol soğanlı yemeye evde hazırladığımız meyve sularına keçiboynuzu suyu karıştırmaya devam diyeceğim, yediğimiz etler ne olacak, neredeyse bütün hayvan yemlerine antibiyotik veriliyor. Mikropların direnç gösteremeyeceği yiyecekleri pek çoğunuz zaten biliyor. Bence en önemlisi mümkünse bazı şeyleri kendimiz evde hazırlamalıyız. Mesela kekik iyi bir mikrop öldürücü baharat, Lale köyü dağ kekiği için elimizin altında şahane bir merkez bizim için…kırmızı pul biber, kendimiz evde yapabiliriz yada güvendiğiniz bir aktardan satın alabilirsiniz. Kendi mayalayacağınız yoğurt her zaman doğru bir seçim, pekmez kurutulmuş yaz meyveleri, iyi bir bal ve polen… vs. Ben bu yazıyı yazdığım sırada bir arkadaşım aradı. Yazı konumu özetledim, bana okuduğu bilimsel bir yazıdan bahsetti.” Ülkemizde yerli tohum mu kaldı ki Yasemin, toprağa atılan ithal tohumlar topraklarımızı öyle bir hapsediyor ki, ikinci yıl aynı toprak başka bir tohumun yeşerip büyümesine ve ürün vermesine asla izin vermiyor. Hadi ekme, dikme toprağı nadasa bırak en az 7 yıl beklemek zorundasın” haydiiii… Şimdi ben kime kızayım…