Benim Atalarım "Kadın" derdi...
Bayan değil "kadın"
Son yıllarda birbirimizi ne çok ikaz ediyoruz bu konuda! Oysa coğrafya dediğimiz kader aslında ne kadim bir kültür. Anne ve baba tarafından yörüğüm. Nine ve dedelerimiz biz çocukken bizi "kadın anam" diye severlerdi. Yeni evli kadınlara "kadın gelinim, gelin anam" derlerdi. Çocukluğumda etrafımda hiç bir zaman "bayan" kelimesini duymadım.
Kadınına erkeğine ilham olmuş kadim kadın analar arasında büyüdüm. Kadın erkek aynı sofraya oturur, tarlada birlikte çalışılırdı. Hepsi birer evlat, eş, ana, tüccar, halı ustası, düğün aşçısı, doğum ebesi, Lokman hekim, terzi, tarla çavuşu, yâr yarendi... Karanfilin ucunu yakıp gelin kaşı boyadıklarını, göze sürme çektiklerini bilirim. Yani diyeceğim odur ki çocukluğumun kadın anaları "kadınlar çiçektir" den hep çok daha fazlasıydı.
Türk tarihine baktığımızda, hatun ve hakanlar yan yana birlikte devlet kurmuş ve yönetmişlerdir. Kadının adına destanlar yazılmıştır. Kurtuluş Savaşı'nda Kara Fatma üç yıl üç yüz kişilik müfrezeyi yönetmiştir. Nene Hatunlar, Halime Çavuşlar, Şerife Bacılar ve daha nice isimsiz kadın kahramanlar... (Ruhları şad olsun)
İslam tarihine baktığımızda peygamberimizle birlikte "Ben kız babasıyım" diye şanı yücelen, kız çocuğu ana babalarına cenneti müjdeleyen, adına sure indirilen kadını görmekteyiz.
"Daha emin ve daha doğru olarak yürüyeceğimiz bir yol vardır. Büyük Türk kadınını çalışmamıza ortak etmektir" diyen bir Atatürk görmekteyiz.
Peki o zaman nerede hata ediyoruz? Burada eksik olan kadının eteği olamaz!
Kadının kadına dam olduğu, yurt olduğu, el verdiği sosyolojik bir süreçten geliyoruz. Hepimiz aynı sofrada oturuyor, aynı türkülere ağıt yakıyor, aynı göğü seviyor, aynı bayrağın gölgesinde güç buluyor, düğünlerde el ele aynı halaya duruyor, aynı yoksulluğu çekiyor ancak!
Siyasi görüşlerimiz noktasında ayrıştırılıyoruz.
Misal çocuk tecavüzcelerini protesto etmek için siyasi partilerin politik dudakları arasında yollarımız ayrılıp gidiyor. Ben hiç bir kadının bir çocuk tecavüzcüsüne sessiz kalacağına inanmıyorum. Biz o ağıda gözümüzden birlikte yaş akıttık. Dünyanın neresine giderseniz gidin rengi aynıydı gözyaşının...
Kadının farkındalık yaratacağı tek yer kendi kalbi ve aklıdır. Kadınları pasifize eden politikalar, kadınları 8 Martlarda yasak savan yada eğlence odaklı etkinliklere yöneltmektedir.
Atatürk'ün verdiği hak ve hukuklar çerçevesinde, cemiyetin içinde çeşitli yönetim kademelerinde varlığını sürdüren kadın söz konusu "kadın" olduğu zamanlarda en çok da birlikte olmaya, birlikte kafa yormaya, koşmaya, soluklanmaya ihtiyaç duymuştur.
Kadının hakkını kadına teslim ettiğimiz gün sanırım 8 Martlar daha anlamlı olacak.
Çünkü "kadınlar bir çiçektir" den çok daha fazlası!
Başta kahraman Türk kadınlarımız olmak üzere, yeryüzündeki tüm kadınları el kadar yüreğine; cesareti mücadeleyi, sevgiyi emeği, aşkı, direnişi, acıyı, umudu, mizahı sığdırabildiği için kucaklıyor ve bir fabrika yangınında hayatını kaybeden kadınları saygıyla anıyorum.
Bin kere doğacaksın deseler, yine kadın doğarım.
Bin kere ananeme teşekkür ederim bana anlattığı çoban ateşi hikayeleri için...
#iyikikadınım