Mehmet ayak sesleriyle uyandı. Hemen kendini meşe yapraklarının arkasına attı ve saklandı beklemeye başladı.
Aşağıdan biri geliyordu. Mehmet avına pusu atmış kurt gibi iyice kayanın altına sokuldu.
Aşağıdan gelen adam yalnızdı.
Mehmet bu Çuku'nun adamlarından biri olsa gerek, dur bakalım dedi kendi kendine.
Adam iyice yaklaştı Mehmed’in ordan geçti. Çok bitkin görünüyordu.
Nefes nefeseydi. Esmer, yüzünde ıstırap çizgileri olan bu adam kim ki, böyle erkenden, gün ortasında omuzunda mavzerli bir adam, dedi.
Omuzları çökük, güneşin iyice esmerleştirdiği, yüzünde elem çizgileri dolu adam Çeşmeye yaklaştı.
İldir ildir az bir su akan Karadağ'ın Çeşmesinden avuç avuç su içmeye başladı.
Sonra ıslak ellerini yüzüne sürdü. Kayanın dibine oturdu.
Mehmet bütün olanları izliyordu.
Bu Çuku’nun bir adamı olabilir dedi. Mavzeri hazırladı.
Avına yaklaşan yılan gibi, sinsice usul usul yaklaştı.
Bir anda oturan adamın önüne atladı ve mavzeri ona doğrultup “davranma yakarım” dedi.
Esmer adam şaşkındı.
Allah Allah köyden arkamı takip etmiş biri mi?
Yoksa Çuku’nun adamlarından biri mi bu kim yav diye düşünürken.
Mehmet, “Ulan at hırsızı Çuku’nun adamı mısın sen?” dedi.
Esmer adam, ellerini kaldırdı. “Yok, ben kimsenin adamı falan değilim.
Kendi halinde biriyim” dedi.
Mehmet , “elinde mavzer nefes nefese kendi halindeki adama bak sen” dedi.
“Söyle ulan kimsin sen”
Esmer adam sevindi.
Karşısındaki kendisini tanımıyor. Düşmanlarından değil. Eşkiyada değil.
Gardaş, “Ben aşağıda Yılanlı köyünden Mehmet” dedi.
Mehmet gözlerini dikmiş Yılanlı Mehmed’i süzüyordu.
“Eee söyle bakalım, ne işin var burda, nerden kimden kaçıyorsun anlat” dedi.
Yılanlı Mehmet anlatacam da şu silahı indir.
“Ben birini vurdum bu sabah, otur anlatacam” dedi.
-Kötülüklerin gözü kör olsun be gardaş. Keşke şu dünya da hiç kötü şeyler olmasa, hep güzel şeyler olsa.
Hastalıkların ilacı gibi kötülüğe de bir ilaç bulunsa da bu dünya da kötülükler olmasa. İnsan insana kıymasa daha iyi olmaz mı.” dedi.
Mehmet “bu da benim gibi bir halt işlemiş galiba” dedi.
Odurdu yanına.
Yılanlı Mehmet , “gardaş bana Kara kızın Mehmet derler köyde.
Sen kimsin nerelisin nerden” dedi.
Mehmet güldü...
-Niye gülüyorsun gardaş” dedi. Yılanlı Mehmet.
Mehmet tekrar gülerek, “Benim adım da Mehmet,"dedi.
Nerelisin? dedi Yılanlı Mehmet.
Kılbasan köyündenim. Hacı Bayram’ın Mehmet derler bana dedi.
“İki Mehmet Karadağ’a sığınalım” dedi Yılanlı.
“Dağlar insanlardan vefalıdır. Herkesi kabul eder gardaş.
Herkesi bağrına basar gardaş.
Bak hem bizi, hem Çuku’yu kabul ediyor değil mi?
Seni ilk görünce onlardan biri sandım baya tedirgin olmuştum.
Ama şimdi rahatladım Karadağ da iki Mehmet’i bir birleştiren var. Amma hayır amma şer.
Gel anlatayım sana başıma gelen halları” dedi Yılanlı.
“Anlat bakalım Yılanlı” dedi. Kılbasanlı Mehmet.
Yılanlı, tabakasını çıkardı bir tütün sardı. Kılbasanlı’ya sar dedi. O da sardı.
Yılanlı tütünü tüm Karadağ'ı ciğerlerine çekercesine çekti dumanı.
Sonra kader rüzgarı gibi üfledi, bıraktı dumanı.
Ah gardaş, ah dedi anlatayım da dinle dedi.
Devam edecek…