Galiba Ömer Hayyam’ındı. Emin değilim.
Yiğit ve kadim dost Yusuf Özışık Harbiye’de çalıştığımız yıllarda okumuştu bana:
“Biz uzaktan bakarak fark ederiz derini,
En güzel incilerin böyle bulduk yerini,
Gerçi genciz, yaşımız bulmadı kırk’ı amma,
Kim bilir kaç kez geçtik feleğin çemberini…”
O zaman çok hoşuma gitmişti. Not etmişim.
Tekrar okudum ve bugünkü durumuma uyarladım biraz:
“Biz uzaktan bakarak fark ederiz derini,
En güzel incilerin böyle bulduk yerini,
Gerçi yaşımız yetmiş, aştık kırkları amma,
Az da geçmedik hani feleğin çemberini…”
Evet, gerçekten epeyce geçtik feleğin çemberinden.
Ama artık daha çabuk değişiyoruz galiba. Neredeyse her gün bir şey eksiliyor.
Daha çok yalnızlaşıyoruz her gün. Kendimizi daha çok dinliyor ve daha çok muhasebe yapıyoruz. Faydası yok belki. Ama kendimizi rahatlatıyoruz işte…
Ne kadar çok hata yapmışız, şaşırıyoruz…
Hep koşturmuşuz bir idealin peşinde. Hala da koşturuyoruz. Fark ediyoruz ki peşinde koşturduğumuz idealleri de çok değiştirmişler…
Bir burukluk geliyor içime, boğazım düğümleniyor. Hani “burnumun direği sızladı” derler ya, sızlıyor gerçekten…
Geçen yıllara bakıp gidenlere de üzülüyorum, kalanlara da…