Ahmet şehit düşeli 1 yıl olmuştu. Ahmedin eşi Ayşe Hacı Bayramı’ın evindeydi.
O zamanlar kocası ölen gelin,o evin kızı sayılır orada kalırdı..
Az da olsa yağmurlar başlamış, milletin cebi biraz para görmeye, karnı doymaya başlamıştı.
Mehmet 18 yaşın da bıçkın bir delikanlı olmuş.
Orta boylu, karakaşlı, kara gözlü, gözü kara bir yiğitti Mehmet
“Nelik netelik” deyip babasından habersiz bir de toplu tabanca almış, samanlığa saklıyordu.
Tabancasını düğünlerde ya da dağa odun yapmaya giderken hep yanına alıyordu.
Bir gün akşamüzeri eve geldi evde bir hüzün vardı.
Kız kardeşi Alime’ye baktı. Kafa salladı
Ne oluyor der gibi.
Alime de ellerini açtı hafif ne olsun der gibi.
Marzıya ana ağlıyordu.
Hacı Bayram tütünü daha bir derin çekiyordu ciğerlerine.
Mehmet Ayşe yingesine baktı. O da Ahmedini yeni kaybetmiş gibiydi.
Mehmet,
-Yahu Ana çıldırtman beni, ne oluyor bu ne hal dedi anasına.
Marzıya kadın hıçkırdı.
-Dünür var dedi.
-Dünür mü? Ne dünürü yav daha Alime 14 yaşın da, küçük dedi. Mehmet.
-“Alime'ye değil, Ahmedimin andacına, gelinime” dedi, Marzıya ana.
-Kim dedi Mehmet kim den.
-Döne’nin Süleyman dan dedi..Amma gelinim istemedi kovdu onları dedi..
Hacı Bayram,
-Oğlum O bizim kızımız isterler, normal amma Ahmedim düştü aklımıza Ona istediğimiz gün, düğünü geldi aklımıza ondan hüzünlendik.Yoksa normal.Ayşe kızım isterse de verirdim. Amma evden kovdu onları dedi..
Akşam yemekten sonra Mehmet, Bardış’a çıktı. Çiğdemlikte gezinmeye başladı.
Dervişin oğlu Ali gördü.
Selam aleyküm Mehmet ağa, nasılsın dedi.
Ali Mehmet den bir kaç yaş küçüktü, ama Mehmet Ali’yi severdi.
- N olsun be Alim dolaşıyom dedi.
- Aĝa canın sıkkın gibi de ondan sordum dedi.
- Boş ver be Ali’m, dünya acı ve zalım bir dünya... Ahmet ağamın bize yadigârı Ayşe abama,
Döne’in Süleymen dünür göndermiş ona canım sıkıldı dedi.
Ali yaşına göre olgun ve lafını sözünü bilirdi.
-Boş ver be ağa bak yağmurlar yağıyor, inşallah mevsimler bolluk olacak diye araya laf katmak istedi.
Bu olayın üstünden birkaç ay geçmişti.
Mehmet, Süleyman ‘a benim abimin hanımına dünür oldu diye diş biliyordu.
Her karşılaştıkların da ona ters davranıyor. Kavga arıyordu..
Süleyman mazlum, efendi bir insandı.
Mehmed’in diş bilediğini hissediyor ve arkadaşlarına,
-Yahu vallaha anam bana bile sormadan, haberim bile olmadan gitmiş, Hacı Bayramdan gelinini istemiş, Mehmet de o günden beri bana selam bile vermiyor. Hâlbuki benim haberim bile yok dedi.
Bir güz mevsimi köyde düğün vardı.
Bir çardak da oğlan evinin çalgıcılar çalıyordu.
Kız evine, çalgıcılar, deve oyunuyla gitmişler.
Çek deveci develeri engine,
Şimdi rağbet güzelinen zengine,
Her güzelde düşecek mi dengine.
Deveci bu türküyü söyleyordu.
Kadınlar, kızlar dümbeleklerle,
El gaziler, yol verin beyler,
Yolda da yolcum var benim.
Çağırın anasını, yaksın kuzusunun kınasını diye türkülerle,
kına yakmışlar.
Çalgıcılar oğlan evinde çardakta düğüne devam ediyordu.
Mehmet girdi içeri, Süleyman da ordaydı.
-Süleyman bu akşam Mehmetle konuşup bu olayı halletmem lazım,haberimin bile olmadığını anlatacam dedi..
Devam edecek...
KARADAĞ DA İKİ MEHMET (3)
Yayınlanma :
15.08.2022 09:24
Güncelleme
: 15.08.2022 09:24
Yorum Yazma Kuralları
Lütfen yorum yaparken veya bir yorumu yanıtlarken aşağıda yer alan yorum yazma kurallarına dikkat ediniz.
Türkiye Cumhuriyeti yasalarına aykırı, suç veya suçluyu övme amaçlı yorumlar yapmayınız.
Küfür, argo, hakaret içerikli, nefret uyandıracak veya nefreti körükleyecek yorumlar yapmayınız.
Irkçı, cinsiyetçi, kişilik haklarını zedeleyen, taciz amaçlı veya saldırgan ifadeler kullanmayınız.
Türkçe imla kurallarına ve noktalama işaretlerine uygun cümleler kurmaya özen gösteriniz.
Yorumunuzu tamamı büyük harflerden oluşacak şekilde yazmayınız.
Gizli veya açık biçimde reklam, tanıtım amaçlı yorumlar yapmayınız.
Kendinizin veya bir başkasının kişisel bilgilerini paylaşmayınız.
Yorumlarınızın hukuki sorumluluğunu üstlendiğinizi, talep edilmesi halinde bilgilerinizin yetkili makamlarla paylaşılacağını unutmayınız.
Yorumlar
Kalan Karakter: